Şehit Süleymani'ye dünyanın birçok bölgesinden insanlar sahip çıkıyor
Sergey Baburin’in "İmam Humeyni’nin 30 sene önceki tavsiyelerine kulak verseydik, Batı bizim üzerimizde böylesine etkili olamazdı" sözü, Şehit Süleymani’nin bağlı olduğu mektebin sadece Müslümanlara değil aslında tüm insanlığa rehberlik edecek mahiyette olduğunu...
Geçtiğimiz günlerde Tahran'da ilki düzenlenen Birinci Uluslararası Şehit Süleymani Mektebi Kongresi'ne davetli isimlerden Dr. Gürkan Biçen ile kongreye dair konuştuk. Daha önce Şehit Süleymani'nin mezarının bulunduğu Kirman'a da gittiğini belirten Biçen, Kirman'daki ziyaretçi akınını ve Şehit Süleymani’nin bugün hala anılıyor olmasını değerlendirdi. Kongreye katılan konuşmacılardan anekdotlar da paylaşan Biçen farklı fraksiyonlardan katılımcıların kongrede hazır bulunduğunu kaydetti.
Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim Gürkan Biçen. Marmara Üniversitesinde hukuk eğitimi aldıktan sonra Kocaeli Üniversitesinde Yüksek Lisans yaptım ve daha sonra da Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsünde sunmuş olduğum “Bir Siyaset Teorisi Olarak Velayet-i Fakih: Ayetullah Humeyni Örneği” başlıklı tezimle doktoramı tamamladım. Doktora tezimi hazırlayabilmek için pek çok kez İran İslam Cumhuriyeti’ni ziyaret ettim ve böylelikle İran’a dair şahsi tecrübe da kazanmış oldum. Halen serbest avukatlık yapmaktayım.
Uluslararası Şehit Süleymani Mektebi Kongresi'ne davetli olarak siz de Tahran'daydınız. Nasıl buldunuz kongreyi, okuyucularımıza aktarır mısınız? Öneri veya eleştirileriniz varsa da buyurun.
Daha evvel de İran İslam Cumhuriyeti’nde düzenlenen pek çok uluslararası kongreye katıldığım için kongre organizasyonunda yaşanan bazı sıkıntılara alışıktım ve yine bu tür şeyleri yaşama ihtimaline hazırlıklı olarak gelmiştim. Hamdolsun ki geçmişteki olumsuz tecrübelerim bu sefer tekrarlanmadı. Her şeyden evvel kongreye davet süresi benim katılmaya dair bir karar verip programımı buna göre ayarlayabilmeme yetecek kadar vakti tanıyordu. Yine Tahran’a ulaşım için temin edilen uçak biletlerinin gönderimi son ana bırakılmamıştı. Havalimanındaki karşılama, otele transfer ve odalara yerleşme tümüyle sorunsuzdu. Hatta odaların belirlenmiş olması ve kapı kartlarını almak için lobide çok kısa bir süre beklemiş olmamız şaşırtıcıydı. Yine sabah başlayacak programa ve yapılacaklara dair net bilgi verilmesi de Türkiye’den gelen grubun odalara yerleşirken sabah bir sürprizle karşılaşmasının önüne geçmişti. Bu türden organizasyonlarda yaşanan karışıklıkları bu kongrede hiç yaşamadığımızı söyleyebilirim.
Kongre’den bir gün evvel Musalla’da tertiplenen merasime götürüldük. Burada kimi zaman hüzün ve kimi zaman da coşkunun eşlik ettiği bir atmosfere şahitlik ettik. Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin de iştiraki ve hitabı kayda değerdi.
Kongre’nin birinci günü benzer kongrelerin icra edildiği kongre salonunda gerçekleştirildi. Ana salona ulaşımda bir sorun yaşamadık. Otelden neredeyse tam vaktinde ve bir eskort eşliğinde hareket ettik. Kongre belirlenen saatte başladı. Kongre salonundaki masalarda katılımcıların kullanabilmesi için not defteri ve kalem hazır edilmişti. Yine kongre boyunca yapılan simultane tercümeleri dinleyebilmemiz için her bir katılımcıya bir cihaz tahsis edilmişti. Bu cihazların kanallarını kontrol ettiğimde Arapça, Türkçe, İngilizce ve Rusça dillerinde tercüme hizmeti verildiğini gördüm. Bu hizmet o gün boyunca kesintisiz devam etti. Bu hizmet sayesinde Rus misafir Sergey Baburin’in İmam Humeyni’nin mektubuna dair anlatımını ve Rusların mektuba dair bugünkü kanaatlerini kaçırmamış oldum. Bundan ayrı olarak, kongre öncesi yapılan makale çağrısına cevap veren ve makale gönderenlerin çalışmaları değerlendirilmiş ve makale özeti kitabı basılı hale getirilmişti. Bu husus kongre ciddiyeti açısından hayli önemli sayılabilir.
