Batı, Türkiye'ye Bu Kez PKK/HDP Ayağıyla Girdi
Görünen o ki PKK/HDP, çözüm sürecini, bölgede yaptıkları vandallıkla, aleyhlerinde olmasına rağmen maalesef kendi iradeleri dışında bir elle bitirmek için çabaladıklarına şahid olmaktayız. Bölgede Kurban Bayramı’yla birlikte başlattıkları vahşet bunu en güzel şekilde anlatıyor. Hükümetle birlikte HDP/PKK’nin, adına çözüm süreci dediği çözümsüzlük sürecinde akıtılan kanlar, PKK/HDP’nin maskelerini düşürmüş, kirli yüzler herkes tarafından görülmüştür. Geçmişten bu yana PKK/HDP’nin sürekli yaptığı bozgunculuk sonrası dezenformasyon da bu kez tutmamıştır. Katledilen nazenin bedenlere yapılan vahşetin detayları kan dondurur cinsten. Bu vahşeti Müslüman halka reva gören PKK/HDP çeteleri, yüce Allah’ın ‘Summe redednâhu esfele sâfilîn’ diye tanıttığı insan portresiyle ortaya koydular. Tabii, vahşeti öğrenegeldikleri ağababaları şer odaklar, özellikle son bir asırdır bunu en vahşi bir şekilde Irak’ta, Cezayir’de, Afganistan’da ve daha birçok İslam beldesinde zaten yapıyor.
Batı’nın yerli ayakları eliyle gerçekleştirilen Gezi Parkı harekâtının başarısızlığa uğraması sonrası ikinci Gezi denilebilecek harekât ise ‘bundan sonra her yer Kobani’ sloganıyla HDP çetelerinin vahşiliğiydi. Startı veren ise HDP Eşbaşkanı Demirtaş’tı. Bunun Amerika dönüşü gerçekleşmesi ise amacın kime hizmet ettiğini ortaya koyması açısından önemliydi.
Ortaya çıkan somut göstergeler, PKK/HDP’nin Amerika ile direk anlaştığını ispatlamıştır. Amerika’nın Adana Başkonsolosu John L. Espinoza, bu minvalde PKK/HDP çetelerinin vandallığının sürdüğü bir zaman içerisinde bölgeye giderek Diyarbakır, Hakkâri, Mardin, Van gibi bölge illerinde dolaşması ve PKK’ye yakınlığıyla bilenen STK ve kurumları ziyaret ederek özel temaslarda bulunması, Amerika’nın PKK/HDP’yi destekleyerek bir maşa gibi kullandığının delilidir. Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı Diyarbakır Valisinin, çözüm sürecinin arkasına sığınarak ellerinin bağlandığına yönelik açıklamasına karşılık Espinoza, Diyarbakır’da PKK’ye yakınlığıyla bilenen STK ve kurumları ziyaret ederek PKK/HDP çetelerine açıktan destek mesajları veriyor.
Espinoza, PKK/HDP terörünün estiği ve polisin sokakları terk ettiği bölgede, vali ve kaymakamların sokağa çıkamadığı, PKK’li çetelerin savcılara kimlik sorduğu günler içerisinde elini kolunu sallaya sallaya adeta Amerika’nın bölge valisi gibi bölgeyi teftiş ediyor. Kriz günlerinde bölgede olması gereken İçişleri Bakanı’nın adeta görevini üstlenen ABD konsolosu Espinoza gittiği tüm illerdeki valilerden brifing alırcasına bir pozisyon sergiliyor. Hakkâri’nin Yüksekova ilçesi gibi bir yere Amerikan konsolosunun gelip ne işi olabilir diye düşünebilirsiniz. Ama bakın Espinoza’nın cevabı ne oluyor. Hakkâri Valisi Yakup Canbolat ile görüşmesinde Espinoza, "Türkiye`nin iyi bir dostu olan ABD, bölgede olup bitenler hakkında bilgi sahibi olmak istemekte, buna ilgi duymakta. Bu bölge bizim için çok önemli" diyerek Amerikan önderliğindeki şer ittifakın bölge üzerinde ne tür kirli hesapları olduğunu açıklar mahiyette. Oysa birinin çıkıp ‘bölge bizim, sizin için niye önemli oluyor’ demesi gerekmiyor mu? Sahi, İstanbul Gezi Parkı eylemlerinin başarısızlıkla sonuçlanması sonrası ikinci gezi denilebilecek ‘her yer Kobani’ eylemlerinin başkomutanlığını da Konsolos Espinoza yapmış olmasın sakın?
