Edep Yahu! Hala Ders Almaya Niyetiniz Yok mu?
2015 genel seçim sonuçları gösterdi ki, iktidarcı, ulufeci ve organik aydınlığa dayanan siyasi İslamcılık iflas etmiştir. Yıllardır bu köşeden Ak Parti iktidarının son yıllardaki gidişatının hayra alamet olmadığına ve bir tür “iktidar kibri” içinde hareket ettiğine ilişkin “içerden”, “yapıcı” net ve kararlı eleştiri ve uyarılarımız oldu. Seçim sonuçları iktidara ilişkin eleştirilerimizde ne kadar haklı olduğumuzu perçinlemiştir. Yazılarımızda, Ak Parti’nin devletleştiği, muhafazakar kan ve bedenle Kemalist devlet tankını yenilediği ve müstahkem hale getirdiği, sözüm ona güç ve prejtij adına “Aksaray” İslamcılığına teslim olunduğu, dizi ve filmlerle din soslu neo-milliyetçi ve Türk-İslamcı güç ve fetihe dayanan neo-Osmanlıcılık yapıldığı, iktidarın kendi geldiği “çevre”ye yabancılaşarak “Çukurambarlaşan” muhafazakar bir kapitalizm yarattığı, kalkınmanın yarattığı refah ile ahlak, adalet ve hakkaniyetin satın alındığı, değer ve ilkelerin yerlerde süründüğü, Ak Parti’nin sözüm ona “Akhizmet” cenderesinden kurtulayım derken onunla içli dışlı “Akkurt” operasyonuna maruz kalarak her geçen “MHP’lileştiği, iktidarın ulufe, ihsan, makam, statü ve zenginliklerinden nemalanan pek çok Müslüman cemaat, tarikat, şirket, dernek ya da vakfın iktidara eklemli bir sivil/toplumsal ve ekonomik alan yarattığı, çoğunlukla Müslüman aydın, akademisyen, gazeteci, yazar ya da ulemanın organik aydınlığa soyunarak “saray dalkavuğu” haline geldiği, iktidarın kendini desteklemeyen toplum kesimlerine yönelik “ötekileştirici” ve “aşağılayıcı” bir dil ve üslup kullandığı, kendi tabanına dahi tepeden bakan bir tür “kibrin iktidarı”na teslim olunduğu, Kürt sorunu ve çözüm sürecinde iktidar olmanın sorumluluğu ile bağdaşmayan zikzaklı bir yol izlendiği, Alevi meselesinde “makyaj” çalıştayların dışında hiçbir adım atılmadığı, dış politikada egemen güçlerin “gaz”ına gelerek Suriye batağına saplanıldığı, Ortadoğu bölgesinden büyük çıkarları olan Batılı güçlerin gazına gelerek bilerek ya da bilmeyerek mezhepçilik tuzak ve kumpasına gelindiği, “masum Gezi”yi iyi okuyamadığı için “operasyonel Gezi”nin tuzağına düşüldüğü, “yüzde 50’yi zor tutuyorum” diyerek kutuplaştırıcı bir dille kendi dışındaki toplum kesimlerini tahkim ettiği, gerginleştirici dil ve üslubun geçmişte tutmasına rağmen “devletleştikten” sonra iktidarın aleyhine işlediği türünden pek çok konuya temas edegeldik.
Tüm bunlara rağmen seçimlerde büyük darbe alan iktidar ve onu destekleyen siyasetçi, aydın ve muhafazakar Müslümanların çoğunluğu, yenilginin nedenlerini başka yerlerde aramanın yanlışlığı içindedir.Seçim öncesinde seçimleri, neredeyse bir hak-batıl mücadelesine indirgeyen, ümmetin dostları ile düşmanları arasında bir seçim olduğunu vurgulayan yaklaşımlar oldu. Bunların hepsi sorunluydu ve yıllardır yazılarımızda vurguladığımız gibi “iktidar ve siyasetin itikatlaştırılması ve imanlaştırılması” türünden bir zihniyet ve eylem dünyasını pekiştiriyordu. Öte yandan, tüm olumsuzluklara rağmen, seçimlerde “ümmetin maslahatı”nı gerekçe göstererek Ak Parti’nin desteklenmesi gerektiğini söyleyenlerin çoğunluğunun asıl derdi, iktidarın getirdiği ve çoğunluğu hak edilmemiş makam, koltuk, statü, ulufe, çıkar ve zenginliklerin elden gitmesi korkusu idi.
