'Dindar Kürtler de Dikkate Alınmalı'
Gazete Haber Türk yazarlarından Muharrem Sarıkaya'nın 'Sürecin Taşları' başlıklı yazısı: "Dindar muhafazakâr Kürtlerin" gittikçe yükselen eleştirileri de dikkate alınmalı, hatta teskin edilmeli.
MECLİS'te dün 8 Mart Dünya Kadınlar Haftası nedeniyle her taraf kadın doluydu.
Grup salonlarına hâkim olan kadınlar, her hafta Meclis'e yayılan "salı sendromunu" bir oranda yumuşatsa da siyasetin dili dün de ağırdı.
Defalarca yazdım, yine yazacağım...
Bu siyaset dili ve çekişmesi arasında "çözüm süreci"nin sağlıklı işlemesi zor.
Hatta muhalefetten BDP dışında bir siyasi partinin sürece dahil olmaması veya Anadolu'nun batısında merkezi olan sivil toplum örgütlerinin ağırlıklı desteğinin alınmaması halinde sürecin sağlıklı işlemesi kolay değil.
Buna bir de medya odaklı karşılıklı atışma eklendiğinde, sürecin çok daha girift ve karmaşık bir hal alacağı kesin.
KONTROL EDEMEZSE
Bunlara çok daha büyük soruları da eklemek lazım.
Örnek mi?
MHP'den sürece aşırı negatif çıkışı bugüne kadar duyulmayan, "akil kişiliği" ile de bilinen bir siyasinin dün "Hükümet sürekli dışlıyor, MHP uzaklaşıyor ama bu süreçte MHP kendi kadrolarını kontrol edemez hale gelirse ne olur?" sorusu her şeyi anlatmaya yeter.
Nitekim geçmişte provalarına Bozüyük, Dörtyol ve Sinop'ta rastladık...
Unutulmamalı ki MHP bugüne kadar "ülkücü hareketi" kontrol altında tuttu, sokağa taşırmadı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli, "Sokakta çatışma yerine salonda tartışın" öğretisini tabanına hâkim kıldı.
Ancak birilerinin MHP yönetiminin bu hâkimiyetinden hoşnut olmadığı da öteden beri bilinen bir gerçek...
Dolayısıyla silahların susacağı, çatışmazsızlık ortamının yeşerip gencecik filizlerin yok olup gitmeyeceği sürecin sağlıklı işlemesini sağlayacak her yöntem açık tutulmalı.
DİNDAR KÜRTLER
Ayrıca meseleye sadece "ülkücüler" veya "ulusalcılar" cephesinden de bakmamalı.
"Dindar muhafazakâr Kürtlerin" gittikçe yükselen eleştirileri de dikkate alınmalı, hatta teskin edilmeli.
Bazı köşelerden, Kürt sorununa "muhataplıkta" Abdullah Öcalan ve PKK tercihine karşı çıkan, "dindar Kürtlerin" eleştirilerinin, bölgede CHP ve MHP'den daha ağır sonuçlar doğurabileceği de unutulmamalı.
Çözümden rahatsız olacak uluslararası oyuncuların planları da üzerine konulmalı...
Bunlara sürece tam destek verenlerin, hükümet veya örgüt adına göreve soyunup, "Şu zamanda şunlar olacak" diye tarihler vererek, toplumda umut algısını yükseltmeleri de eklenmeli...
Verdikleri tarihlerde umulanın bulunmaması halinde ortaya çıkacak toplumsal erozyonun yaratacağı zarar da iyi görülmeli.
HÜKÜMETİN YÜKÜ
Bunları hükümetin hesap etmediğini düşünmek olanaksız...
Siyasetteki başarısı, bir daha iktidar olacak kadar oyu da ortada dururken, Başbakan Erdoğan'ın, sadece "başkanlık beklentisi" ile bu işe soyunduğunu söylemek gerçekçi olmaz.
Hükümette sıklıkla dile getirildiği gibi, "Ya Anayasa görüşmelerinde AK Parti başkanlık talebinden vazgeçerse" bu kez ne kulp aranacak?
O nedenle herkes, kendi dürbününden bakmak yerine, biraz da empati yaparak karşı tarafın zorluklarını görmeli.
IRA ve ETA sorusunda çözümün de böyle bulunduğunu hafıza çengelimizden çıkarmamalı...
(Haber Türk)