Savcı Hizbullah Cemaatine Ait Arşivi Arıyor
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, 2000 yılında polisin düzenlediği kanlı baskında el konulan, ancak daha sonra kaybolduğu anlaşılan Hizbullah Cemaatine ait arşivle ilgili dönemin emniyet yetkilileri hakkında inceleme başlattığı bildirildi.
İstanbul Beykoz'da 17 Ocak 2000 tarihinde yüzlerce polisle yapılan ve televizyonlarda canlı yayınlanan baskında Hizbullah Cemaati lideri Hüseyin Velioğlu yaşamını yitirmiş, cemaate ait arşive de polislerce el konulmuştu. Söz konusu kanlı baskının ardından Hizbullah'ı bitirme adına yurt genelinde yapılan baskınlarda hukuk rafa kaldırılmış, görsel ve yazılı yayın organları da bu sürece katkı sunarak, polisin kendilerine servis ettiği haberlerin doğruluğunu sorgulamadan olduğu gibi yayınlayarak toplumu yanlış yöne yönlendirmişti.
Daha sonraki süreçte ortaya çıkan bilgiler biraz da olsa o günlerde yapılan hukuksuzlukları gün yüzüne çıkarmıştı. Emniyet Müdürlüğü verilerine göre aralarında çocuk, kadın ve yaşlıların da bulundu 25 bin kişi gözaltına alındı. Bunlardan 10 binden fazla kişiye kopya çıktılara dayandırılan “örgüt üyeliği” suçlamasıyla ceza verildi. Son olarak Hizbullah Ana Davası'nda delil olmadığından, 11 yıl tutuklu yargılanan yaklaşık 25 sanığın çıkarılan yeni bir kanunun yürürlüğe girmesiyle tahliye edilmesi sonrası Ergenekon, PKK, Kartel ve Gülen Hareketine bağlı medya kuruluşlarının başlattğı kampanya sonucu oluşturulan baskıyla Yargıtay jet bir karar vererek sanıklara verilen Müebbet hapis cezasını onaylamıştı.
Bu arada sanık avukatları çıktıkları her mahkemede delil olarak takdim edilen “Hizbullah Arşivi”nin kamuoyuyla paylaşılması talep ettiyse de, bu talep mahkemelerce reddedildi.
Önceki gün ise Yeni Şafak gazetesinde yer alan bir haberde, devlet kurumlarının, 10 binlerce insanın mağdur edilmesinde bahane olarak kullandığı Hizbullah Cemaatine ait arşivin kaybolduğu, bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca soruşturma başlattığı belirtildi.
Haberde arşivin dava dosyalarına girmediğinin altı çizilirken, adli emanete de kaldırılmadığının belirlendiği ileri sürüldü.
13 yıl sonra inceleme yapıldığına dikkat çekilen haberde, şu hususlar yer aldı:
“Beykoz'daki operasyon sırasında Hizbullah yöneticileri Edip Gümüş ve Cemal Tutar'ın imha etmeye çalıştığı arşivin büyük bölümü kurtarılmıştı. Buna rağmen dava dosyasına eklemediği arşiv için yargılamanın yapıldığı mahkeme defalarca İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne müzekkere yazdı. Her duruşmada tekrar edilen müzekkereye rağmen Hizbullah arşivi mahkemeye gönderilmedi. Hizbullah arşiviyle ilgili 13 yıl sonra harekete geçen savcılık 'yargıdan delil saklama' saikiyle dönemin emniyet yetkilileri hakkında inceleme başlattı. İncelemeye alınan isimlerden birinin ise adı 28 Şubat post-modern darbe sürecinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde yaptığı işkencelerle anılan Ergenekon davasının tutuksuz sanığı Adil Serdar Saçan olduğu öğrenildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı inceleme neticesinde soruşturma açılıp açılmamasına karar verilecek.
17 Ocak 2000'de Beykoz'da bir villaya düzenlenen operasyonda Hizbullah üyeleri ile polis arasında çatışma çıktı. 5 saat süren operasyonda örgütün lideri Hüseyin Velioğlu öldürüldü. Örgüte ait çok mühimmat ele geçirilirken operasyon sonrası villa bahçesinde kazı yapıldı.”
Hizbullah Arşivi Bölgenin 10 Yıllık Tarihidir
Hizbullah Ana Davası avukatlarından Hüseyin Yılmaz, Aralık 2009 yılında Diyarbakır'daki bir duruşmada yaptığı savunmasında, yaklaşık 10 yıldır devam eden yargılamada hiçbir taleplerin yerine getirilmediğinden yakınarak Hizbullah arşivi ile ilgili şu çarpıcı verileri aktarmıştı:
“10 yıldır birkaç hard diski mahkeme emanetine aldıramadık. Binlerce insanın mağdur olmasına yol açan bu hard disklerin bırakın aslını kopyasını bile kolluğun elinden alamadık. Kolluğun şahsında devlete hakim olan kişi ve kurumlara hukukun gücü işlemiyor. Mahkemeler aslını görmedikleri fotokopi belgelerle binlerce insanı cezalandırdılar. Hizbullah arşivi bu bölgenin ve ülkenin 10 yıllık tarihidir. Tarihin doğru anlaşılması için bunun gizli kalmaması gerekiyor. Kolluğun yargı sürecini nasıl yönlendirdiği, delillerle nasıl oynandığının ortaya çıkabilmesi için arşivin adli emanete aldırılması ve savunma avukatlarına da verilmesi gerekiyor. Arşiv elimizde olsa idi bu dosyada TCK 146’dan yargılanan bazı sanıkların bu madde kapsamında olmadığını ispatlama imkânımız olacaktı. Savunma makamının, kendisine verilmeyen ve orijinaline ulaşamadığı fotokopilere göre savunma yapması isteniyor. Savunmanın mevcut hukuk dışı uygulamayı kabullenip savunma yapması, hukuksuzluğu kabul etmek demektir. Hukuk dışılığın doğal bir hal almasına araç olmaktır. Yıllardır devam eden keyfi uygulamayı onaylamaktır. Bu nedenlerle tek tek sanıkların hukuki durumu ile ilgili savunma yapmak gereği duymuyoruz.
Hard disklerin tarafımıza ve yargıya teslim edilmesini talep ediyoruz. Gözaltı beyanları işkenceye dayalı olduğundan hükme esas alınmaması, örgüt üyesi olduklarını kabul eden müvekkiller dışındakilerin beraatına, tüm müvekkillerimizin tahliyesine karar verilmesini arz ve talep ederim” (Hürseda Haber)