Sünnetten Uzaklaşılınca Toplum Yozlaşır, Din Bozulur
Sünnet, en kısa ve genel anlamıyla "İslam yaşama rehberi" demektir. Sünnetler Kur-an’ın en iyi nasıl yaşanabileceğini gösteren ve yaşayan Kur-an olan peygamber efendimizin bizlere en büyük mirasıdır.
Bid'at, İslam kültürüne ters düşen, İslam da yeri olmayan ve fakat İslam’mış gibi gösterilmeye çalışılan İslam’a ne kadar yabancı unsur varsa o demektir.
Toplumun yozlaşması ve dinin bozulması sünnetten ayrılıp kopmakla oluşur. Müslümanlar sünnete sarılarak ve ondan ayrılmayarak İslami kimliklerini koruyabilirler.
Farklı kıta ve coğrafyalarda yaşayan Müslümanlar arasında yüzyıllar boyu görülen ortak değerler ve dini yaşama benzerlikleri, sünnetin birleştiriciliği ve bütünleştiriciliği sayesinde olmuştur. En bariz şekliyle, ümmet sünnetle hayat bulur ve onunla yaşar.
Dinden uzaklaşma ise sünnetin terki ve mekruhların meşrulaşmasıyla başlar. Daha sonra da farzların terkine ve haramların çok rahat bir şekilde işlenmesine doğru gider
İslam dininin sosyal hayattan kopması, Müslümanların sünnetleri birer birer terkiyle olur. Zira, zaman göstermiştir ki sünnetin terk edilmesiyle doğacak boşluklar, İslami toplumlarda büyük zafiyetlere yol açmıştır ve bu boşluklar sünnetin tam zıddı olan bid'atlarla doldurulmuştur. Tabii ki sonu da elem verici yıkımlardır.
Müslümanların davranışlarının İslami olabilmesi ve salih amel olarak kabul edilmesi için şüphe ve vehim den uzak olması gerekmektedir. Bu açıdan baktığınız da bid’at ve hurafeler, İslam’ın tam manasıyla yaşanmasının önünde ki en büyük engelleridir.
Her Müslüman, etrafında olup bitenleri anlayıp yorumlayacak bir şekilde ilmihal bilgisine ve İslami dünya görüşüne sahip olmalıdır. Kur-an’ı kerim ve hadis’i şerifler Müslümanlar için yeterli veriye sahiptir. Bu konuda yabancı (İslam dışı) kaynaklara lüzum yoktur.
Günümüzde Müslümanlar Peygamber efendimizin bizzat şekillendirdiği İslami yaşam tarzından uzaklaştı ve maalesef sünnetlerin terkine alıştı. İslam dini bid'atların ve hurafelerin etkisine açık hale getirildi. Ve tüm bunlar İslam düşmanı batı eliyle planlanıp uygulandı.
Tamamıyla Avrupai bir yaşam tarzı olan ‘Modernizm’ Avrupalı olmayan uluslara özelliklede Müslümanlara medeniyet adı altında empoze edildi. İslam milletini hastalıklı bir ur gibi saran batı tarzı yaşam şekli hadislerdeki tespiti yani, yozlaşmayı ve yabancılaşmayı fiilen ispat etmektedir.
Peygamber efendimiz hadisi şeriflerinde; "İsrail oğullarının başına gelen her şey aynen ümmetimin başına da gelecektir. Hatta onlardan biri sokak ortasında annesiyle zina edecek olsa, ümmetimden de bunu yapmaya kalkışacaklar çıkacaktır." Bir başka hadiste de "onlar bir keler deliğine girecek olsalar, siz de arkalarından girmeye çalışacaksınız" buyrulmaktadır.
Peygamber efendimiz hadisi şerifleri ile, Müslümanların ahir zamanda ne kadar kişilik ve kimlik kaybına uğrayacağını, ümmetin öz değerlerine ve dinine ne kadar yabancılaşacağını yüzyıllar öncesinden çarpıcı biçimde ortaya koyarak ümmetini uyarmıştır.
Müslümanların sünnete yabancılaşmasında, İslam’a uygun yaşam alanlarının ve ortamlarının bırakılmaması (Osmanlı'dan bu zamana kadar var olan câmi etrafında kurulan mahalle ve mahalle üzerine kurulan şehir anlayışından uzaklaşılması) hayli etkili olmuştur.
Bugün camisiz bir sitede veya gayet lüks bir rezidansta yaşayan bir Müslüman'a gösterişsiz sade bir hayatın veya yer sofrasında yemenin sünnet olarak söylenmesinin ne kadar anlamı olabilir ya da ne kadar geçerlidir.
Müslümanlar, daha önce yaşadıkları krizler de hatayı hep kendilerinde arar, İmanlarını sorgularlardı bu gün ise bizzat din-i Mübin İslam’ı sorgulamaya başladılar. 20 yy ın Bana göre modasına uydular. Bidatlara yeni yeni kapılar açtılar. Tefrikaya daldılar. Lime lime olup parçalandılar. Sonunda da her türlü işkenceye ve zulme maruz kaldılar.
ŞEFEAAT YA RESULALLAH
(Kanal A Haber)