Molla'nın Şehadeti ve Ümmetin Gıyabi Cenaze Namazı
Hadis-i Şerifler insanları efdaliyet durumuna göre sıralarken Peygamberlerden sonra Âlimleri ve Şehitleri sıralamıştır. Hele anılan bu iki sıfat yani Âlimlik ve şehitlik aynı insanda toplanacak olursa bu durum o insanın efdaliyetini kat be kat artıracaktır.
Şehadet, herkese çok yakışır. Ama özellikle âlimlere ve İslami hareketlerin rehberlerine daha çok yakışmaktadır.
Ömer Muhtar, Seyyid Kutub, Hasan El Benna, Atıf Hoca, Şeyh Said, Molla Zeki, Rehber Hüseyn ve daha binlerce Şehit âlim ve Rehber. Son olarak da Bangladeş Şehidi Abdulkadir Molla.
Ben Molla'nın şehadetini, Şehid Peygamber Hz. Yahya'nın şehadetine benzetiyorum. Nasıl ki Hz. Yahya (A.S), ahlak yoksunu bir kadının istekleri ve kışkırtmaları sonucu şehid edildiyse, Şehit Molla da Bangladeş Başbakanı Hasina Vecid cadısının ahlak yoksunu ve vicdansız emelleri doğrultusunda zalimce şehid edildi.
Bangladeş, 160 milyonluk devasa bir ülke. Ülkenin yüzde doksanı Müslüman kimliği taşımaktadır. Sadece yüzde onluk bir Hindu, Budist nüfus olmasına rağmen ülkede onların ve batılı efendilerinin isteği oldu. Bu arada şunu da belirtmek lazım ki, iş, Molla'nın idamıyla bitmiş değil. Sırada yine Cemaat-i İslami'nin önde gelenlerinden 6 kişi daha var. Belki de sıra daha sonra Gulam Azam'a gelecek.
Gerek Mısır'da yapılan Askeri darbe ve gerekse de Bangladeş'teki bu idam vakası Ümmet açısından gerçekten de bir utanç kaynağıdır. Biz Müslümanlar neden bu kadar pasifiz. Uluslar arası öneme haiz iki büyük İslami Cemaat ve başlarına gelenler… Sadece kâfirler mi suçlu, sadece darbeciler mi suçlu? Mısır'da askeri darbeyi, Bangladeş'te ise merhum Molla'nın şehadetini engelleyemeyen Müslümanların, artık takkelerini önlerine koyarak düşünmelerinin zamanı gelmedi mi?
Cemaati İslami, Asya Kıtası'nın en güçlü hareketi olmasına rağmen Molla'nın idamını engelleyemedi. Aynı durumu Mısır'da da görüyoruz. Ülkenin en güçlü hareketi olmasına rağmen İhvan, liderlerinin bir bir gözaltına alınmasına engel olamayarak büyük bir hayal kırıklığı yarattı.
Âlem-i İslam olarak neden acaba tepki vermekte sürekli geç kalıyoruz. Neden hep olaylar olduktan, Müslümanlar şehit edildikten sonra tepki koymaya çalışıyoruz. Biz tepki koyuncaya kadar cunta Mursi'yi devirmiş, Hasina Cadısı ise Molla'yı asmış oluyor. Müslümanlar olarak tek görevimiz onların gıyabi cenaze namazlarını mı kılmak?
Barışçıllık oturmak, yas tutmak ya da olaylar olduktan sonra meydanlara dökülmek değildir. Barışın korunması için barışı bozan şeylerin engellenmesi lazım. Cemaati İslami Molla'nın idamından önce gereken tepkiyi ortaya koymalı ve Molla'nın idamına engel olmak için çaba sarf etmeliydi. İdamdan sonra istediğin kadar tepki koy, Molla geri gelmez. Neden genel Grev ve benzeri eylemleri daha Molla gözaltına alınır alınmaz başlatmadılar. Yanlış anlaşılmasın Cemaat-i İslami'yi ya da İhvan'ı eleştirmek adına bunları söylemiyorum.
Sadece genel olarak biz Müslümanların tepki koyma konusundaki zamanlamasının yanlışlığından bahsediyorum. Bu genel olarak bizim hastalığımız olduğu için, İslam düşmanları, sorun değil biz yapacağımızı yapalım, Müslümanlar birkaç gün bağırıp çağırır sonra da durulurlar, diye düşünüyorlar.
Örneğin Mısır'da cuntacıların nasıl da bu kadar rahat hareket ederek Mursi ve diğer İhvan Liderlerini bu kadar kolay bir şekilde gözaltına aldıklarını anlayabilmiş değilim. En-Nahda ve Rabia meydanlarında Yüz binler hatta Milyonlar toplanmış cuntayı protesto ederken, Cunta'nın askerleri gidip Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Mursi'nin ellerini kelepçelediler. O yüz binler C.Başkanlığı Sarayını kuşatıp da askerlerin yaklaşmasına neden engel olamadılar acaba?
