Seymour Hersh: Aden Körfezi'nde gerçekte ne oldu?
Çevirmenin notu: Geçen ay Amerikan ordusu, deniz kuvvetlerinin Somali açıklarında bir yelkenliye yönelik “bayrak doğrulaması” yaptığı sırada üç denizcinin kaybolduğunu belirtmişti. Seferi mobil üs gemisi olarak sınıflandırılan USS Lewis Puller’da görevli komandoların helikopter ve insansız hava araçlarının desteğiyle gece vakti “tekinsiz” bir gemiye çıktıkları ve İran yapımı balistik ve seyir füzesi parçaları ele geçirdikleri iddia edilmişti. Operasyonda üç askerin kaybolduğu bildirilmişti. Aradan geçen iki hafta sonra söz konusu denizcilerden ikisinin öldüğü, birinin de ağır yaralandığı duyuruldu. Seymour Hersh’e konuşan kaynaklara göre olay, ana akım basında anlatılanlardan epey farklı.
Aden Körfezi’nde gerçekte ne oldu?
Seymour Hersh - (15 Şubat 2024)
Bu, üç SAT komandosunun aileleri için acı dolu bir hikâye. Denizcilerin ikisi 11 Ocak’ta Yemen ile Somali arasındaki Aden Körfezi’nde bir görev sırasında denizde kayboldu ve üçüncüsü de ağır yaralandı. Bu, asla emredilmemesi gereken bir görevdi ve her şey ters gittiğinde, bir dizi yalanla örtbas edildi.
Amerika’yı Ukrayna’da, İsrail’de, Yemen’de ve Orta Doğu’nun başka yerlerinde dolaylı olarak savaşa sokan bir başkan varken haberlerde neden iki can kaybı ve bir yaralanmadan söz edilsin? Altmış yıldır gizli meselelerin peşinde koşarken öğrendim ki, küçük yalanları araştırmak büyük yalanlar hakkında çok şey ortaya çıkarıyor. Geçtiğimiz ayki ölü ve yaralı denizcilerin hikâyesi de böyle oldu.
Hedefleri, Amerika’nın yeni düşmanı Yemen’deki Husilere modern balistik füzeler ya da füze parçaları götürdüğünden şüphelenilen ve Somalililer tarafından işletilen ahşap bir kaçakçılık gemisiydi. Somalililer, İncil döneminden beri “dhow” olarak bilinen ahşap yelkenli gemileriyle Kızıldeniz ve Hint Okyanusu üzerinden mal kaçakçılığı yapıyor. Çok azında motor ya da herhangi bir elektronik iletişim aracı var ve denizcilerin hedef aldığı gibi daha büyük tekneler genelde kaçakçıların aileleri için yaşam alanı olarak hizmet veriyor.
Denizciler, İkinci Dünya Savaşı’nda Japonlara karşı, Haiti’de, Orta Amerika’da ve Kore Savaşı’nda savaşmış, tüm zamanların en çok madalya almış deniz piyadesi olan efsanevi bir muharip generalin adını taşıyan Lewis B. Puller adlı gemiye atandılar. Bir petrol tankerinden esinlenerek tasarlanan gemi, donanmanın seferî mobil üs olarak adlandırdığı, yani çıkarma güverteleriyle denizciler de dâhil olmak üzere tüm kurumlardan çok sayıda hava ve deniz askeri faaliyetini destekleyebilen bir gemi. Puller, 2017 yılında Bahreyn’deki bir limanda hizmete girdi ve başarısız deniz görevinin gerçekleştiği öğrenilene kadar haberlerde pek yer almadı.
13 Ocak’ta New York Times, iki mevcut ve iki eski Pentagon yetkilisine atıfta bulunarak, denizcilerin gece vakti bir yelkenliye binmeye çalışırken gerçekleştiği söylenen iki ölümle ilgili ilk açıklamayı yayımladı.
Deniz dalgalıydı ve bir denizci biniş merdiveninden kayarak düştü. İlk haberde ikinci bir denizcinin meslektaşını kurtarmak için suya atladığı ve her ikisinin de boğulduğu iddia edildi. Bu kişinin de merdivende mi olduğu yoksa denizcilerin gemiye yaklaşmak için kullandıkları RHIB (sert karinalı şişme bot) olarak bilinen şişme sürat botundan mı atladığı net değildi. 22 Ocak’ta Times gazetesinde yayımlanan ve özel harekât camiasındaki mükemmel kaynaklarıyla tanınan Dave Philipps’in olayla ilgili makalesi, üçüncü bir denizcinin yelkenliye binmek için merdivene tırmanmaya çalıştığını ortaya koydu. Gemiye çıkma girişimi sırasında düştü ve sürat teknesine çarptı. Kurtarılan bu kişinin durumu halen kritik.
