'Bediüzzaman'ın Önerilerini Referans Almalıyız'
Bediüzzaman Said Nursi'nin Kürt sorunu ile ilgili çözüm önerilerinin günümüzde referans olarak alınması gerektiğini söyleyen akademisyen Ferhat Kardaş, "Türklere, Kürtlere, Araplara… tüm İslam alemine uyarılar yapan, onları birliğe çağıran Bediüzzaman'ı da akil adamdan ziyade bir makbul adam olarak dinlememiz gerekir" dedi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Öğrenci Konseyi, konsey olarak Türkiye'de bir ilk olma özelliği taşıyan 'Bediüzzaman' paneli yaptı.
Cengiz Andiç Kültür Merkezinde düzenlene panele, YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, AK Parti il teşkilatı ve çok sayıda öğrenci katıldı.
YYÜ öğrenci konseyi başkanı Murat Çakar'ın teşekkür konuşmasının ardından kürsüye çıkan Rektör Peyami Battal, Bediüzzaman Said Nursi'nin eserlerinin mutlaka okunup hayata tatbik edilmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Yapılan konuşmaların ardından yrd. Doç. Dr. Rahmi Tekin moderatörlüğünde panele geçildi.
Panelistler eğitimci yazar Ayhan Işık, araştırmacı Celal Huyut ve akademisyen Ferhat Kardaş kendilerine ayrılan süre içerisinde birer konuşma yaptı.
Panelde ilk olarak Eğitimci Yazar Ayhan Işık, Bediüzzaman Said Nursi'nin Van hayatından kesitler sundu. Ardından Celal Huyut, Risale-i Nur'un mahiyeti hakkında bir konuşma yaptı.
RİSALE OKUDU CEZAEVİNE ATILDI!
Risaleyi Nuru okuduğu için cezaevine atıldığını anlatan Huyut, "1985 yılında Hafiziye Medresesinde 50'ye yakın üniversite talebesiyle birlikte Haşir Risalesi'ni okurken emniyet mensupları içeriye ayakkabılarıyla girdiler. Önümde sözler kitabı vardı. Kimliklerimizi kontrol ettiler ve hepimizi iki otobüse bindirdiler; 'İrticai faaliyet yapıyoruz.laikliğe aykırı hareket ediyoruz. Gençlerin beynini yıkıyoruz!' Diye. YYÜ rektörlüğünün şikayeti üzerine operasyon yapılmış ve biz Diyarbakır DGM'ye götürüldük. 20 Aralık 1985. Çok soğuk bir kış günüydü. Talebelerin çoğunu bıraktılar. Ben de 160 gün kaldım. Allah'a şükürler olsun. Üstadımızın 35 sene çektiği çilenin 5,5 ayı da bize nasip oldu. Şimdi o günden bugüne gelince "Allah, Allah! Rektörlük bizi ders yapmaya davet ediyor" diyerek yaşanan gelişmelere karşı sevincini ifade etti.
"RİSALE-İ NUR, 'MİRİ' MALIDIR"
Yaşadığı bu olay sonrasında Bediüzaman'ın "Zaman hatt-ı müstakim üzerine hareket etmiyor ki, mebde ve müntehâsı birbirinden uzaklaşsın. Belki küre-i arzın hareketi gibi bir daire içinde dönüyor. Bazan terakki içinde yaz ve bahar mevsimi gösterir. Bazan tedennî içinde kış ve fırtına mevsimini gösterir. H er kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, nev-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşaallah. Hakikat-i İslâmiyenin güneşiyle, sulh-u umumî dairesinde hakikî medeniyeti görmeyi rahmet-i İlâhiyeden bekleyebilirsiniz..." sözlerini hatırladığını aktaran Huyut, "Risale-i Nur bütün suâllerimizi şüphelerimizi, manevi hastalıkları tedavi eden Kur'an eczanesinin ihsan edilmiş bir reçetesidir. Risale-i Nur, 'miri' malıdır. Umumun hakkıdır. Vakıftır. Herkes bundan istifade edebilir" ifadelerini kullandı.
Panelde son olarak konuşan akademisyen Ferhat Kardaş ise 'Bediüzzaman'a göre Kur'an medeniyeti ve günümüzün meselelerine bazı çözüm önerileri' konulu bir konuşma yaptı.
Bediüzzaman'ın aktif bir şekilde toplumsal hayatın ve siyasetin içinde yer aldığını söyleyen Kardaş, bu nedenle toplumsal hayatla, İslam devletleri ile ilgili bir çok tespitinin olduğunu bildirdi.
"BEDİÜZZAMAN'IN ÇÖZÜM ÖNERİLERİNİ REFERANS ALMALIYIZ"
Bir barış sürecinden geçtiklerini anlatan Kardaş, "Akil adamlar var. Akil adamların yaşanmış bazı problemlerle ilgili çözüm önerilerine kulak veriyoruz. Bundan 100 yıl önce Türklere, Kürtlere, Araplara… tüm İslam alemine uyarılar yapan, onları birliğe çağıran Bediüzzaman'ın da akil adam olarak, akil adamdan ziyade bir makbul adam olarak dinlememiz gerekir. Bediüzzaman'ın Kürt sorunu ile ilgili çözüm önerilerini bugün referans olarak almamız gerekir. Eğer bir barış ve kardeşlik olacaksa Bediüzzaman'a kulak vermemiz gerekir. Osmanlıyı ayakta tutma projelerine karşı Üstad Bediüzzaman bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır diyordu. Ve bunlara çözüm Önerisi olarak "sanat, marifet ve ittifak etmeyi sunuyordu." Dedi.
