Yahudi yazarlardan açık mektup
“Siyonizm karşıtlığının özünde antisemitik olmadığını ve antisemitik olduğunu iddia etmenin, Yahudilerin acılarını Filistinlilerin yaşadıklarını görünmez kılmak adına kullanmak anlamına gelir” Acılarımızın sömürülmesine itiraz ediyoruz...
Çevirmenin notu: Yahudilerin geçmiş dönemde başına gelen insanlık dışı hadiseleri, Siyonist kolonyal rejimin bekası adına kullanmak bugünün modası. Bunun dışında, her Yahudinin Siyonist olmadığını ve söz edilen bu sahtekarlığa hiç de iyi gözle bakmadığını hatırlamak fena olmayabilir. Yahudi yazarlar tarihe not düşüyor.
Bu tehlikeli bir çatışma: Yahudi yazarlardan açık mektup
n+1 (Uzun liste için linke bakılabilir) 2 Kasım 2023
Bir grup Yahudi yazar, eskimiş bir argümanın —İsrail’i eleştirmenin antisemitik olduğu iddiası— yeni bir güç kazandığını gördükten sonra bu mektubu kaleme aldı. Şirketlere ait bir derginin editörleri mektubu yayımlamaya hazırdı, ancak avukatları karşı çıktı. Yazarlar bu mektubu, Filistinlilerin özgürlüğünü desteklemek için seslerini yükseltmeye devam edenlerle dayanışma amacıyla paylaşıyor.
BİZLER, İsrail’e yönelik her türlü eleştirinin özünde antisemitik olduğu yönündeki yaygın söylemi reddetmek isteyen YAHUDİ YAZARLAR, sanatçılar ve aktivistleriz. İsrail ve savunucuları bu retorik taktiği uzun zamandır İsrail’i hesap verebilirlikten korumak, ABD’nin İsrail ordusuna yaptığı milyarlarca dolarlık yatırımı yüceltmek, işgalin ölümcül gerçekliğini gizlemek ve Filistin egemenliğini inkâr etmek amacıyla kullanıyor. Şimdi, ifade özgürlüğünün bu sinsi şekilde engellenişi, İsrail’in Gazze’ye karşı devam eden bombardımanını meşrulaştırmak ve uluslararası toplumdan gelen eleştirileri susturmak için kullanılıyor.
İsrailli ve Filistinli sivillere yönelik son saldırıları kınıyor ve böylesine esef verici can kayıplarının yasını tutuyoruz. Antisemitizmle mücadelenin, soykırım amacı taşıdığı ifade edilen savaş suçları için bir bahane olarak kullanıldığına şahit olmak bizleri dehşete düşürdü.
Antisemitizm, toplumumuzun geçmişinin ve bugününün dayanılmaz derecede ıstırap verici bir parçası. Ailelerimiz savaşlardan, tacizlerden, pogromlardan ve toplama kamplarından kaçtı. Yahudilere yönelik zulüm ve şiddetin uzun geçmişini inceledik ve dünyanın dört bir yanındaki Yahudilerin güvenliğini tehlikeye atan devam eden antisemitizmi ciddiye alıyoruz. Bu ekim ayı, ABD’de bugüne kadar gerçekleştirilen en kötü antisemitik saldırının beşinci yıldönümüydü: Pittsburgh’daki Tree of Life - Or L’Simcha’da ibadet eden on bir kişi, Orta Amerikalı göçmenlerin gelişinden Yahudileri sorumlu tutan komplo teorilerini benimseyen ve bunu yaparken her iki tarafı da canavarlaştıran silahlı bir kişi tarafından öldürüldü. Antisemitizmin her türlüsünü, Siyonizm veya İsrail’in politikalarına dönük eleştiri kisvesine büründüğü durumlar da dahil olmak üzere reddediyoruz. Gazeteci Peter Beinart’ın 2019’da yazdığı üzere, “Siyonizm karşıtlığının özünde antisemitik olmadığını ve antisemitik olduğunu iddia etmenin, Yahudilerin acılarını Filistinlilerin yaşadıklarını görünmez kılmak adına kullanmak anlamına geldiğini de” kabul ediyoruz.
