'Batı medyası savaşın amigosu gibi davranıyor'
BBC, Filistinliler için de el yapımı patlayıcı kılavuzu yayımlayacak mı?
Gazeteciler, genellikle terörizm olarak değerlendirdikleri eylemler olan el yapımı patlayıcılar yapan milislerin ve sivillerin silahlandırılmasını alkışlıyor.
Normalde ihtiyatlı BBC muhabirleri de dahil olmak üzere birçok batılı gazetecinin, Kiev gibi Ukrayna şehirlerinin sokaklarında Molotof kokteylleri hazırlayan genç kadınlara utanmadan yaltaklanması pek şaşırtıcı.
Birdenbire, el yapımı patlayıcı yapmak seksi hale geldi, en azından medya seni beyaz, Avrupalı ve “medeni” olarak görüyorsa.
Bu, özellikle Orta Doğu'daki diğer, daha yerleşik direniş hareketlerini şaşırtabilir. Aynı şeyi yaptıkları için kendilerini her zaman terörist olarak topa tutulmuş buldular.
Batılı gazetecilerin, Ukrayna’nın sivil “direnişi” ile özdeşleşmelerini ve bu direnişe verdikleri desteği kontrol etmekte güçlük çekmeleri, örneğin, onlarca yıldır bir İsrail askeri işgalcisi tarafından metal bir kafese kapatılan küçücük Gazze’deki Filistinliler için çıldırtıcı olmalı.
Gazze’deki Filistinliler kendi molotof kokteyllerini yapıyorlar. Fakat İsrail ordusuna yaklaşamadıkları için, onları Gazze’yi çevreleyen çelik bariyeri aşıp İsrail’e doğru sürüklenen, bazen tarlaları ateşe veren balonlara tıkmak zorunda kalıyorlar.
BBC’den hiç kimse bu “kundakçı balonları” küçük bir direniş eylemi olarak kutlamadı. Refleks olarak, siyasi kanadı İngiliz hükümeti tarafından terör örgütü ilan edilen Gazze’nin yönetici grubu Hamas’ı suçluyorlar.
Çifte standartlar
Gazze’deki Filistinliler de son 15 yıldır İsrail tarafından, onları “açlık diyetine” sokmak için tasarlanmış bir ticaret ablukası yaşıyorlar. Kadınlar, çocuklar ve tekerlekli sandalyedeki insanlar da dahil olmak üzere protestocular, özgürlüklerini talep etmenin sembolik bir yolu olarak, tahkimatların arkasına gizlenmiş uzaktaki İsrail keskin nişancılarına doğru düzenli olarak taş atıyorlar. Karşılık olarak bu protestocular İsrail ordusu tarafından sık sık vuruldu.
Batı medyası ara sıra keskin nişancılar tarafından hedef alınanların kaybedilen hayatları veya bacaklarının kesildiği durumlarda ıstırap çekiyor. Fakat hiçbiri, Ukrayna’da yaptıkları gibi, bu Filistin “direnişinin” amigoluğunu yapmadı. Genellikle, protestocular Hamas’ın aldattıkları veya provokatörleri olarak muamele gördüler.
Ukrayna’nın aksine Gazze’nin bir ordusu yok ve savaşçıları, Ukrayna’nınki gibi Batı tarafından silahlandırılmıyor.
Guardian gazetesi, İsrail keskin nişancılarının kurbanlarından biri olan ve yaralılara yardım etmeye çalışan bir hemşire olan Razan el-Neccar’ı çizmeye çalıştığında karikatüristi Steve Bell’i bile sansürledi. Gazete, İngiltere’nin o zamanki başbakanı Theresa May’in İsrailli mevkidaşı Benjamin Netanyahu’yu Londra'da, arkasındaki şöminede el-Neccar’ın kurban edilmiş bir şekilde karşılamasını gösteren karikatürün antisemitik olduğunu ima etti.
