Avrupa'da ayrımcılık ve ırkçılık krizi
Irkçılık ve ayrımcılığın şiddetlenmesi ve sürmesi, Avrupalılar için ciddi siyasi ve sosyal bir krize yol açmış bulunuyor. Öyle ki son aylarda birçok Avrupa vatandaşı, protesto gösterilerinde bulunarak bu siyasetlerin son bulmasını istedi.
Toplumsal krizlerdeki artış, Avrupalı yetkililerin bu politikaların varlığını fiilen kabul etmelerine neden oldu; Almanya Şansölyesi Olaf Scholtz'un konuşmasında kabul ettiği gibi. Bu bağlamda Olaf Scholz " Ne yazık ki ırkçılık Almanya'da bir gerçek; Almanların birlikte üstesinden gelmesi gereken bir gerçek." dedi. Irkçılık Avrupalılar için ciddi bir sorun haline geldi. Irksal ve etnik ayrımcılığının başta Fransa, İngiltere ve Almanya olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde yaygınlaşması, son aylarda toplumsal hoşnutsuzluğun artmasına da neden oldu. Bu sorunlar, ekonomik sorunların ve siyasi memnuniyetsizliğin artmasıyla birlikte Fransa gibi bazı Avrupa ülkelerini ciddi bir krizle karşı karşıya bırakmıştır. Fransa da dahil olmak üzere çoğu Avrupa ülkesinin yasalarına göre hiç kimse ten rengi, ırkı, dini, yaşı ve engelliliği nedeniyle sosyal, siyasi ve ekonomik haklardan mahrum bırakılamayacak. Ancak batılı ülkelerin mevcut gerçeği, bu yasaların çoğunlukla kağıt üzerinde kaldığını gösteriyor.
Gerçekte, Fransa dahil Avrupa ülkeleri farklı davranıyor; Öyle ki, ırk ayrımcılığına karşı çıkan sivil toplum kuruluşları, bu ülkedeki ırkçılığın başlıca kurbanlarının Afrika ve Arap kökenli Fransız vatandaşları olduğunu söylüyor. Cezayir asıllı genç Nael Marzouq'un geçtiğimiz günlerde Fransız polisi tarafından öldürülmesi, Fransa'yı bir kez daha ırkçılık karşıtı yaygın protestoların sahnesine çevirdi. Şimdi birçok Fransız vatandaşı bu politikaları protesto etmek için sokaklara döküldü ve son birkaç gün içinde Fransa'nın çeşitli şehirleri protestolara ve protestocularla polis çatışmalarına sahne oldu. Bu protestolar Fransa'yı fiilen felç etti ve diğer Avrupa ülkelerini geri çekilmeye zorladı. Almanya İçişleri Bakanı "Nancy Pfizer", bu ülkede birçok Müslümanın ayrımcılığa maruz kaldığını ve bu durumun toplumdaki nefreti artırdığını kabul etti.
Bu alanda sosyal bilimler araştırmacısı olan Cihan Sinanoğlu, "Rakamlar doğruyu söyler. Almanya'da ırk ayrımcılığı marjinal bir olgu değil, tüm toplumu etkileyen bir olgudur. Yayınlanan raporlar, Avrupa ülkelerindeki birçok siyahi göçmenin polis tarafından sıkı bir şekilde kontrol edildiğini ve bu kişilerin birçoğunun suçları kanıtlanmadan polis tarafından dövüldüğünü gösteriyor. Ayrıca bazı Avrupa ülkelerinde siyahlar daha düşük iş kategorilerinde yer almakta ve çoğu iş pozisyonuna göre maddi haklar alamamaktadır. " Bu bağlamda Real Madrid takımının 22 yaşındaki siyahi Brezilyalı yıldızı Vinicius gibi ünlü isimler bile bu ırkçı davranışlardan kurtulamadı.
Öte yandan İslamofobinin yayılması, Avrupa ülkelerindeki Müslümanları sadece ayrımcılıkla değil, güvensizlikle de karşı karşıya bırakmıştır. "İslami İnsan Hakları Komisyonu" tarafından yapılan araştırma, Birleşik Krallık'taki Müslümanların yüzde sekseninin İslamofobi kurbanı olduklarına inandığını gösteriyor. İngiliz Ulusal Çalışma Merkezi'nin resmi istatistikleri de İngiltere'de çalışan her 10 Müslümandan 7'sinin bir tür İslam karşıtı muameleye maruz kaldıklarını söylediğini gösteriyor. Artık eşitsizlik, ayrımcılık ve birçok sosyal hayal kırıklığı, protestolara dönüşmüştür. Böylece bu protestolar da Avrupa'da zaman zaman yıkım ve kaos rengine bürünmektedir; Avrupalı devlet adamlarının protestocuların birikmiş taleplerine aldırış etmemesine dayanan bir olaydan da söz etmek mümkün. (Pars)