Philipps’in aktardığına göre eski bir denizci kıdemli şefi, kendisinin ve emekli meslektaşlarının, yönetim yetkilileri tarafından anlatılan hikâyenin “mantıklı olmadığına” ikna olduklarını açıkladı: “Başka bir şeyler ters gitmiş olmalı.”
O dönemde Başkan Biden’ın ocak ayı başında ABD’nin savaş portföyünü genişletme kararıyla ilgili sorular vardı. Amerikan bombaları ve hedefleme istihbaratıyla desteklenen Suudi hava kuvvetleriyle yedi yıl süren bir savaştan sağ çıkan Husileri karşısına aldı. Bu savaş, Suudilerin teslim olmasıyla sonuçlanmıştı. Hâlâ İngiliz hava gücüyle desteklenen Amerikan saldırıları ikinci ayında ve dünyanın büyük nakliye şirketleri hâlâ Avrupa’dan Süveyş Kanalı üzerinden Kızıldeniz’e açılarak on günlük bir kestirme yolu göze almamayı tercih ediyor. İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki saldırılarını durdurma kararını beklerken Husi tehdidi hala devam ediyor. İronik ya da trajik bir şekilde Biden’ın İsraillilere ateşkesin gerekli olduğunu söylediği iddia ediliyor. Dünya, şu anda ikinci dönem için aday olan Biden hakkında kendi kararını veriyor.
Somali gemisi Beyaz Saray’a yeni saldırısını meşrulaştırmak için bir fırsat sundu. Somali’den ayrıldığından beri Amerikan istihbaratı tarafından izlenen geminin, Husilerin Batı gemilerine karşı sürdürdükleri harekatta ihtiyaç duydukları balistik füze parçalarını taşıdığına inanılıyordu; yanlış olduğu ortaya çıkan bu istihbaratın kaynağı açıklanmadı.
Lewis B. Puller’a dönelim. Geminin komuta merkezinde görev yapan tüm kademelerden ondan fazla üst düzey subay, Amerikan istihbaratının uzun süredir Yemen’in silah tedarikçisi ve destekçisi olarak bildiği İran’dan Husilere gelen balistik füzeleri ya da silah parçalarını bulmak üzere geminin önünü kesmek, tekneyi durmaya zorlamak ve gemiye çıkmak için gözü pek denizci ekibini göndermeye can atıyordu. Fakat ortada ciddi bir sorun vardı. Sorun, Deniz Kuvvetlerinde Deniz Durumu Kodu olarak bilinen ve oşinografide okyanus yüzeyinin genel koşullarını tanımlamak için kullanılan terminolojiye dayanan ve üç temel faktör —rüzgâr, dalgalar ve kabarma— tarafından belirlenen şey.
Deniz durumunun on kategorisi vardır ve denizciler deniz durumu 3’e kadar kolaylıkla ve güvenle çalışabilirler. Tecrübeli bir emekli üst düzey Amerikan donanma subayı bana dört ve beş metrelik dalgaların bile bazen bir uçak gemisine yakıt ikmali yapmaya çalışan bir donanma tankeri için zorluklar yaratabileceğini, ancak bunun yetenekli manevralarla yapılabileceğini ifade etti. Yüksek oktanlı savaş yakıtı yüklü hiçbir gemi bir uçak gemisinin bordasına çarpmak istemez.
Denizler dördüncü ya da beşinci seviyeye yükseldiğinde, dalgalar ve daha güçlü akıntı, hedef alınan bir gemiye, hatta ahşap bir yelkenliye binmeyi, kısmen standart denizci biniş teçhizatı olan ve mağara merdivenleri olarak bilinen çelik merdivenleri kullanmanın zorluğu nedeniyle son derece tehlikeli bir ihtimal haline getirir. Basamaklar aynı derecede hafif çelik kablolarla birbirine bağlanan hafif alüminyum tüplerdir.
Özel harekatlarda yılların tecrübesine sahip emekli bir donanma subayı bana, deniz durumu 3’te yapılması zor olanın deniz durumu 4 ya da 5’te ölümcül derecede tehlikeli olduğunu söyledi. Subay, “Dalgalar bir metre ve daha fazla yükselip alçalıyor ve ağır denizde gemiye binemezsiniz,” dedi. Uzun bir görev süresini tamamlayan savaş gemilerinin donanma kaptanlarının, kıyı iznine çıkacak mürettebatın bu tür çalkantılı sularda gemiyi terk etmesine izin verilmediğini anladıklarını da sözlerine ekledi.
Emekli subay, Puller’daki tüm özel harekât görevlerinden sorumlu subayın, yani bir albayın, “Denizci manga komutanına ‘hazır ol’ dediğinde, ekip liderinin ona pencereden dışarı bakmasını söylediğini” anlattı. Mesajı şuydu: “Hava karanlıktı ve deniz çok dalgalıydı. Ve bu, ekibinin kapasitesinin ötesindeydi.” Emekli subay sözlerine şunları da ekledi: “Olay yerindeki komutan ile denizcilerin sorumlu şahıs arasında bir tartışma yaşandı.”