Medyanın geçmişte sivil kayıpları önlemek için sıradan insanları iyi silahlanmış askerlerle yüzleşmeye teşvik etme konusunda isteksiz olduğunu varsayarsak, o zaman Ukrayna'da bu politika neden aniden terk edildi?
Çifte standart göz kamaştırıcı ve her yerde. Bunu yapan gazetecilerin başka yerlerdeki habercilik geleneklerinden habersiz olduklarını iddia etmek mümkün değildir. Bunlar çoğunlukla Ortadoğu savaş bölgelerinin gediklileridirler; Gazze, Bağdat, Nablus, Halep ve Trablus’u izlemeye alışkındırlar.
Ateşe benzin dökmek
İngiltere ve diğer Avrupa devletleri, Ukrayna’ya yalnızca daha fazla can kaybına, özellikle de iki ateş arasında kalan sivillere neden olabilecek silahlar göndererek direniş ateşini yakmayı seçtiler. İnsan, İngiliz medyasının böyle bir politikanın etik sonuçlarını ve ikiyüzlülüğü incelemesini bekleyebilirdi. Ama yanına bile yaklaşmıyorlar.
Aslında, medyanın çoğu sadece Ukrayna ordusuna daha fazla silah gönderilmesi için lobicilik yapmakla kalmadı, aynı zamanda Birleşik Krallık’taki sivillerin savaşa daha fazla dahil olmaları için destek sağladılar.
10 Numara, Dışişleri Bakanı Liz Truss’un, Britanyalıların, sözde Avrupa’yı savunmak için Ukrayna’nın sözde “uluslararası lejyonları” için gönüllü olmaya teşvik edilmesi gerektiği yönündeki yorumlarından kendisini uzaklaştırdıktan sonra bile böyle oldu.
[Truss’ın] Konumu, Ortadoğu’daki savaş bölgelerinde savaşmaya gidenlere terörist muamelesi yapan olağan hükümet uygulamalarıyla çelişiyordu. 15 yaşında Suriye’ye giden Shamima Begum, Truss’un Ukrayna’da önerdiği şeyi yaptığı için İngiliz vatandaşlığından çıkarıldı ve geri dönüş hakkından mahrum bırakıldı.
Yine de bu, BBC’yi Britanya’daki Ukraynalılara savaş cephesine gidebilmeleri için, ucuza sattığı fazla İngiliz ordusu teçhizatının tedarikçisi “Wozza” ile tanışmak için Essex’e gitmekten caydırmadı. Wozza, Ukraynalı milislerin kullanabilmesi için üniformalarından Union Jack amblemini1 yırtarken görüntülendi.
Bunu, Filistinlilerle dayanışma içinde olan batılıların tamamen barışçıl bir direniş biçimiyle, uluslararası Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (BDS) hareketiyle karşılaştırın. Avrupa ve ABD’de BDS’ye verilen desteğin yasaklanmasıyla, terörizmden hemen hemen hiç daha iyi muamele görmedi.
Tehlikeli ‘tarafsızlık’
Ukrayna ile ilgili tüm medya ajitasyonunda, bu sempatik yayıncılığın habercilik sözleşmelerine aykırı olduğunu hatırlamak zor. Britanya’nın, örneğin Gazze’nin kendisini kurtarmasına yardım etmek için silah göndermesi elbette düşünülemez.
Bu nedenle medya, böyle bir gelişme karşısında asla ses tellerini öfkeyle kullanma fırsatı bulamayacak.
Aslında, Batı medyası daha tipik olarak, İsrail’in aralıklı yıkım çılgınlıklarından birinin ardından yerleşim bölgesini yeniden inşa etmek için çimento gibi inşaat malzemeleri dahil olmak üzere, Gazze’ye herhangi bir desteğe karşı Batı hükümetinin muhalefetini tekrarlıyor. Bunun nedeni, gazetecilerin İsrail’in insani yardımın Hamas tarafından yeniden kullanılacağı ve “terörizmi” destekleyeceği yönündeki iddialarını eleştirmeden ele almasıdır.
