İlmi öğrenmek gaye değil araçtır
Çağımız Müslümanı maddi alanda zirveden kopup aşağılarda süründüğü gibi dini alanda da aynı oranda irtifa kaybetmiştir. İslam’ın yüce gayeler için koyduğu inanç, ibadet ve hayat kuralları özünden koparılmış, kabukla uğraşmaktan aslına, özüne ulaşmaya fırsat bulamamıştır. Zaten maddi alanda yaşadığımız sıkıntıların da asıl nedeni budur. Zira din alanında bir gevşeme, bir gerileme olmadan maddi alanda Müslümanların bir gerileme yaşaması mümkün değildir. Bir millet manen çökertilmeden maddeten çökertilemez. Müslümanların yaşamış olduğu uzun tarihi seyir bunun en büyük şahididir.
İslami ilimlerin medrese ve camilerde ve âlimlerin dizinin dibinde oturularak tahsil edilmesi -istisnalar hariç- sona erdirilip ilahiyatlara ve ilahiyatçılara bırakılmasının ardından da iş iyice çığırından çıkmış araç amaç haline getirilmiştir. Bugün memleketin her tarafında sayıları 100’ü aşmış olan İlahiyat fakülteleri vardır ama bu fakültelerin gerek hocaları ve gerekse talebeleri kendi bulundukları mekânlara dahi varlıklarını hissettirememektedir.
Bu konuda Abdullah İbni Mes’ud (r.a) şu ikazı yapmıştır:
“Kur’an, amel olsun diye indirilmiştir. Hâlbuki siz, Kur’an’ın okunmasını “amel” kabul ediyorsunuz. Sizden sonra bir kavim gelecektir: Kur’an’ı mızrak gibi harflerin mahreçlerine riayet ederek dümdüz okuyacaklardır, fakat onların en hayırlınız olduğunu sanmayınız. Zira bildiği ile amel etmeyen kişi, aynen ilaçların ismini teker teker sayan ve özelliklerini beyan eden hasta; yemeklerin lezzetini sayan fakat bilfiil tatma imkânı bulamayan açlar gibidir.”
Resulullah (s.a.v.):
“Şeytan sizi birçok zamanlar ilimle oyalar.” Buyurdu. Orada hazır bulunan sahabiler:
- Ey Allah’ın Resulü, bizi nasıl aldatır?’ diye soruduğunda Allah’ın Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu:
- Şeytan, “İlim öğreniniz fakat iyice öğrenmedikçe ilminizle amel etmeyiniz.” demekle sizi ilme teşvik eder gibi görünüp amelden uzaklaştırır. Öyle ki eceliniz, sizi amelsiz yakalar.”
Abdullah İbni Mes’ud (r.a.) da şöyle demiştir:
“İlim, korkudur, yoksa kof ve çok rivayetleri bilmek değildir.”
Tabiinin büyüklerinden Hasan-ı Basri diyor ki:
“İstediğiniz kadar ilim öğrenin. Fakat Allah’a yemin ederim ki o ilimle amel etmezseniz Allah size hiçbir zaman sevap vermez. Sefihlerin gayesi, ilmi sadece rivayet etmektir. Âlimlerin gayesi ise rivayet değil, o ilme riayet etmektir.”
İmam Mâlik demiştir ki: “İlim tahsil etmek çok güzel bir şeydir. İlmi neşretmek daha da güzeldir fakat iyi niyetli olmak şartıyla. Öyleyse sabahtan akşama kadar senden ayrılmayan amelleri gözden geçir ve hiçbir şeyi onlara tercih etme.”
Ameli teşvik eden ilimlerden yüz çevirip cedelle uğraşan bir âlimin durumu, birçok hastalıklara müptela olup çok sıkıştığı bir anda işinin ehli bir doktora rastlayan, doktoru elinden kaçırma ihtimali olduğu hâlde hastalıklarına baktırmayan, aksine ilaçların mahiyetini sormaya kalkışan, tıp ilminin zor meselelerine dalan ve bizzat içinde bulunduğu hayati meseleleri terk eden hastaya benzer.
Her geçen gün daha fazla dünyevileşen ve pusulasını şaşıran bu topluma bir çıkış yolu gösterilememesinin sebebi ilimsizliğimiz değil amelsizliğimizdir. (Milli Gazete)