Dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması hakkında ne biliyoruz?
ASEAN üyeleri Brunei, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland ve Vietnam ile birliğin diyalog ortaklarından Çin, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda arasında varılan anlaşma ile ilgili CRITürk'ün analizi:
"Sadece bugünün değil, aynı zamanda yarının da anlaşması"
Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması'na (RCEP) imza atan 15 ülke tarihi gelişmeyi dünyaya bu ifadelerle duyurdu. Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği'nin (ASEAN) 37. Liderler Zirvesi kapsamında varılan anlaşmanın tarafları ASEAN üyeleri Brunei, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland ve Vietnam ile birliğin diyalog ortaklarından Çin Halk Cumhuriyeti, Japonya, Kore Cumhuriyeti (Güney Kore), Avustralya ve Yeni Zelanda olarak kayıtlara geçti.
RCEP hakkında merak edilen 5 sorunun yanıtlarını okuyucularımızın dikkatlerine sunuyoruz:
1. Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık anlaşması neden önemli ve anlaşma çerçevesinde hangi adımlar atılacak?
Dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması olan RCEP, 2,2 milyar insanı kapsıyor. Söz konusu anlaşmanın tarafları küresel Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'nın (GSYİH) üçte birini, dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 30'unu ve küresel yatırımın ise yüzde 32,5'ini oluşturmakta.
Asya'nın birinci, ikinci ve dördüncü ekonomilerini temsil eden Çin, Japonya ve Güney Kore arasında imzalanan anlaşma, bahsi geçen ülkelerin ekonomilerine pozitif katkı sunacak. Çin Uluslararası Ekonomik Değişimler Merkezi'nin tahminine göre, Çin ve Japonya'nın GSYİH'si sırasıyla yüzde 0,55 ve yüzde 0,1 artacak. Benzer şekilde Kore Uluslararası Ekonomi Politikaları Merkezi'ne göre de ülkenin GSYİH'si yüzde 0,41 ile 0,64 bandında gelişme gösterecek.
RCEP'nin etkisinin sadece Asya'da değil tüm dünya genelinde hissedilmesi bekleniyor. Zira Financial Times gazetesine göre, uzmanlar anlaşmanın 2030 yılına kadar küresel ekonomiye 200 milyar dolar katkı sunmasını bekliyor. Bir diğer ifade ile bu, küresel GSYİH'nin yüzde 1,4 artışı anlamına geliyor.
8 yıl süren müzakerelerin ardından hayata geçen anlaşma elektronik ticaret, haberleşme ve fikri mülkiyetin de aralarında bulunduğu çok sayıda başlığı kapsıyor. RCEP'nin ithal ürünlere vergileri 20 yıl içinde ortadan kaldırması öngörülüyor. Anlaşma sonrasında Japonya'nın Çin'e karşı tarım ürünlerinde uyguladığı vergiyi yüzde 56 oranında azaltacağı medyada yer alan bilgiler arasında.
Anlaşmayı özel kıllan maddelerden biri ise, devletlerin doğrudan özel anlam atfettiği sektörleri korumaya alması. RCEP'ye imza atan taraflar kritik öneme haiz alanlarda vergi uygulamaya devam edebilecek.
2. Hindistan anlaşmaya neden katılmadı?
Asya'nın en büyük ekonomilerinden biri olan Hindistan, Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Anlaşması'nın müzakere sürecinde bir parçası olmasına rağmen imza atmadı. Kararın arkasında, Modi yönetiminin "Made in India" şeklinde özetlenen ve yerel üreticiyi korumayı amaçlayan kaygıları olduğu belirtiliyor. New York Times gazetesi, Hindistan'ın müzakere sürecinde düşük kaliteli, emek yoğun endüstriyel mallar için gümrük vergilerinin indirilmesi için ısrar ettiğini duyurdu. Buna karşın RCEP taraf olan ülkeler Hindistan'ın anlaşmaya geri dönüşünü kolaylaştırmak için ek kararlar almaya hazır olduklarının altını çiziyor.
Çin'in Global Times gazetesi ise, geçen hafta yayımladığı makalede, Hindistan'ın stratejik kaygılar nedeniyle RCEP'ye imza atmadığını vurguladı. "Yeni Delhi'nin RCEP'ye kararsız yaklaşımı" başlığını taşıyan makalede şu ifadelere yer verildi:
"Hindistan'ın RCEP'ye katılmamaktaki gerçek endişesi jeopolitik. Çin ile Japonya bölgesel olarak büyük güçlerdir ve RCEP hakkında söyleyecekleri daha fazladır. Hindistan şimdilerde ana kuvvet olma takıntısı içinde bölgesel ya da küresel iş birliğinde dominant bir rol oynamak istiyor. Bu nedenle, başka ülkelerin gölgesinde kalan bir rol oynamak istemeyecektir."