Örneğin 2010’da bir BBC Panorama programı, kuşatma altındaki Gazze’ye giden bir insani yardım konvoyuna İsrail deniz saldırısının uluslararası sularda yasadışı olarak gerçekleştirildiğinden bahsetmedi. Mavi Marmara gemisiyle Gazze’ye ilaç gibi yardım malzemeleri ulaştırmaya çalışan dokuz eylemci İsrail komandoları tarafından öldürüldü, fakat bu maskeli adamlarla yapılan mülakatlar büyük ölçüde eleştirel değildi. Acımasız bir işgalciye karşı bu direniş eylemine BBC’den çok az sempati gelmişti.
Bir yıl önce, BBC geleneği bozdu ve öteden beri süregelen bir yardım çağrısını yayınlamayı reddetti çünkü bu örnekte çağrı, yerleşim bölgesinin büyük bir bölümünü yok eden bir İsrail saldırısının ardından Gazze’ye yiyecek ve barınak sağlamaktı. BBC, “tarafsızlığından” ödün vereceği gerekçesiyle kararı meşrulaştırdı – görünen o ki, Ukrayna’da hiç de aldırış etmediği bir şey.
Bu yazının yayımlandığı tarihte BBC, bu tutarsızlıklarla ilgili soruları yanıtlamamıştı.
Savaşın belirsizliği
Savaş meydanı, savaşın sisi içinde hızla örtülmesiyle ünlüdür. Deneyimsiz gazetecilerin editörleri tarafından kanıt beklemeleri ve propagandaya karşı tetikte olmaları konusunda uyarılmalarının bir nedeni budur. Bununla birlikte, pratikte, medyanın sempatilerinin nerede yattığı –çürük tarafsızlık iddialarının arkasına gizlenerek– bu ihtiyat kurallarının ne zaman ve kimin yararına terk edildiğine ve hangi tarafın anlatılarının hızlı ve eleştirmeden kabul edildiğine dikkat edilerek değerlendirilebilir.
Ortadoğu'da, ABD, Avrupa ve İsrail’in iddialarının, doğruluğundan şüphe duyulsa bile, kolayca kuvvetlendirildiği açıktır.
Bu tür medya kaynaklı yalanlar çok çeşitlidir. İsrail’in 1948’de kovduğu Filistinlileri evlerine dönmeye çağırdığı. Saddam Hüseyin’in askerlerinin Kuveyt’teki kuvözlerden bebekleri söküp aldığı ve Irak liderinin 11 Eylül saldırılarında ezeli düşmanı El Kaide ile işbirliği yaptığı. Libya’da Muammer Kaddafi’nin askerlerinin, Bingazi’deki sivillere tecavüz etmek için Viagra aldığı. Rusya’nın, Afganistan’daki ABD askerlerini öldürmesi için Taliban’a ikramiye verdiği.
Bu aldatmacalar ve uydurmalar, propaganda olarak yararlı olduklarında manşetlere konu oldular fakat çok sonraları sessizce geri çekildiler.
Ukrayna öreğinde benzer bir örüntü ortaya çıkıyor gibi görünüyor. Batı medyasında Rus birliklerinin Karadeniz’deki Yılan Adası’nda 13 Ukraynalı askeri katlettiğine dair yaygın, kışkırtıcı ve tamamen hayali haberler vardı. Ukraynalıların Rus işgalcilerini lanetlediği iddia edilen sahte bir ses kaydı yayınlandı. Ukrayna hükümeti her birine bir Ukrayna Kahramanı ödülü sözü verdi.
Ama aslında, doğru olan Rus medyasında çıkan haberlerdi. 82 Ukraynalı asker vardı ve teslim olmuşlardı. Hepsi hayatta ve iyilerdi. Başka bir örnekte, bir video oyunundan bir klip, Rus uçaklarını ve helikopterlerini düşüren, Kiev’in Hayaleti olarak adlandırılan, kahraman bir yalnız Ukraynalı savaş pilotu olarak geniş çapta tanıtıldı.