Kongre salonundaki mola, yemek, ikramlar, namaz vaktine riayet gibi hususlar da yeterince iyiydi. Tüm bu teknik ve organizasyona yönelik işlerin son derece iyi gerçekleştirildiğini söyleyebilirim.
Gönül isterdi ki kongrenin açılışını İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei veya onun dış politika özel temsilcisi Ali Ekber Velayeti bizzat yapsın. Muhtemelen her ikisi de müsait olmadığından Ali Ekber Velayeti’nin video kaydı ile yetinilmek zorunda kalındı.
Kongreye katılanlanların profillerine dair neler söylersiniz?
Kongre’nin katılımcı profiline dair şunu söyleyebilirim ki, dünyanın pek çok ülkesinden, farklı inanç ve düşünce iklimlerinden yetkin isimlerin yer aldığını gördüm. Beyazlar, Siyahiler, Asyalılar, Slavlar, Kafkasya, Balkan ve Avrupa kökenliler… Müslümanlar, Hıristiyanlar, Sünniler ve Şiiler… Bunlar yeknesak bir düşünceye de sahip değildi. Farklı fraksiyonlardan katılımcılar bulunmaktaydı. Öte yandan, bazı oturumların teşkilinde yer alan isimler de ilginçti ve kanaatimce açık bir mesaj içeriyordu. Suriyeli katılımcı ile HAMAS temsilcisinin yan yana olması gibi.
Katılımcıların her birisi kendi penceresinden Şehit General Kasım Süleymani’nin anlam dünyasına temas etmeye çalışan sunumlar yaptılar. Bunların bir kısmı Şehit Süleymani’yi bizler gibi basından değil, bizzat tanıyan insanların şahitlikleriydi. Sahada birlikte çalışmışlardı ve bu anlamıyla Şehit Süleymani’ye doğrudan dokunan anlatımlardı. Her birini tek tek anlatma imkanım yok ama bir cümle ile ifade etmek istersek, tüm bu şahitliklerin buluştuğu nokta Şehit General Kasım Süleymani’nin Veliyy-i fakih’in küresel istikbarın önüne çektiği seddin yapı taşı ve istikbara attığı şamarı temsil eden el olduğuydu. Bir başka ifadeyle, Şehit Süleymani demek Veliyy-i fakih’in sahada cisimleşen ruhu demekti.
Şehit Kasım Süleymani'ye gelecek olursak, şehadetinin üzerinden üç yıl geçti hala üzerine konuşuluyor, makaleler yazılıyor, konferanslar düzenleniyor neler söylersiniz?
Ben kendi açımdan, Şehit Süleymani’nin misyonunun “ilahi adalet devleti”nin inşası ile çok yakından alakalı olduğunu düşünüyorum. İslam inancı her bir ferdi insan kılma ve her bir toplumu da insani hassasiyetlerle donatma iddiasındadır ve bunun için de bir programı vardır. Bu programın nihai amacı yeryüzünde adaletin tesis edilmesidir. Bunun en temel şartı hem fertleri hem de halkları baskılayan, onları saptıran, onların kaynaklarını ve emeklerini sömüren her türlü gücün bertaraf edilmesidir. Bugün Batı Asya başını Amerika’nın çektiği küresel sömürge ağının işgali altındadır ve şayet adaleti ayağa kaldıracak bir ortam yaratmak istiyorsak, başta Amerika olmak üzere tüm işgalci güçleri bu coğrafyadan çıkarmamız şarttır. Ancak bundan sonradır ki halklar özgür iradeleriyle hareket edebilecek ve insanlık yeni bir aşamaya geçecektir. İşte, Kasım Süleymani bu zorlu vazifenin talibidir. Onun bu talebi, bu arzusunu gerçekleştirmek için seçtiği yol hem İslami hem de insanidir. Bu yol Veliyy-i fakih’in de tasvip ettiği yoldur. Onun yolu İran’ın Müslüman halkı tarafından da kabul edilmiştir. Bu kabulün delili ise mahşer gününü andıran cenaze merasimi ve şehidin memleketi Kirman’a bitmeyen ziyaretçi akınıdır. Ben de Kirman’a Şubat 2022’de, İnkılap merasimlerine iştirak ettiğim dönemde bir ziyaret gerçekleştirdim. Kirman’daki şehitlikte tanık olduğum şey Süleymani’ye sadece İranlıların değil dünyanın pek çok bölgesinden insanın sahip çıktığı gerçeğiydi.
