İran, uçağı düşürerek hata mı yaptı?
Geçtiğimiz perşembe günü Hürmüz Boğazı'nda İran'ın karadan havaya füzeyle insansız uçağı düşürmesi, İran ve ABD arasında her zamankinden daha fazla “sınırlı ya da geniş” bir askeri çatışma olasılığını ortaya koydu.
ABD Başkanı Donald Trump, olayı “büyük bir hata” olarak nitelendirerek ve istemeden olabileceğini öne sürerek, böyle bir çatışmadan uzak durmaya çalıştı. Bu gelişme, birkaç dakika içinde dünya piyasalarında petrol fiyatlarının altmış doları geçmesine neden oldu. Aynı zamanda Tahran'ı da “silahlı kuvvetlerini azami alarma” geçirmesi için harekete geçirdi.
ABD'nin büyük hatası
Eğer İranlılar casus uçağı düşürerek büyük bir hata yaptılarsa, Amerikalılar da “tankerlere ve ABD müttefiki savunma sistemlerine yapılan saldırılarla kaynayan böylesi bir alana” bu uçağı göndererek ve İran'ın tepkisini hesaba katmayarak daha büyük bir hata yaptılar.
İran Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Süleyman'ın ani tepkisi; “Hangi kaynaktan olursa olsun, ülkenin egemenliğinin ihlallerine” karşı koyacağına söz vermek oldu.
İran ile Suriye aynı yer değil!
ABD komutanları, “insansız uçağın kendi hava sahasında bulunduğu” konusunda ısrar eden İranlıların, Suriye'deki kuvvetlerine yönelik tekrarlanan İsrail saldırılarına misilleme yapmaktan kaçındıkları gibi, buna karşı koymayacaklarını düşündüler. Belki de uçak, İran'ın tepkisini test etmek için gönderildi. Veya belki de kasıtlı bir provokasyon oldu ve Amerikalılar savaşa bahane yaratmak için vurulmasını istedi. Bunların hepsi olasılıklar.
Durum ne olursa olsun, Tahran'ın gözünde, egemen olduğu Hürmüzgan eyaleti hava sahasının ihlal edilmesi ile Suriye'nin egemen olduğu ve İran'ın güçlerinin sadece ikincil bir destek rolü oynadığı Humus, Hama veya Lazkiye'de İran hedeflerinin vurulması arasında büyük bir fark var. Bu bir öncelik sırası.
İran zaten hazırlıklı
Ancak Amerikan ya da İsrailli olsun, İran toprakları, suları ya da hava sahasına karşı herhangi bir ihlale karşı koymak için aylar öncesinden alınan karar doğrultusunda, uçağı düşürmesinin zor olmadığı açıktır. Başka bir deyişle, parmak zaten böyle bir saldırı beklentisiyle tetikteydi.
Trump'ın bu küçük düşürmeyi “hafife almaması ve sert bir misilleme emri vermesi” beklenebilir. Perşembe günü nasıl cevap vereceğini soran gazetecileri “Öğreneceksiniz” diye yanıtladı. ABD'nin misillemesi, İran askeri veya deniz hedeflerine hava veya füze saldırısı şeklinde gelebilir. Ancak en önemli soru, Tahran'ın sırasıyla nasıl tepki vereceğidir. Darbe alıp ve durumu yumuşatmaya yönelik uluslararası çabalarla mı meşgul olacak, yoksa ABD'nin Körfez'deki savaş gemilerini veya üslerini hedef almak gibi daha sert bir karşılık mı verecek?
İran teslim olma havasında değil
Birileri sadece spekülasyon yapabilir, ancak İran yönetiminin teslim olma havasında olmadığı son olaylardan açıkça anlaşılıyor. Arabulucular, İran'ın, ABD yaptırımları kaldırmadığı ve mevcut yüksek gerilimli atmosferde aşırı derecede etkilenmiş görünen nükleer anlaşmayı yeniden uygulama vaadini vermediği sürece geri adım atma olasılığını düşük görüyor.
İsrail ve ABD'nin Körfez'deki müttefikleri, kendi adlarına İran'a karşı bir savaşa sürüklemek için Trump'ın aptallığından yararlanıyorlar. İranlılar, böyle bir savaşın ABD ve aynı zamanda müttefikleri için ağır bir bedele mal olacağı konusunda onu etkilemeye çalışıyorlar. Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah, herhangi bir savaşın İran'la sınırlı kalmayacağı ve tüm bölgeyi alevlendireceği konusunda uyardı.
Doğrudan ABD saldırısı olmasa bile, İranlılar, Trump'ın ambargosu ve petrol ihracatını durdurması ile sadece arkalarına yaslanarak teslim olmayı ve aç kalmayı beklemeyecekler. Bu ABD başkanının anlamadığı başka bir şeydir. Ve ülkesinin kuvvetlerine, savaş gemilerine, üslerine ve müttefiklerinin şehirlerine, havaalanlarına, güç ve tuzdan arındırma tesislerine karşı misillemelerinin derecesini görene kadar asla anlayamayacaktır. (Ray el-Yevm)