Siyonistlerin "Hibrit savaşı" için çözüm: "Hibrit Direniş"
Direniş Cephesi'ne karşı hibrit savaş uzun yıllardır başlatılmış olmasına rağmen, şimdi en kritik aşamasına ulaştı ve Siyonistler, tam da "Nil'den Fırat'a kadar" uğursuz rüyanın gerçekleşmesi için her şeyin hazır olduğunu düşündükleri anda, Direniş'in gücünün...
Gazze savaşının tam ortasında birçok Batılı ve Siyonist analist ve stratejist, Tel Aviv'in Batı Asya ve dünya uluslarına karşı yürüttüğü birleşik savaşın çeşitli boyutlarına odaklandı.
Bu uzmanlar ve düşünce kuruluşları, Siyonist rejimin, El Aksa baskın operasyonu sırasında görüldüğü üzere, enformasyon ve askeri savaşta yenilmesinin yanı sıra, bölge ve dünya kamuoyuyla girdiği bilişsel savaşta da zemin kaybettiği ve çıkmaza girdiği konusunda hemfikir.
Siyonist varlığın "hibrit savaşına" karşı direniş cephesinin "hibrit direnişi", El Aksa Tufanı ve sonrasında yaşanan olaylarla daha da özel hale gelen saf ve dokunulmaz bir gerçekliktir.
Bu hibrit direnişte, özgürlükçü ve Filistin yanlısı idealler ve Kutsal Kudüs'ün özgürlüğü, askeri, güvenlik, istihbarat, ekonomik ve hatta kültürel söylemin tüm yönleriyle Siyonist düşmanı ve destekçilerini kontrol altına almayı başarmıştır.
Bu, bazı Batılı-Siyonist kaynakların ve medyanın bile görmezden gelemediği bir gerçektir.
Daha açık bir ifadeyle; Batılı ve Siyonist otoriteler, Direniş Cephesi'ndeki güç unsurlarının istikrara kavuşmasından çok endişeliler çünkü artık gözlerinin önünde hiç tahmin etmedikleri olayların arka arkaya geldiğini ve bunlarla yüzleşemediklerini görüyorlar.
Siyonistlerin hibrit yenilgisi elbette geniş bir derinliğe ve kapsama sahiptir ve kesinlikle mevcut durumla sınırlı kalmayacaktır. İşgal altındaki topraklarda dile getirilen endişelerin bir kısmı geleceğe yöneliktir.
Aslında; bugün işgal altındaki topraklarda, işgal altındaki toprakların iç, bölgesel ve güvenlik durumuna ilişkin öngörülerinde, bu rejimde ve onun işgal ettiği topraklarda istikrar ve barıştan bahseden neredeyse hiç kimse yoktur.
Bu denklemde Netanyahu'nun ya da başka bir Siyonist siyasetçinin varlığı önemli değildir! Burada önemli olan asli unsur, Direniş Cephesi'nin hibrit operasyonları ve direnişiyle bölge halklarının yeminli düşmanına dayattığı aşırı ve kaçınılmaz çaresizlik ve acziyettir.
Direniş Cephesi'ne karşı hibrit savaş uzun yıllardır başlatılmış olmasına rağmen, şimdi en kritik aşamasına ulaştı ve Siyonistler, tam da "Nil'den Fırat'a" uğursuz rüyanın gerçekleşmesi için her şeyin hazır olduğunu düşündükleri anda, Direniş'in gücünün yenilmez olduğunu her zamankinden daha fazla anladılar.
Bölge ve dünya kamuoyunun zihninde "İsrail'in yenilmezliği" ön kabulünü yerleştirmek, başından bugüne kadar Siyonistlerin ve Amerika-Avrupa destekçilerinin bu hibrit sistemi oluşturmadaki en önemli hedefi olmuş, bir başka deyişle bu önermeyi telkin etmek, Direniş Cephesi'ne karşı yürütülen bilişsel savaşın merkezi göstereni haline gelmişti.
Fakat bu merkezi önerme; bugün direniş gruplarının El Aksa Tufanı operasyonundaki büyük zaferi ile çökmüş, saha ve stratejik çalışmalarının yanı sıra söylem ve kültürel çalışmalarını da bölgeye ve hatta uluslararası sisteme bırakmıştır, hatta herkes Direniş'in söylemsel boyutlarına dikkat etmeden bölgedeki ve Filistin'deki mevcut durumu analiz etmenin mümkün olmadığı konusunda hemfikirdir.
Başka bir deyişle; Direniş Cephesi'nin yarattığı destan, söylem mastarına sahiptir ve Siyonist düşmanın ve Batılı destekçilerinin analitik geometrisinde, söz konusu değerleri anlaması ve analiz etmesi için hiçbir ölçü ve standardın bulunmadığı değer ve ilkelerden türetilmiştir ve bu gerçekler nedeniyle "İsrail'in yenilmezliği" konusu Direniş Cephesi tarafından paramparça edilmiştir.
Bu öncül o kadar güçlüdür ki, geçen hafta Kahire'de yapılan sözde barış toplantısına katılan ülkelerin yetkilileri, halklarının Siyonistlere karşı biriken öfkesini görmeyecek ve çocuk katili İsrail rejimini kınayan tek bir açıklama yapamayacak kadar bastırılmışlardır! Ancak bu varsayımın başarısızlığını kaçınılmaz olarak kabul edeceklerdir.
Kuşkusuz, son savaşın sona ermesinin ardından Kudüs'teki işgalci rejim, önümüzdeki günlerde direniş cephesine karşı hibrit savaş kalıplarını yeniden tanımlamaya çalışacaktır. Bu yolun geri dönüşü olmadığının farkında olmayan Siyonistlerin hibrit savaşının temel unsuru olan uzlaşma söyleminin artık Filistinlilerin ve diğer bölge uluslarının stratejilerinde yeri olmayacaktır.
El Aksa Tufanı operasyonunun belirleyici söylemsel ve kültürel değeri, Filistin Yönetimi ve El Fetih'in bazı üyelerinin bile artık uzlaşmaya ve onun "İbrahim Anlaşması" ve "İki devletli çözüm" gibi aksesuarlarına yer olmadığını itiraf etmesiyle uzlaşma söyleminin resmi olarak son kullanma tarihidir. (Pooya Mirzaei / NOURNEWS)