Tüm bunların üzerine şu soruyu sormak gerekiyor: Şehit Süleymani bir efsane yahut bir süper kahraman mıdır? Hayır, kesinlikle öyle değil. Şehit Süleymani İmam Hamanei, İmam Humeyni, İmam Hüseyin, İmam Ali yoluyla Hz. Peygamber’e bağlanan bir mektebin halis, zeki, çalışkan, azimli, kararlı ve sadık bir talebesidir. Bu mektep halktan birisini alıp imanın ve halkın kendisine dönüştürme kudretini Şehit Süleymani ile mücessem hale getirmiştir. Tam bu noktada Rusya’dan katılan Sergey Baburin’in sözlerini hatırlatmalıyım. O, İmam Humeyni’nin Gorbaçev’e yazdığı mektubu gündeme getirdiği konuşmasında, “Biz bugünlerde İmam Humeyni’nin Gorbeçev’e yazdığı mektubu ve ona verilen cevabı yeniden inceliyoruz. Bu mektubu defalarca okuduk. Şayet otuz sene evvel biz İmam Humeyni’nin tavsiyelerine kulak verseydik, Batı bizim üzerimizde böylesine etkili olamaz ve bize böylesine nüfuz edemezdi”, diyordu. Onun bu sözleri Şehit Süleymani’nin bağlı olduğu mektebin sadece Müslümanları değil aslında tüm bir insanlığı kapsayacak ve tüm bir insanlığa rehberlik edecek mahiyette olduğunu göstermekteydi.
Kongreye dönecek olursak Şehit Süleymani Mektebi Kongresi'ne dair, başk ülkelerden katılanların yorumlarına dair ne söylersiniz?
Kongrenin birinci günü tamamlandıktan sonra otelde de bir program gerçekleştirildi. Bu programda İran İslam Cumhuriyeti’nin bürokratik ve siyasi kademelerinden şahsiyetler de hazır bulundu. Bu programda soru-cevap bölümü de vardı. İran’da cereyan eden son olaylara dair açıklamaların yapıldığı bu programda dikkatimi çeken şey İran’a karşı yürütülen propaganda savaşının etkisinin büyüklüğüydü. Mısırlı bir katılımcı şöyle diyordu: Biz Mısır’da yüz bin kişi ile Mübarek’i devirdik. Sizin de toplanan bu yüz bin kişiyi dikkate almanız gerekmez mi?
Mısırlı katılımcının İran’da yaşanan olaylar sırasında yüz bin kişinin hangi zaman ve mekanda bir araya geldiğine dair bir açıklaması yoktu. Yani bu kanaati bir bilgiye değil Mısır’da yayımlanan haberlere dayanıyordu. Anlaşılan o ki Suudi Arabistan Mısır medyasına bu açıdan hayli cömert davranmış ve Mısır medyası da dezenformasyonda sınır tanımamıştı. Bu noktada üzücü olan şey İran İslam Cumhuriyeti’nin medya kudretinin zayıflığıydı. İran halkının İslami nizamı sahiplendiğini dünya halklarına açıklama kudretinin hayli zayıf olduğu bu olaylar ile yeniden anlaşıldı. Bunun elbette pek çok sebebi olabilir ama küresel bir saldırıya karşı küresel bir direniş için tüm halkları dikkate alacak bir medya ağının zarureti tartışmasızdır.
Konferansın ikinci günü İRİB’in konferans salonunda gerçekleştirildi. Burada katılımcılar çeşitli komisyonlar oluşturdular ve belirlenen konulara dair fikir teatisinde bulundular. Ben de kendi fikrimi açıklama imkanı buldum.
Özetle, İran İslam Cumhuriyeti’nin Şehit Süleymani Mektebi’ni izah etmek, bu anlamı derinleştirmek için icra ettiği ilk kongre kanaatimce başarılıydı. Gelecek yıllarda bu konunun çok daha tafsilatlı bir şekilde incelenmesi ve konuya dair pek çok hususun belgelenerek yayımlanması faydalı olacaktır. (İqna)