Batılı sosyal medya hesaplarında daha da agresif bir şekilde yanlış bilgiler paylaşıldı ve bunların çoğu Ukrayna’ya sempati ve Rusya’ya düşmanlık uyandırmak için tasarlandı.
Yıpratma operasyonu
Fakat gördüğümüz şey, Rusya’ya yöneltildiği sürece, medyada kanıtsız hikayeler ve yalanlar için bir iştahtan daha fazlası. Ve bu, zalimler Batı ve müttefikleri olduğu zaman, medyanın kendi zalimleriyle savaşan diğer grupları layık görmediği Ukrayna “direnişi”ne duyduğu sempatiden daha fazlası.
Medya, batılı hükümetler ve askeri generallerden bile çok daha şiddetli bir şekilde kabileci yorumcularla dolu. “Daha fazla savaş” için medya korosu, daha aşırı propagandaya ve demokratik olmayan önlemlere hazırlanırken hükümetlerin yolunu açarak ideolojik bir yıpratma operasyonu olarak hizmet ediyor gibi görünüyor.
Diğer pek çok kişiyle birlikte, Mail on Sunday yorumcusu Dan Hodges, Ukrayna üzerinde, Boris Johnson’ın bile çok açık nedenlerle reddettiği uçuşa yasak bölge için çağrıda bulunuyor. Bu, Avrupa’yı Rus hava kuvvetleriyle doğrudan karşı karşıya getirecek ve nükleer bir güçle karşı karşıya gelme riskini doğuracaktı.
Bununla birlikte, Hodges bu fikrin reddedilmesini “1938’de Hitler’i yatıştırmamızdan farklı olmayan bir yatıştırma eylemi” olarak nitelendirdi.2 Rusya’nın işgali, ABD’nin komşusuyla daha sıkı askeri ilişkiler kurmak için NATO’yu siper olarak kullandığı yaklaşık on yılın sonunda geldi.
Doğru ya da yanlış, Moskova, NATO’nun davranışını ABD ve müttefikleri tarafından “etki alanına” yönelik saldırgan bir hareket olarak yorumladı. Rusya’ya hiçbir taviz verilmeyeceği ve verilemeyeceği fikri –Hodges’ın dediği gibi tek “ahlaki seçim”in potansiyel bir nükleer savaş riskini almak olduğu fikri– açıkça saldırgan bir provokasyon olarak anlaşılmalıdır.
NBC News’in dış muhabir şefi Richard Engel, “risk hesaplaması” ve “ahlaki ikilem” olarak gördüğü şeyi tweetledi: Batı, Kiev’e doğru giden bir Rus tank konvoyunu bombalamalı mı? Görünüşe göre mevcut hareketsizlikten endişe duyarak sordu: “Batı, [Rus güçleri] dalga dalga giderken sessizce izliyor mu?”
Mutlak ikiyüzlülük
Irak’ın canice işgalinin mimarlarından Condeleeza Rice, “Egemen bir ulusu işgal ettiğinizde, bu bir savaş suçudur” şeklindeki ikiyüzlülüğü nedeniyle medya tarafından sorgulanmadı. Eğer durum buysa –ki uluslararası hukuk öyle diyor– o zaman Rice’ın kendisi Lahey’de yargılanmalı.
Ya da medyanın bu hafta Ukrayna’nın ikinci büyük şehri Harkiv’in bombalanmasında “düzinelerce” insanın öldürüldüğü bildirildiğindeki dehşetine ne demeli? Bunu, medyanın 2003’te ABD’nin Irak’ı işgalinin ilk saatlerinde muhtemelen binlerce kişiyi öldüren “Şok ve Dehşet” bombardıman harekatına ilişkin nefes kesen heyecanıyla karşılaştırın.