Bu retorik taktiği, bize dünyayı onarmayı, otoriteyi sorgulamayı ve zalime karşı mazlumu savunmayı öğreten Yahudi değerlerine aykırı buluyoruz. Antisemitizmin ıstırap dolu tarihi ve Yahudi metinlerinden çıkardığımız dersler nedeniyle Filistin halkının onurunu ve egemenliğini savunuyoruz. Yahudilerin güvenliği ile Filistinlilerin özgürlüğü arasında; Yahudi kimliği ile Filistinlilere dönük baskının sona erdirilmesi arasında yapılan yanlış seçimi reddediyoruz. Aslında, Yahudilerin ve Filistinlilerin haklarının el ele gittiğine inanıyoruz. Her bir halkın güvenliği diğerininkine bağlı. Bunu ilk söyleyen kesinlikle biz değiliz ve bunca şiddetin ardından bu düşünce tarzını örnek alanlara hayranlık duyuyoruz.
Antisemitizm ile İsrail veya Siyonizm eleştirisinin nasıl birbirine karıştırıldığını anlıyoruz. Yıllardır onlarca ülke Uluslararası Holokost Anma İttifakı’nın antisemitizm tanımını benimsedi. On bir antisemitizm emsalinin çoğu İsrail devleti hakkındaki yorumlarla ilgili ve bazıları kabul edilebilir eleştirinin kapsamını sınırlayacak kadar yoruma açık. Dahası İftira ve İnkârla Mücadele Birliği (ADL), kendi uzmanlarının birçoğunun kuşkularına rağmen anti-Siyonizmi antisemitizm olarak sınıflandırıyor. Bu tanımlar, İsrail hükümetinin Macaristan’dan Polonya’ya, ABD’ye ve ötesine kadar aşırı sağcı, antisemitik siyasi güçlerle derinleşen ilişkilerini destekledi ve diasporadaki Yahudileri tehlikeye arttı. Bu kapsamlı tanımlara karşı koymak için, bir grup antisemitizm uzmanı 2020 yılında Kudüs Deklarasyonu’nu yayınlayarak antisemitizmi tanımlamak ve İsrail ve Siyonizm hakkındaki eleştiri ve tartışmalardan ayırmak için daha spesifik yönergeler sundu.
İsrail politikalarına dönük en ufak bir itirazda antisemitizm suçlamalarının yöneltilmesi, İsrail’in insan hakları gruplarının, akademisyenlerin, hukuk analistlerinin, Filistinli ve İsrailli örgütlerin apartheid olarak adlandırdığı bir rejimi sürdürmesine uzun zaman boyunca olanak sağladı. Bu suçlamalar siyasetimiz üzerinde tüyler ürpertici bir etki yaratmaya devam ediyor. Bu durum, İsrail hükümetinin Filistin halkının varlığını dünyanın dört bir yanındaki Yahudi nefreti ile bir tuttuğu Gazze ve Batı Şeria’da siyasi baskı anlamına geliyor. İsrail hükümeti içeride kendi yurttaşlarına, dışarıda ise Batı’ya yönelik propagandasında Filistinlilerin şikayetlerinin toprak, hareketlilik, haklar ya da özgürlükle ilgili olmadığını, bunun yerine antisemitizmle ilgili olduğunu ileri sürüyor. Son haftalarda İsrailli liderler, Filistinlileri canavarlaştırmak için Yahudi travmasının tarihini araçsallaştırmaya devam etti. Bu arada, İsrailliler Gazze’yi savunan sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklanıyor ya da işlerinden uzaklaştırılıyor. İsrailli gazeteciler hükümetlerini eleştirmenin sonuçlarından korkuyor.