Yine protestoların en yoğun olduğu dönemde İhvan liderleri Biltaci, Bedii ve diğerleri çok kolay bir şekilde tutuklanıp zindana atıldılar. Neden meydanlardaki milyonlar onları koruyamadı acaba? Bunlar Biz Müslümanların tavır alma ve tepki koyma konusundaki acemiliğini mi gösteriyor acaba?
Evet, hem İhvan mensupları hem de Cemaat-i İslami üyeleri meydanlara dökülüp canları pahasına İslam'ın izzeti için kahramanca şehit oldular. Rabbim şehadetlerini kabul buyursun. Ama ben de diyorum ki, öyle erken tepkiler verilmeli ki, cuntacılar veya Hasane cadısı ve avaneleri daha harekete geçmeden o tepkiyle geri adım atabilmeli.
Molla şehit olduktan sonra bize gıyabi cenaze namazı kılmak düştü. Onun mu cenaze namazını kıldık yoksa kendimizin mi, bunu da sorgulamak lazım. Mursi, Bedii, Biltaci, Gulam Azzam ve diğerleri zindanlara girdikten sonra bize ancak onların direnişiyle övünmek düşüyor.
Evet, onlar İslam Ümmeti'nin liderleri olarak kendilerine yakışan izzetli tavırları sergileyerek İslami onuru muhafaza etmeyi başardılar. Önemli olan bundan sonra yeni yeni Molla'lar idam edilmesin, Zindanlar tekrardan Müslüman liderlerle dolmasın diye gereken zamanda ve tehlike hissedildiği anda biz Müslümanların yeterli tepkiyi koymasıdır.
Arkalarından ağıt yakmak yerine, davamızı ve davamızın sembollerini korumak için adımlar atmak daha önemlidir. Ağıt yakmak ya da gıyabi cenaze namazları kılmak sadece kendimizi kandırmak ve elimden gelen buydu onu da yerine getirdim, kolaycılığına kaçmaktır. Rabbim Hepimizi hikmet ve ferasetle mücehhez kılsın.
İhvan direnişinde olduğu gibi Molla da izzetli bir duruş sergileyerek İslam'ın izzetini muhafaza edip bizlere gerekli mesajları vererek Şehadete kavuştu. Rabbim şehadetini kabul etsin. Onun şehadetini Hasina Cadısı ve avaneleri için cehenneme açılan bir otoban kılsın.
Nasıl ki; Şeyh said Efendi, Ömer Muhtar, Atıf Hoca, Seyyid Kutub ve diğer şehitler, idam sehpasına izzet ve onurla çıkarak "Zalim ve katillerle Mahşer günü elbette hesaplaşacağız, Benim kanım sizleri boğacaktır" diyerek zalimlere meydan okumuşlarsa aynı tavrı günümüzün Şehidi A.Kadir Molla da sergilemiştir.
Devlet Başkanı'ndan af talep etmeyerek şehadete yürüyen Molla, aslına bir kez daha şehadetin en çok âlimlere yakıştığını ve Âlimin ölümünün âlemin ölümü, olduğunu ispatlamıştır.
Şehit A.Kadir Molla'ya bir kez daha rahmet dilerken ailesine ve cemaatine de başsağlığı dilerim. İslam Ümmetine ise, Yeter artık, bırakalım zalimlere dost olmayı haydi gelin hep beraber kendi değerlerimize, kutsallarımıza, âlimlerimize, her şeyden önce dinimize sahip çıkalım, çağrısını yapmak istiyorum.
Eminim ki herkes okumuştur ama ben de buradan bir kez daha Şehidimizin ailesiyle yaptığı son konuşmayı sizlere aktarmak istiyorum.
"Suçum Allah'tan başkasına kulluk etmemekti. Bize kulluk et, dediler. Ben de "asın" dedim.
Ben kesinlikle masumum. İslami Hareket'e mensup olduğum için öldürülüyorum. Şehidlik herkese ihsan edilmiş bir kader değildir. Yüce Allah bana şehidlik nasip ederse, kendimi en şanslı olarak düşünürüm. Şehidlik hayatımın en büyük başarısı olacaktır. Benim kanım İslami hareketi ayağa kaldıracak ve otokratların sonunu getirecektir.
Kendim için endişeli değilim. Ben bu milletin ve İslami hareketin akıbeti hakkında endişe duyuyorum. Bildiğim kadarıyla herhangi bir hata veya suç işlemedim. İslami hareket için bütün hayatımı feda ettim.
Yüce Allah'ın lutfuyla başımı hiçbir adaletsizliğe asla eğmeyeceğim. Dünyevi bir makam önünde af ve hayat hakkı aramak asla söz konusu olamaz. Allah, hayat ve ölüm konusunda karar verecek tek güçtür. Kaderimi, Allah belirleyecektir.
Ben herhangi birinin kararı gereği idam edilmiyorum. Benim şehidlik zamanım Yüce Allah'ın kararına göre sonuçlandırılacak. Her durumda Yüce Allah'ın kararını kabul ediyorum."
Rabbim Şehadetini kabul buyursun…
(Hürseda Haber)