Peki ya medyanın, Suudilerin Yemen’deki sivilleri –İngiliz uçakları ve bombaları kullanarak– yıllarca bombalaması ve orada zar zor hayal edilebilecek bir insani felakete yol açması karşısında çoğunlukla suç ortağı olan sessizliğine ne demeli? Yemen’de Suudi korku gösterisine direnenler medyamızın kahramanları değiller, İran’ın kuklaları olarak görmezden mi geliyorlar?
Bu arada kıdemli BBC gazetecisi Jeremy Vine, askere alınan Rus askerlerinin Rus ordusu üniforması giydiklerinde “ölmeyi hak ettikleri” görüşünü dile getirdi. Şovunu arayan, şok olmuş birisine “Hayat böyle,” dedi.
Vine, Rus askerlerinin aksine profesyonel askerler olan İngiliz ve ABD birliklerinin, orduları Irak’ı yasadışı bir şekilde işgal ettiğinde de ölmeyi hak ettiğini mi düşündü? Ve değilse, neden?
Ukraynalı mültecilerin “Avrupalı”, “uygar”, “sarı saçlı ve mavi gözlü” olduklarını düzenli olarak vurgulayan yorumcular ve röportajcılarla birlikte, Batılı haberlerin çoğunda ırkçı fısıltılar ve imalar gözden kaçırılamaz.
Devlet propagandası
Ve çoğu İngiliz devlet yayın kuruluşundan gelen bu yaygın, çoğu zaman çıldırmış batı savaş propagandasının ortasında, Avrupa Rusya'nın devlet yayın kuruluşu RT’yi yayın araçlarından yasaklarken, Silikon Vadisi varlığını internetten temizliyor.
Hiç şüphe yok ki, RT genel olarak Moskova’nın dış politika hedeflerine büyük ölçüde sempati duyan bir editoryal çizgiyi teşvik ediyor, tıpkı BBC’nin İngiltere’nin dış politika hedeflerine büyük ölçüde sempati duyan bir editoryal çizgiyi teşvik etmeye her zaman yaslandığı gibi.
Batılı izleyiciler için sorun, Rus devlet propagandasına maruz kalmaları değil, sürekli batılı devlet propagandasına maruz kalmalarıdır.
Barış istiyorsak –ki şu anda buna dair çok az işaret var– o zaman batı medyasının akılsız şovenizmini, abartılarını, saflığını, çifte standartlarını ve aldatmalarını sorumlu tutmaya ihtiyacımız var. Ama Dördüncü Kuvvet’in sözde gözcülüğü üzerinde kim bir gözcü olarak hareket edecek?
Şu anda, Putin’in ne düşündüğünü ve istediğini anlamak için Rusya’dan gelen seslere ihtiyacımız var, BBC’nin “şef uluslararası muhabirlerinin” onun ne istediğini düşündüklerine değil. Hem batı hem de Rus “sahte haberlerine” hızla meydan okumaya hazır bilgi kaynaklarına ihtiyacımız var.
Ve hepsinden önemlisi, bizim her zaman İyi Adamlar olduğumuz ve onların her zaman Kötü Adamlar olduğu ve bizim acımızın önemli olduğu ve başkalarının acı çekmesinin önemli olmadığı ırkçı dünya görüşümüze bir son vermemiz gerekiyor.
(Jonathan Cook, Middle East Eye - Çeviri: Erman Çete, substack)
__________________________________________
1) Union Jack: Birleşik Krallık bayrağı. (ç.n.)
2) Yatıştırma politikası (appeasement): İkinci Dünya Savaşı öncesinde İngiliz hükümetinin, Hitler Almanyası’nın yayılmacı taleplerini hoş gören dış siyaseti. 1938 Münih Antlaşması’yla zirve yapan bu anlayış neticesinde Almanya, Çekoslavakya’yı işgal etmiştir. (ç.n.)