Seyyid Kutub: Sen o ifade ile maaş alıyorsun ben ise canımı feda ediyorum
Milli Gazete Yazarı Fatma Tuncer, Şehid Seyyid Kutub’un tevhid mücadelesini anlattı. Tuncer, idam edilmeden önce Cemal Abdunnasır’ın müftüsü ile Seyyid Kutub arasında geçen diyaloğu da aktardı.
Milli Gazete Yazarı Fatma Tuncer, Şehid Seyyid Kutub’un tevhid mücadelesini anlattı. Tuncer, idam edilmeden önce Cemal Abdunnasır’ın müftüsü ile Seyyid Kutub arasında geçen diyaloğu da aktardı.
ŞEHİT SEYYİD KUTUB
“Onlar Amerikancı Müslüman istiyorlar, onlar abdesti bozan şeylere fetva veren ama Müslümanların siyasi, iktisadi ve içtimai durumlarına fetva vermeyen İslam’ı istiyorlar” sözü ile Müslümanların içinde bulundukları duruma vurgu yapan Seyyid Kutub, onurlu duruşu ile hepimizin model alabileceği bir miras bırakıp gitti. Her insan bu hayatın bir öğrencisidir ve türlü türlü sınavlardan geçerek veda eder hayata. Seyyid Kutub bu süreci onurlu şekilde tamamlamış ve tarihe bir imza atıp gitmiştir.
Seyyid Kutub, ilim aşkını ve dava ruhunu ailenin vasıtasıyla edinmişti, Müslüman Kardeşler’e katıldıktan sonra ise çalışmalarına hız verdi, sindirilen ve sesleri kısılan halklara “zulme boyun eğmemelisiniz” mesajı verdi ve tevhidi anlayışın hâkim olması için büyük çaba gösterdi. Halkın bilincini uyandırmak için çalışan Seyyid Kutub, ödenecek bedeli göze alarak zalim yöneticilere itaati reddetti ve 1954 tarihinde tutuklanıp hapse konuldu, burada ağır işkencelere maruz kaldı fakat ruhen daha da güçlendi ve kendisine yapılan teklifleri hiçbir şekilde kabul etmedi.
Zalimlerin en belirgin özelliğidir; seslerini kısamadıkları şahsiyetlerin bedenlerini hedef alır ve işkence yaparak hedeflerine ulaşmaya çalışırlar ancak bu şahsiyetler zillete boyun eğmez ve kazananlar safındaki yerlerini alırlar. Nitekim Seyyid Kutub cezaevinde zulmün her türlüsüne maruz kaldı ve ciddi sağlık sorunları yaşamaya başladı hatta o dönem Mısır’a mahkûmların durumunu izlemek için insan hakları temsilcileri gelmişti, cellâtlar onun bedenindeki ağır yara izlerinin görünmemesi için mahkemeyi ertelediler.
Maruz kaldığı ağır işkenceler sonucunda sağlığı bozulan Seyyid Kutub, serbest bırakıldı ve evinde zorunlu ikamete tabi tutuldu. Fakat 1965 tarihinde Yoldaki İşaretler adlı eseri nedeniyle yeniden tutuklandı ve zalim yöneticilere itaate zorlandı. Ağır sağlık sorunları yaşamaktaydı fakat cellâtlar onu susturmak için her yolu denediler sonuç alamayınca idama mahkûm ettiler.
Peki, bütün enerjilerini davam haktır diyen bir şahsiyeti susturmak için kullanan cellâtların gözlerini korkutan neydi acaba? Toplumu tevhidi anlayışla buluşturmak için çalışan bir kişi neden hedef seçilmişti? Neyden korkuyorlardı? Unutmayın karanlığın çığ gibi büyüdüğü dönemlerde, ufuklardan süzülüp gelen ışık haleleri zorbalar için en büyük korku kaynağıdır. Zira onlar bu ışığın, tuğlaları zulümle örülen tahtlarını sallayacağının farkındadırlar ve hakkı çağrıştıran hiçbir şeye tahammül edemezler. Nitekim her yolu denedikleri halde savunduğu doğrulardan zerre kadar taviz vermeyen Seyyid Kutub’u kardeşi aracılığıyla ikna etmeye çalıştılar ve “bugüne kadarki söz ve hareketlerinde yanıldığını ifade edip, Cemal Abunnasır’dan özür dilediği takdirde idam hükmünün bozulacağını ve serbest bırakılacağını” vaat ettiler. Fakat Seyyid Kutub’un tavrı çok netti: “Eğer idamı hak etmiş olarak hakkın emri ile ipe çekiliyorsam buna itiraz etmek haksızlıktır. Eğer batılın zulmüne kurban gidiyorsam batıldan merhamet dileyecek kadar alçalamam” dedi ve zorbaların yüreklerine korku salan kararını verdi, o hakka kavuşmak ve şehit olmak istiyordu.
Seyyid Kutub, 29 Ağustos 1966 tarihinde infaz edildi, idam sehpasına gelmeden müftü kendisine yaklaşıp şehadet getirmesini istediğinde başını kaldırdı ve “Sen o ifade ile maaş alıyorsun ben ise canımı feda ediyorum” dedi ve son sözünü söyledi.
Seyyid Kutub’un hedefi kelime-i tevhidi sahabenin anladığı gibi anlayan bir neslin ortaya çıkmasıydı, nitekim şehit edilmesine gerekçe olarak gösterilen Yoldaki İşaretler kitabında tevhidi anlayışa vurgu yapılmakta ve bunun için Müslümanlara düşen sorumluluklardan bahsetmekteydi. Zamanın zalimleri onu şehit ederek susturabileceklerini düşündüler fakat Seyyid Kutub İslam’a yaptığı hizmetleri ve onurlu duruşu ile şehadetinden sonra da halklara ışık tutmaya devam etti. (Milli Gazete)