Denizci manga komutanı hayır dedi. Ancak hava koşullarındaki bariz sorunlara rağmen görevi yerine getirmesi emredildi ve o da bunu yaptı.
Emekli subay, sorulmayan soruların şunlar olduğunu söyledi: “Yelkenlinin balistik bir füze mi yoksa füze parçalarıyla dolu bir kutu mu taşıdığını biliyor muyuz? Hayır. Bir fırlatma alanının anahtarı mı bulundu? Hayır. Ya da Husilerin tüm fırlatma alanlarının haritası? Hayır. Somalili kaçakçılar bir kasa Johnny Walker Red ile bir kasa Johnny Walter Black arasındaki farkı biliyor mu? Evet.”
Denizci komutanının endişelerini göz ardı etme kararı, Amerika’daki öfkeli denizci camiası tarafından “rasyonel planlamanın ötesinde” ve “geliyorum diyen bir kaza” olarak görüldü. Camianın şimdi emekli olan yüksek rütbeli bir üyesinin Savunma Bakanı Lloyd Austin’e özel bir dilekçe yazarak, denizci komutanına karşı gelen subayın, operasyonun patronu olarak görevi ihmalden askeri mahkemeye verilmesini istediğini öğrendim. Emekli subay bana, “Bu asla olmayacak. Ölen denizciler donanma tarihlerine kahraman olarak geçecek, kurban olarak değil,” dedi. Söylemek istediği, donanmanın denizci ekibinin böyle bir havada arama ve imha görevine gönderilmemesi gerektiğini asla kabul etmeyeceğiydi.
Denizcilerin şişirilebilir sürat teknesinde dokuz kadar denizci bulunuyor olabilir (emredildiği gibi durup gemiye çıkılacağını kabul eden yelkenliye doğru hızla ilerlerken yedek olarak içinde denizci bulunmayan ikinci bir bot vardı). Üç denizci gemiye tehlikeli bir şekilde tırmanmaya başladı. Tam olarak ne olduğu bilinmiyor; çelik borular ve zincir halkalarından oluşan özel merdivenden biri mi düştü? Yoksa iki denizci tırmanırken ve üçüncüsü de tırmanmak için beklerken ağır denizde bir o yana bir bu yana sallanan merdiven aniden büyük bir dalga tarafından sarsıldı ve adamları yelkenlinin yan tarafına savurarak her ikisini de bilinçsiz ya da daha kötüsü denize düşmek zorunda mı bıraktı? Ağır yaralanan üçüncü denizci sadece sürat teknelerinden birine düştüğü için hayatta kalabilmişti.
Emekli subay, bana alaycı bir şekilde, “Yelkenliye tırmanan denizciler hazineyi buldular. Hepsi İran yapımı olan bazı eski roket motorları ve 1950’lerden ve 60’lardan kalma Styx füzelerinin bazı parçaları vardı ama yük arasında eski motorlar ve füze saldırılarında kullanılmış bazı rastgele tüpler dışında kayda değer bir füze bileşeni yoktu. İçki, sigara, rastgele taklit giysiler ve porno kasetlerinden oluşan olağan bir yük vardı,” dedi.
Somalili kaçakçılar esir alınarak olay yerine gelen donanma gemilerine bindirildi ve yelkenli batırıldı.
Emekli subay, iki kaybın bildirildiğini, ancak sonraki birkaç gün boyunca ilgili herkesin “oyun oynadığını” ve mümkün olduğunca çok detayı gizli tuttuğunu söyledi. Lewis B. Puller büyük bir gizlilik içinde kilitlendi. Ölenlerin isimleri kamuoyuna açıklandı ama hayatta kalanların isimleri açıklanmadı. Onun hikâyesi donanmanın kimsenin anlatılmasını istemediği bir hikâye. Deniz Harp Okulundan 2000 yılında mezun olan ve kariyerini pilot olarak değil, arka koltukta radar önleme subayı olarak donanma havacılığında geçiren Lewis B. Puller’ın komutanının, sistem genelde olduğu gibi işlerse, sessiz sedasız emekli edilebileceğini öğrendim.
Donanmada bunun gibi kibir ve aldatmacaların mazisi İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar uzanıyor. Donanma Operasyonları Şefi, Başkan Franklin Delano Roosevelt’e askeri konularda danışmanlık yapmakta kilit rol oynayan parlak bir subay olan huysuz Amiral Ernest King’di. Bir noktada bir yaverinin Japon filosuna karşı savaşın gidişatı hakkında basına ne söyleyeceğini sorması üzerine King meşhur sözünü söylemişti: “Onlara savaş bittiğinde onlara kimin kazandığı dışında hiçbir şey söylemeyin.”
(Seymour Hersh - Çeviri: Emre Köse, emrekose.substack.com)
NOT: Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Hürseda Haber’in editöryal politikasını yansıtmayabilir.