İsrail’e yöneltilen tüm eleştirileri antisemitik olarak nitelendirmek de İsrail ile tüm Yahudi halkını popüler imgelemde bir araya getirmektedir. Son iki hafta içinde hem Demokratların hem de Cumhuriyetçilerin Yahudi kimliğini İsrail’e destek temelinde koruduklarını gördük. Onlarca tanınmış şahsiyet tarafından imzalanan ve 23 Ekim’de yayımlanan muğlak mektup, Başkan Biden’ın İsrail’e verdiği destek temelinde kendisini Yahudi halkının savunucusu olarak konumlandırmasını tekrarlıyordu. 92NY, kısa bir süre önce İsrail’in Gazze’yi hedef alan saldırılarına son vermesi çağrısında bulunan bir mektubu imzalayan yazar Viet Thanh Nguyen’in katılacağı etkinliği ertelediğinde, açıklamasına “Yahudi kurumu” kimliğini ön plana çıkararak başladı. Diğerlerinin de gözlemlediği üzere, 7 Ekim saldırılarını tarihselleştirmek amacıyla kullanılan araçlar, bu şiddeti anlamak ve sona erdirmek için gerekli olmaktan ziyade Yahudilerin çektiği acıların inkârı olarak görülüyor.
İsrail’e yönelik her türlü eleştirinin antisemitik olduğu fikri, Filistinlilerin, Arapların ve Müslümanların fıtratları gereği şüpheli, aksini açıkça söylemedikçe antisemitizmin ajanları olarak görülmelerine yol açıyor. 7 Ekim’den bu yana Filistinli gazeteciler eşi benzeri görülmemiş baskılarla karşı karşıya kaldı. İsrail vatandaşı bir Filistinli, 2022 yılında İslam’ın ilk şartından alıntı yapan bir Facebook paylaşımı nedeniyle bir İsrail hastanesindeki işinden kovuldu. Avrupalı liderler Filistin yanlısı protestoları yasakladı ve Filistin bayrağının sergilenmesini suç saydı. Londra’da bir hastane, İsrail yanlısı bir grubun Yahudi hastaları “savunmasız, taciz edilmiş ve mağdur edilmiş” hissettirdiğini iddia etmesinin ardından Gazzeli çocukların yaptığı sanat eserlerini kaldırdı. Her nasılsa, Filistinli çocukların sanat eserlerine bile bir şiddet halüsinasyonu eşlik ediyordu.
ABD’li liderler, Yahudilerin güvenliğini, barışma niyeti olmayan İsrail’e sorgusuz sualsiz, tereddütsüz askeri bütçe sağlamakla daha fazla ilişkilendirmek için bu fırsatı memnuniyetle değerlendirdiler. 13 Ekim’de ABD Dışişleri Bakanlığı, yetkilileri “gerilimi azaltma/ateşkes”, “şiddete/kan dökülmesine son verme” ya da “sükûneti yeniden tesis etme” gibi ifadeleri kullanmamaya çağıran bir iç yazışma yayımladı. Biden 25 Ekim’de Filistinlilerin ölü sayısından şüphe duyrduğunu belirtti ve bunu İsrail’in savaşının “bedeli” olarak nitelendirdi. Böylesi acımasız bir mantık hem antisemitizmi hem de İslamofobiyi beslemeye devam edecektir. İç Güvenlik Bakanlığı hem Yahudilere hem de Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarında beklenen artışa hazırlanıyor; bu artış çoktan başladı bile.
Her birimiz için Yahudi kimliği, devletçi iktidar mücadelesinde kullanılacak bir silah değil, adaletin peşinden gideceksin (Tzedek, tzedek, tirdof) diyen bir kuşağın bilgeliğinin kaynağıdır. Acılarımızın sömürülmesine ve dostlarımızın susturulmasına itiraz ediyoruz.
Gazze’de ateşkes sağlanması, bölgedeki rehinelerin ve İsrail’deki Filistinli mahkumların güvenli bir şekilde geri dönmesi için bir çözüm bulunması ve İsrail’in süregelen işgalinin sona erdirilmesi çağrısında bulunuyoruz. Ayrıca ABD ve Batı’daki hükümetleri ve sivil toplumu Filistin’e verilen desteğin bastırılmasına karşı durmaya çağırıyoruz.
Ve bu tür acil, gerekli taleplerin bizi kullanarak bastırılmasına olanak sağlanmasını reddediyoruz. Biz “bir daha asla” derken ciddiyiz.
(Yahudi Yazarlar, n+1 - Çeviri: Emre Köse, emrekose.substack.com)
NOT: Bu haber kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Hürseda Haber’in editöryal politikasını yansıtmayabilir.