İstihbarat raporlarına göre ise HDP/PKK’nin ‘her yer Kobani’ sloganıyla sokağa döktüğü çeteler, özerkliğin ya da Marksist bir sultayı doğuracak bağımsızlığın provasını yaptı. Tabii ki Amerika’nın garantörlüğünde… PKK/HDP çetelerine göre bölgede saltanatlarının önünde büyük bir engel vardı ki bu, devletin polisi askeri değildi, İslami hareket olarak Hizbullah Cemaati ve HÜDA PAR camiasıydı. Başta Diyarbakır olmak üzere tüm bölgede aynı anda İslami camiaların dernek, işyerleri ve teşkilatlarına yönelik saldırıya geçen PKK/HDP çetelerinin amacı Müslümanlara büyük zayiat vererek sindirmekti. Ama Allah Zülcelal, hesaplarını bozdu.
Müslümanların Kurban Bayramı’nı, Kobani’yi bahane ederek kara bayram ilan eden PKK/HDP çeteleri, bölgede Müslümanları katlederek İslam’a açıkça bir savaş ilan etmişlerdir.
Çözüm süreci, savaş isteyen, kan döken, katliamlar yapan PKK ile bir yere varmaz. 1980’lerden beri Kürt/Türk 40 bin insanın hayatını kaybettiği bu savaşta PKK’nin yaptıklarına baktığımızda ayırt etmeksizin kadın, çocuk masum insanları katleden bir yapının, Gazze’de katliam yapan israilden, Afganistan’da, Irak’ta, ya da Pakistan’da katliam yapan Amerika’dan, Haçlı/siyonist ittifaktan farklı bir uygulama ortaya koyduğunu kimse iddia edemez. Bu da bize PKK ve siyasi uzantısı HDP’nin geçmişten günümüze yaptığı katliam ve uygulamalarla gerektiğinde Haçlı/Siyonist şer ittifakının Türkiye’deki ayaklarından biri olabileceğini açıkça ortaya koyuyor.
Uzun bir süredir devam ettirilen çözüm süreciyle palazlanan PKK-HDP, Suriye’de süren savaşla birlikte özerklik ilan eden Rojava’yı baz alarak PYD için ‘çömezlerimiz üç yılda özerklik ilan etti. Biz 30 yıldır uğraşıyoruz olmadı, bir de bitirmek için Türkiye Cumhuriyeti’yle anlaşıyoruz, olmaz öyle.’ diyerek ‘Çözüm Süreci’ni rayından çıkararak bölgede (Güneydoğu) bu konuda alt yapı çalışmalarını epey bir zaman önce başlatmış bulunuyordu. PKK’nin Bölgede YDG-H yapılanmasıyla asayiş birimleri oluşturma, dağda ovada sözde mahkemeler kurma, vergi adı altında haraç toplama ve kepenk kapatmalar gibi türlü türlü zırvalarla bölge halkının canına okuyordu, halen de bu zulüm hükümetin sessizliğinde sürüyor.
Diğer yandan Hükümetle sürdürülen çözüm sürecini çok önceden birçok kez ihlal eden PKK/HDP’nin, hükümetin sürecin dışında bıraktığı HÜDA PAR ve yakın STK’lara ait 300 civarında merkezine yönelik saldırılarına rağmen HÜDA PAR camiasının, çözüm sürecinin akamete uğramaması adına kendilerine yapılan zulmü sineye çektiği kamuoyunca bilinen bir gerçek. Ve tüm bu saldırıların farkında olan hükümet maalesef ‘Çözüm Süreci’nin ‘kutsallığına’ halel gelmemesi adına HÜDA PAR’ın da içinde bulunduğu bu camiaya yönelik teröre hep göz yumdu. Bu gerçekleri göz ardı etmemek gerek.
