ABD, Elçiliğini Kudüs’e Taşıma Kararını Neden Erkene Aldı?
ABD Büyükelçiliği’nin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınması kararı ani bir kararla üç yıldan üç aya indirildi. Büyükelçiliğin Kudüs’e taşınma sürecinin öncelikle binanın yerinin belirlenip inşaatın tamamlanmasının üç yıldan önce gerçekleşmeyeceğini daha önce ifade eden Dışişleri Bakanı Rex Tilerson, bu kez 2018 Mayıs ayının ortasında gerçekleşmesi planlanan taşıma işleminden duyacağı memnuniyeti ifade eden yeni bir bildiri yayınladı. Aceleyle yapılan bu sürpriz açıklama birçok soru işareti ve yorumu beraberinde getirdi.
Bu kararıyla ‘Washington’un uluslararası toplum nezdinde müzakere sürecinde artık kabul edilebilir arabulucu görülmemesine ABD’nin verdiği karşı tepki’ olduğu şeklinde yorumlayanlar olduğu gibi, ‘ABD’nin Kudüs’ü Arap toplumuna veya Müslümanların tepkilerine aldırmaksızın, İsrail›in başkenti olarak kabul etme kararının bir an önce uygulama niyeti taşıdığı’ şeklinde okuyanlar da var. Nitekim ABD’nin bu kararı erkene alması neticesinde herhangi bir kaybının olmayacağını düşünmesi, bölgedeki tansiyonu yükselten saldırgan politikasını sürdürmesini tetikliyor.
Bazı analistler zamanlamanın erkene alınmasının, Washington’daki İsrail lobisi tarafından mart ayı içinde düzenlenecek yıllık Siyonist kongrede lobi faaliyetlerindeki başarıların ana teması olarak kullanılmasının amaçlandığı öne sürülüyor.
Bu değerlendirmelerin her biri kararı hızlandırmada etkili olmuş olabilir. Ancak bu kararda iki ana faktör öne çıkmaktadır:
Bunlardan birincisi, İsrail lobisinin başını çektiği İsrail yanlısı güçlerin, 14 Mayıs’a denk gelen İsrail›in kuruluşunun 70. yıldönümü etkinliklerine yetiştirerek çifte kutlama gerçekleştirme arzusudur.
İkincisi, Kudüs kararının arkasındaki asıl aktör olduğu bilinen dünyaca ünlü Amerikalı ünlü kumarhaneler zinciri sahibi Sheldon Adelson gibi milyarder Amerikan Yahudi güçleri, yeni elçiliğin taşınması için yapılacak bütün masrafları üstlenerek 500 milyon dolarlık fon bağışıyla tarihin erkene çekilmesinde önemli bir rol oynadı. Nitekim Sheldon Adelson, Netanyahu’nun ve Trump’ın seçim kampanyalarının sponsoru olarak da öne çıkan bir isim olduğu da hesaba katıldığında bu milyarderlerin alacağı kararların dikkate alınmamasının zor olduğu kolaylıkla anlaşılabilir.
Belki de üçüncü bir faktör daha eklenebilir; ABD seçimlerinde büyük yankı uyandıran Rusya’nın seçimlere müdahalesini inceleyen geniş çaplı soruşturmaların, elçiliğin taşınması dâhil olmak üzere tüm önemli kararları engelleyebilecek nitelikte bir gelişmeyle sonuçlanmadan önce, İsrail destekçileri elçiliğin transferini bir an önce oldubittiye getirmeye çalıştıkları konusudur.
Ancak, her halükârda, elçiliği taşımanın hızlandırılması iki ana husus olmadan mümkün olamayacağı düşünülmektedir:
Birincisi, göreve geldiği andan beri Trump yönetiminin zaten taahhüt etmediği iki devletli çözüm formülüne yönelik müzakereleri sona erdirmeyi amaçlayan İsrail politikalarını mutlak şekilde desteklemesi neticesinde barış umudu bekleyenlerin umutlarını gömdüğü ifade edilebilir.
İkincisi, Filistinliler iç çekişmelerle meşgul edilip dar bir boğaza mahkûm edilmişken öte yandan bölgesel anlamda birçok hayal kırıklıkları yaşanıyor. Suudi Arabistan başta olmak üzere bölgedeki Arap yöneticilerin ABD’nin elçiliği taşıma kararına sessiz kalması ve belki de üstü kapalı onayı, Washington yönetimini “Araplar bu konuyu bize bıraktı” gibi bir düşünceye kapılmasına ve bu ortamın amaçlarını gerçekleştirmeleri için sunulmuş altın bir fırsat olarak görüyor.
Arap ülkelerinin bu yaşananlar karşısındaki tepkisizliği ve duyarsızlığı henüz başlangıç aşamasında. Tam anlamıyla bir yol ayrımına gelindiği söylenmese de, süreç bu şekilde geliştikçe fotoğraf daha net bir hal alacaktır.
Filistinlilerin hakları elinden alınarak, topraklarının tamamının işgali ve mukaddesatına el konulması pahasına bu tepkisizlik ve onayın ardında gizlenen tam bir ittifak halinin ortaya çıkacağı görülecektir. (Yeni Akit)