3. Uzmanlar ve dünya basını anlaşmayı nasıl yorumluyor?
Çin'de uzmanlar ve ülke medyası anlaşmanın iki yönüne vurgu yapıyor. Bunlardan ilki anlaşmanın getireceği ve yukarıda bahsettiğimiz ekonomik kazanımlar, ikinci ise Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olan ilişkiler. "Serbest ticaret ve çok taraflılığın zaferi" olarak öne çıkan makalelerde, Batı medyasının Çin'i tasvir ederken kullandıkları "istilacı" suçlamasının ne derece boşa çıktığı ve Beijing yönetiminin diplomaside ısrarcı olduğunun altı çiziliyor. Çin Sosyal Bilimler Akademisi'nden Zhang Yunling, anlaşmaya dair "ABD her ne kadar diğer ülkelere her ne kadar Çin'i tedarik zincirlerinden dışlamak için rüşvet verse de bu hamle başarısız kalacaktır. Tedarik zincirleri 'kazan-kazan' ilkesi üzerine kuruludur." değerlendirmesinde bulundu.
ABD medyasında ise, ana görüş Çin'in ekonomideki dominant rolünü pekiştirdiği yönünde. The New York Times gazetesi bu kapsamda "Önceki ticaret anlaşmalarından daha geniş bir insan topluluğunu kapsayan pakt, komşularının gözünde Çin'in dominant rolünü pekiştirebilir." ifadelerini kullandı. Gazeteye konuşan Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü'nden Mark Lowely "RCEP, Trump'ın tarifelerinden kaçınmak isteyen küresel şirketleri Kuzey Amerika yerine Asya'da kalmaya cesaretlendirdi." diye konuştu.
Öte yandan ABD'de anlaşmanın bahsedildiği kadar önemli olmadığını iddia eden görüşlere de sıklıkla rastlanmakta. Örneğin, Lowely anlaşmanın şirketlere Çin'den ayrılma şansı verdiğini söylerken, Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi (CSIS) uzmanlarından Greg Polling ise, bölge ülkelerinin ikili anlaşmalar yoluyla hali hazırda daha fazla muafiyetlerinin olduğunu savundu.
4. Anlaşma ABD için ne anlam ifade ediyor?
Anlaşmanın Washington yönetimi açısından ne anlam ifade ettiğine şüpheye yer bırakmayacak derece anlamak için eski ABD Başkanı Barack Obama'ya referans vermek yeterli olacaktır. Dönemin ABD Başkanı Obama, Beyaz Saray'ın önderliğindeki Trans Pasifik Ortaklığı'nı (TPP) değerlendirirken "Eğer bu anlaşma geçmez ise, eğer kuralları Amerika yazmazsa bunu Çin yapacaktır." ifadelerini kullanmış, Obama'nın Doğu Asya ve Pasifik Sekreteri Kurt Campell da Trans Pasifik Ortaklığı'nın doğrudan Çin'e karşı olduğunu kabul edercesine anlaşmayı "Asya-Pivot stratejisinin olmazsa olmazı" diye tanımlamıştı.
Gelinen noktada Trump yönetimi Trans-Pasifik Ortaklığı'ndan çekilirken, Çin ise dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşmasının en önemli aktörü olarak öne çıkıyor. Almanya'nın Der Spiegel dergisi konuyla ilgili olarak "ABD ile sert ticaret savaşlarıyla uğraşmasına rağmen bu serbest ticaret bölgesi anlaşması Komünist Çin liderliğinin büyük bir başarısıdır." satırlarını kaleme aldı.
5. Muhtemel Biden yönetimi hangi adımları atabilir?
ABD Başkanı Trump'ın, Trans Pasifik Ortaklığı'ndan 2017 yılında çekilmesinden sonra 2018'de 11 ülke Kapsamlı Trans-Pasifik Ortaklığı (CTPP) anlaşmasını imzalamıştı. Seçimlerde aritmetik üstünlüğü elinde bulundurduğunu ilan eden ve uluslararası kamuoyunun ezici çoğunluğu tarafından Beyaz Saray'ın yeni sahibi olarak onay gören Biden'ın ülkesini Kapsamlı Ticaret Ortaklığı'na dâhil edip etmeyeceğine kesin bir yanıt vermek zor.
Biden, her ne kadar uluslararası platformlara katılmak ve hatta öncülük yapmak istediğini dile getirse de daha önce CTPP'ye ilişkin yaptığı açıklamada gelişmeleri izleyeceğini söyleyerek net yanıt vermekten kaçınmıştı. Biden'ın bu tavrının arkasında anlaşmanın hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar tarafından sert biçimde eleştirilmesinin etkisi olduğu düşünülüyor.
Amerika'nın New York Times gazetesi de "Amerika için meydan okuma olan Çin önderliğindeki anlaşma imzalandı" başlıklı haberinde, Biden'ın önceliği uluslararası anlaşmalardan ziyade yeni tip koronavirüs salgını ile mücadeleye ve ABD endüstrisine yatırıma vereceği aktardı.
(Gökhun Göçmen - CRITürk)