Gelelim Kobani meselesine… IŞİD’in normalde yönü Bağdat’a çevriliyken yine PKK’nin tahrikleriyle Şengal’e, oradan da Erbil ve derken Kobani’ye dayanması PKK/HDP’nin hesaplarını altüst etti. Bu bakımdan Kobani, PKK/HDP için çok stratejik bir öneme sahip. Çünkü PKK için Türkiye’den Suriye’ye açılan kapı Kobani. Ve burada sözde kazanılmış bir özerklik durumu söz konusu ki PKK yıllardır özlemini çektiği bu tablonun bozulmasını istemiyor. Çünkü Rojava özerkliği sonrası PKK/HDP’nin, Güneydoğu’ya da özerkliğin alt yapısını hazırlaması, akla bölgede israil çıkarlarına uygun Batı’nın güdümünde yeni ırkçı, Marksist bir Kürt devletinin kurulması hayalinin icra edilmekte olduğunu ifşa ediyor. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Amerika ziyareti de bu hayalin gerçekleşmesi ile ilgili değerlendirilebilir. Dış güç olarak ısrarla Türkiye’nin Irak ve Suriye’ye girmesini isteyen Amerika, adeta PKK/HDP eliyle de içeride kaos çıkararak Türkiye’nin Irak ve Suriye’ye girmesi için yoğun çaba sarf ediyor. Karşılığında PKK/HDP’nin hayalini kurduğu özerklik ve eğer Türkiye’nin karışmasıyla da sonuçlanacaksa bağımsızlık sözü alınmış olabilir.
İşte 6-8 Ekim’den bu yana bölgede yaşatılan vandallık, bu tablonun eksik parçalarının Kobani’nin düşmesiyle kaybolmaması için ve Suriye’de ilan edilen özerkliğin aynı şekilde BDP/HDP’nin belediyeye sahip olduğu tüm bölgelerde de alt yapısının hazırlanarak tamamlanması amacıyla yapılıyor.
Türkiye, son dönemlerde Batı’nın çıkarlarıyla uyuşmayan çıkışlar sergilemesiyle şer odaklarının hedefine girmiş bulunmakta. Türkiye’nin son yıllarda ekonomik anlamda atağa geçtiği, komşu ülkelerde savaş olmasına rağmen istikrarlı bir istikamette ilerlemesi ve en önemlisi de 35 yıllık kangren durumundaki Kürt sorununu çözüm süreciyle barışa kavuşturma çabaları, bölge üzerinde hesapları olan batılı şer güçleri rahatsız ediyor. İslam coğrafyasının birçok bölgesinde kaşıyacakları yaraları sürekli taze tutan bu şer odaklar, Türkiye’nin de açık yarası Kürt sorununun kapanmasını istemiyor. Öyle bir tezat durum var ki ortada şaşırmamak elde değil; Batı, geçmişte yerel işbirlikçileri eliyle oluşturduğu Kürt sorununu bu kez, katlederek Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia eden PKK/HDP’yi sahiplenerek yardımcı oluyor.
Peki, neye karşılık dersiniz? Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Batılı şer güçlere bağlılık yemini ederek göreve başlayan hükümetlerin aksine sömürge olmayı kabul etmeyerek bağımsızlık yolunda ilerleyen 2014 Türkiye’sine baş eğdirebilmek için… Tekrar eski günlerdeki gibi CIA, MOSSAD, MI6 istihbarat servislerinin terörist faaliyetlerde bulunan ajanlarının Türkiye’de her alanda at koşturabilmesini istiyorlar. Ama nafile, Türkiye’nin geldiği nokta itibariyle eski günlere geri dönme gibi bir akıl tutulması halini taşıyabilecek ne bir hükümeti var ortada ne de bunu kaldırabilecek ve istenilen o zilletle yaşayabilecek bir halkı bulmak kolay olmayacak Batılı şer güçler için...
israilin güvenliğini öncelikleri arasında sayan Amerika, bu coğrafyayı kontrolü altında tutabilmek için her zaman için yönetimleri kontrolü altında tutma politikası gütmüştür. Yönetimleri kontrol edemediği durumlarda ise ayrılıkçı gruplar ve terör örgütlerini destekleyen haçlı/siyonist ittifak ürünü şer odak batı, bununla yönetimlere boyun eğdirme hedefini yerine getiriyor. Türkiye’de de yıllardır PKK’yi bir maşa gibi kullanan haçlı/siyonist şer odak batı, çözüm sürecinin nihayete ermesiyle Türkiye’yi karıştırabileceği ayağını da kaybedecektir. Bundan dolayıdır ki Amerika, HDP/PKK ile ilişkilerinin ifşa olmasından bile çekinmeyecek cürette bölgede işlerini yürütüyor.
Mehmet Özcan – Alıntı Yazı / İnzar Dergisi – Kasım 2014 (122. Sayı)