"MEDRESETÜZZEHRA EZHER'İN KARDEŞİDİR"
Bediüzzaman'ın Medresetüzzehra projesinin önemine değinen Kardaş, "Bediüzzaman problemlere çözüm önerisi olarak Medresetüzzehra eğitim modelini öneriyor. Medresetüzzehra basit bir anlamda üniversite ya da basit bir anlamda eğitim kurum değil. Medresetüzzehra bir eğitim modelidir. Ve bu eğitim modeli sadece doğuda Kürtlerin yaşamış olduğu problemlere bir çözüm önerisi de değil. İslam ülkeleri içinde bir eğitim modelidir. Bediüzzaman Medresetüzzehra'yı Ezher'in bir kardeşi olarak değerlendiriyordu. Zehra, Ezher'in müennesi yani kız kardeşi anlamında kullanılır bu tabir. Medresetüzzehra modelini padişaha takdim ederken Bediüzzaman şu ifadeleri kullanıyor. "imparatorluğun son döneminde bir çok eğitim reformu gerçekleşiyor. Ancak bu eğitim modeli sadece Türkçe bilenlerin istifade edebileceği bir eğitim oluyor. Doğuda görev yapan öğretmenlerin Kürtçe bilmemesi çocukların eğitimden mahrum kaldığını ve keşmekeş içine girdiklerini, batının müdahalesine açık bir duruma getiriliyordu" ifadelerini kullandı.
6 HASTALIK…
Said Nursi'nin Şam'da irad ettiği Hutbey-i Şamîye'ye de değinen Kardaş, Batının teknikte ilerleyip, İslam dünyasının geri kalma nedeni olan 6 hastalığı "ümitsizlik, toplum hayatında ve siyasette doğruluğun ölmesi, adavete kine ve düşmanlığa meyletmek, istibdat (baskıcılık), ehli imanı birbirine bağlayan nurani rabıtaları, ortak noktaları bilmemek" şeklinde sıraladı.
"BATI MEDENİYETİ KUR'AN'A KARŞI MAĞLUP OLMUŞTUR"
Risale-i Nur'da medeniyetle ilgili bir çok tahlilin yapıldığını aktaran Kardaş, "Burada sürekli Kur'an medeniyeti ile batı medeniyetini, Avrupa medeniyetini, Kur'an'a karşı çıkan medeniyetin karşılaştırmasını yapıyor. Ve bunu kuranı bir ayetine dayanarak yapıyor. İsra suresini 88. Ayetinde "Andolsun ki kuranı bir mislini getirmeksizin insanlar ve cinler bir araya gelseler ve fikir birliği yapsalar kuranı benzerini getiremezler." Bediüzzaman bunu iki açıdan ele alıyor. Birincisi lafız olarak kitap olarak benzerinin getirilmemesini kast ediyor; ikincisi ise kuranı öngörmüş olduğu medeniyetin bir benzerinin getirilememesi. Ve buradan hareketle Kur'an'ı hükümlerin asırlar geçtikçe bazı yerlerde daha güçlü olduğunu, hükmünü icra ettiğini beyan ediyor. Batı medeniyetin, Kur'an'a karşı mağlup olduğunu ifade ediyor." Şeklinde konuştu.
"EY BU VATAN GENÇLERİ! FRENKLERİ TAKLİDE ÇALIŞMAYINIZ"
Kardaş, konuşmasını Bediüzzaman'ın ""Ey bu vatan gençleri! Frenkleri taklide çalışmayınız. Âyâ, Avrupa'nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adâvetten sonra, hangi akılla onların sefahet ve bâtıl efkârlarına ittibâ edip emniyet ediyorsunuz? Yok, yok! Sefihâne taklit edenler, ittibâ değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip kendi kendinizi ve kardeşlerinizi idam ediyorsunuz. Âgâh olunuz ki, siz ahlâksızcasına ittibâ ettikçe, hamiyet dâvâsında yalancılık ediyorsunuz. Çünkü şu surette ittibâınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır ve millete bir istihzâdır."
"BİZ KUR'ÂN ŞAKİRTLERİ OLAN MÜSLÜMANLAR, BÜRHANA TÂBİ OLUYORUZ"
"Biz Kur'ân şakirtleri olan Müslümanlar, bürhana tâbi oluyoruz, akıl ve fikir ve kalbimizle hakaik-ı imaniyeye giriyoruz. Başka dinlerin tâbileri gibi ruhbanı taklit için bürhanı bırakmıyoruz. Onun için akıl ve ilim ve fen hükmettiği istikbalde, elbette bürhan-ı aklîye istinad eden ve bütün hükümlerini akla tesbit ettiren Kur'ân hükmedecek." sözleriyle son verdi.
Panel, katılımcıların yönelttiği sorulara verilen cevaplarla son buldu. (Fırat Arslan-İLKHA)