Seçim sonuçlarından bir ders almaya hala niyeti olmayan iktidar ve ona eklemli aydın, STK ya da muhafazakar çoğunluk hala sonuçları bir “yol kazası” olarak görmekte ve uluslararası şer güçler ile onların Türkiye’deki uzantılarının “kirli ittifaka” içinde hareket ederek Ak Parti iktidarı ve Erdoğan’ı devirmek istediklerini iddia etmektedir. Böylesi bir düşünüş biçiminin esaretinde yaptıkları kendilerine güzel gösterilenlere, yıllardır yazılarımda vurguladığım hususu burada bir kez daha hatırlatmak isterim. Dün egemen güçlerin “projesi”nin bir ürünü olarak yükselen “İslami kimliği” bağlamından koparmak üzere, Kemalist askeri vesayetten kurtulmak isteyen Türkiye toplumunda makes bulan güçlü Erdoğan liderliğine “oy”nayan güç odakları, bugün farklı bir yönelim içine girerek Ak Parti ve özellikle Erdoğana’ı bitirme planları yapıyorlarsa, onların tuzak ve kumpaslarını boşa çıkartacak ince ve akıllı bir siyasi hamle içine girileceğine, kendi dışındaki toplum kesimlerinin hassasiyetlerini anlayan bir siyasi dil ve üslup içinde hareket edileceğine, hala kendi tabanı ve diğer toplum kesimlerinin tepkisini çeken “iktidar kibri” ve “hamaset” yüklü bir dil ile hareket edilmesini neyle izah ediyorsunuz sorarım size?
Ak Parti iktidarı ve onun hamisi olan lider Erdoğan ne yazık ki, kendi ayağına kurşun sıkarcasına, kendi suyunda boğulurcasına ve kendi ipi ile kendini asarcasına uzun yıllardır iktidarda olmanın getirdiği yıpranma, bozulma ve iktidar nimetlerinin getirdiği yolsuzluklara bulaşma ve adaleti satın alma ve iktidar kibri içinde hareket edenler konularında, kendi evinin içini temizlememiş, güç ve prestij adına Muaviye geleneğini hatırlatırcasına “Aksaray”a teslim olunmuş, toplumda ve kayıtlarda yolsuzluk yaptıklarına yönelik güçlü algı ve verilere rağmen 4 bakanı yüce divana göndermemiş, “masum Gezi”yi iyi anlayıp önlemler almamış, Uludere’nin hesabını verip özür dilememiş, “Kobani düştü düşecek” diyerek, çözüm sürecinin içinde “Kürt sorunu yoktur” biçiminde sözüm ona yanlış bir politik strateji içine girilerek ve özellikle doğu ve güneydoğu’da Kürtlerin sevdiği Ak Parti’li adaylar listelere konulmayarak, “seküler” ve “dindar” neredeyse tüm Kürtlerin HDP’de kenetlenmesine engel olamamış, iktidar adına dün “hizmet” şebekesi ile “iş” tutarak büyük yanlışlık içine girildiği gibi bugün de bir yanlıştan başka bir yanlışa sürüklenerek “Akkurt”lara teslim olunmuştur.
Bu yüzden suçu, zaten güvenilmesi büyük hata olan uluslararası güçlere atarak sorumluluktan kurtulmak ve bu şekilde onların tuzak ve kumpaslarına yağ sürmemek gereklidir. Sözüm ona “ümmetin maslahatı” türünden siyasi edebiyatla, esas derdin iktidar, güç, çıkar ve makam olduğu gerçeğini gizlemeye kalkışmayın artık. Eğer samimi iseniz, muhalif Müslümanlara suç atacağınıza, sizin yüzünüzden böyle olduk diyeceğinize, önce sizlere yönelik içten ve yapıcı eleştiride bulunanları dinlemeyi ve sizi yıkmayı düşünenlerin ekmeğine yağ sürecek iktidar kibri ve uygulamasından vazgeçmeye büyük ihtiyacınız vardır. Çünkü Allah’ın Kur’an’da vurguladığı gibi, “Sizin başına gelenler, kendi yaptıklarınız karşılığıdır” yani “herkese, kendi elleriyle yaptıklarının karşılığı vardır”.
Son olarak şunu vurgulamak istiyorum. Seçimden önce organik aydınlık yapan, iktidarın her yaptığını meşrulaştıran ve iktidara yakın kanallarda cirit atan bazı kalemler (isimlerini vermeyeceğim, siz bilirsiniz), seçimden önceki döneme ilişkin hiç katkıları yokmuş gibi zeytinyağı gibi suyun yüzüne çıkarak, seçimden sonra, İslamcı medya ve aydınların nerede hata yaptıklarını anlatan bir dizi yazı yazdı. Onları okuyunca, edepsizliğin bu kadarı da fazla, edep yahu diyesim geldi. Sanki sorumlular içinde kendileri yokmuş gibi, “sütten çıkmış akkaşık” misali, geçmişte yapılan yanlışlara vurgu yapan yazılar yazılması, tek kelimeyle bana pes dedirtti. Ya artık, kafanızı iki elinizin arasına alıp düşünmenin ve bizim hatamız neydi diye kendinizi hesaba çekmenin zamanı gelmedi mi ey İslamcı aydın, gazeteci ve yazar kardeşlerim!
(Milat Gazetesi)