Provokasyon A.Ş.
Kürt halkının kurtuluşu sloganından “her güne yeni bir provokasyon” ilkesizliğine evrilen bir bir yapı haline gelen PKK/BDP cenahı, adeta bir “Provokasyon şirketine” dönüşmüş durumdadır.
Bunca geçmişine ve Kürt halkına ödettiği ağır bedellere rağmen hala dahi kamuoyunun bilebileceği şekilde bir ilkeler manzumesi ortaya koymamış olan bu cenah, sadece provokasyonu ilke edinen bir ilkesizlik ile anılıyorsa, bunun tek sebebi, herhalde sözcülerinin söylemleri ve söylemlerin provokasyonlara dönüşen pratikleriyle alakalı bir duruma işaret etmektedir.
Bir hareket düşünün ki, halkçılık babından mangalda kül bırakmayan söylemlere sahip iken, her türlü etkinliğinde züccaciye dükkanına dadanana fil sürüsü misali peşine taktığı serseri grupların taşkınlıklarıyla toplumdan rol çalmanın derdine düşüyorsa, elbette ki bu yapı ancak “Provokasyon şirketi” olarak adlandırılacaktır.
“Halk, bölgede bizlerden başka kimseyi istemiyor” iddiasında bulunurken, serseri tayfasının etrafa verdiği veya vereceği zararları bu iddiaya delil gösterip talan kültürünü “Halk desteği” olarak sunma yarışına giriliyorsa, “Provokasyon şirketi” yakıştırması da bu noktada anlamını en iyi şekilde bulmuş olmaktadır.
Bakmayın siz, işler rayından çıkınca “Bizimle alakaları yoktur… Kim olduklarını biz de bilmiyoruz” teranelerine. Yürüyüş kortejlerinde yüzlerini örtünce “Demirci Kawa” muamelesi görürken halkçı söylemlerin güvencesi olarak değerlendirilen serseri tayfası, işler rayından çıkınca mı “tanınmamaya” başlanıyorlar? Etrafı yakıp yıkarken “Apo’nun küçük generalleri” muamelesi görenler, halka yabancı siyasi figürlerin “halkçı” olduklarının güvencesi olarak görülürken işler rayından çıkınca mı “tanınmamaya” başlanıyorlar?!
Sormazlar mı, madem sizden değiller… Madem tanımıyorsunuz… Madem provokatördürler… O halde kortejlerinizin onur konukları olunca hiç mi aklınıza gelmiyor, bunlar da kim, neyin nesidirler, ne yapmaya çalışıyorlar, diye? Elli yıllık el emeği göz nuru çabalarınızın ürünü olan şu rayından çıkarıp serserileştirdiğiniz gençliği nasıl tanımazsınız? Halkçı söylemlerinizi ispat-ı vücuda getirmek adına kendinizi emanet ettiğiniz, hatta teşvik ettiğiniz serseri tayfanızı nasıl tanımazsınız?
Yerine göre tanımamazlıktan gelmeniz zaten kaçınılmazdır. Geçen Kasım ayında Şıvan Perwer’in yerinde bir tespiti vardı. Şöyle diyordu: “Çok terbiyesiz bir gençlik yetiştiriyorlar. Bu gençler yarın bir gün onların da başına bela olacak.” Aynen öyle. Yetiştirdiğiniz “terbiyesiz gençlik” heybelerinizde taşıdığınız 50 yıllık çabalarınızın ürünüdür. Biliyoruz, çok özen gösterdiniz. Özene bezene yetiştirdiniz. Ancak zihin dünyanız taklit olunca imalat da taklitten kurtulamaz. Cumhuriyet döneminin dayatmacı, tektipleştirici imalathanesinden aşırdığınız modası geçmiş araçlarla imalat atölyelerine işlerlik kazandırırsanız, ortaya çıkacak üründen evliya çıkacak değil ya!
Bir yönüyle “onları biz de tanımıyoruz” demenizi de anlıyoruz. Neticede “kökü zarar” haline getirdiğiniz o gençlik doğal olarak sizin çocuklarınız değil. Varoşlarda sefalet dolu yaşam koşullarına mahkum ettiğiniz halde yeri gelince motorize edip sokaklara saldığınız, yakma yıkma gibi karanlık işlerinizi gördürdüğünüz o gençliği tanımanız zaten düşünülemez. Kullanabildiğiniz kadar kullanırsınız, parlak istikbalinize destek kıtalarına dönüştürürsünüz, siyasi istikbalinize çekinmeden kurban edersiniz, listelere girip ihaleleri kovalarken baskı unsuru olarak kullanırsınız. Kariyerinize, siyasi istikbalinize, rant döngünüze zararlı olabilecek eylemlilikler içerisine girdiklerinde ise cevabınız hazır: “Onlar da kim? Tanımıyoruz, etmiyoruz!!!”
Hem nasıl tanırsınız ki! Aşina olduğunuz gençlik profili metropollerin özel okullarında, Ankara, İstanbul, hatta Ewrupa gibi yerlerde kolej okuyan, mezun olunca baba yadigarı siyaset-liste-ihale üçgeninde efor harcayan, belediyelerde akçalı işlerle meşgul olan, yan şirketlere yöneticilik yapan çocuklarınız istikbal kaskosu yaparken, fünye taktırıp patlatmaya hazır hale getirdiğiniz gençlik de kim oluyormuş. Onlar vursun, kırsın, yaksın, yıksın; sizinkilerde Ewrupalarda kolejler arası mekik dokusun, kariyer yapsın.
İyi de, “kökü zarar” haline getirdiğiniz bu gençlikten şimdilik yararlanırken, bu gençlikten eninde sonunda yakanızı kurtarabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Kürt halkının başına sardığınız cehennemi bumerangın bir gün gelip sizi de, ballı işlerinizi de, kariyer sahibi çocuklarınızı da vurmayacağından emin misiniz?
Bunların kaçta kaçının derin güçlerce iğfal edildiğini bilmiyor musunuz? Derin güçlerce iğfal edilenlerin sadece rakip gördüğünüz kesimlere yönelmekle yetineceğini mi sanıyorsunuz? Bugün sizlere de yönelen bir çok saldırının iğfal edilmiş motorize gençliğinizden bağımsız olduğuna inanıyor musunuz? Bunların iğfal edilmiş derin güçlerce günü, saati geldiğinde daha ciddi yönelimlerle sizin menfaat baronluğunuza çomak sokmayacaklarından, hayatı sizlere zehir etmeyeceklerinden emin misiniz?
Amed, Cizre, Silvan, Lice ve en son Kızıltepe’nin baronluk taklitçileri! Olabileceklerden emin misiniz? Kendi ellerinizle oluşturduğunuz şeytani bumerangınızın bu gidişle sizi duman etmeyeceğinden, ya da duman olmanıza sebebiyet vermeyeceğinden emin misiniz?
(Amed Haber)