Beni ben yapan nedir?
Aslında vücudumuzu göz önüne aldığımızda onu oluşturan ve işleyişini sağlayan bütün kimyasal maddeler ve hücreler toplamını ben diye düşünebiliriz.
Ancak bizi ben yapan asıl itibariyle kafatasımızın içinde yer alan; düşünmemizi, akıl yürütmemizi, görmemizi, işitmemizi, dokunarak hissetmemizi ve hatırlamamızı sağlayan, yaklaşık 1,4 kg ağırlığındaki gri bir maddeden oluşan beynimizdir. Beynimiz kafatasımızın içini dolduran, derin girintileri olan, kocaman bir cevize benzeyen, vıcık vıcık bir organımızdır. Aynı zamanda kol ve bacaklarımızdaki pek çok farklı kasın hareketini yöneten, öğrenmemizi sağlayan bir merkezdir.
Beynimiz olmasaydı, sabah yataktan nasıl kalkacağımızı bilemezdik. Herhangi bir konuda fikir yürütemezdik. Kim olduğumuzu bile hatırlayamazdık, hatta “beni ben yapan nedir?” sorusunu bile soramazdık.
Bütün bunlar beraberinde bir başka soruyu daha akla getiriyor: Beynimizi bizim beynimiz yapan nedir? Herkesin beyni aynı şekilde hücrelerde meydana geldiğine göre aradaki farklılığın izahı nasıl olur?
Sonra her an değişen atom ve hücrelerimize rağmen benliğimiz neden aynı kalmaktadır? Diyelim çocukken, bugünkü bedenimizin yalnızca % 10’una sahip olduğumuzda bile aynı Ben’e sahiptik. Donanımız ve konumumuz sürekli değişmektedir. Öyleyse Ben, etrafta dolaşıp ben olduğumu iddia eden tanımsız bir kemik ve etten oluşan bir yapı mıyım?
Beynimizin temel şekli genler aracılığıyla anne babamızdan bize aktarıldı. Ancak gelişti, çabalarımızla ve çevresel faktörlerle değişti. İki başka insanın beyni birbirine benzese de aynı şekilde düşünmez ve davranmazlar. İşte bu farklılığın sebebi ruhumuzdur.
Kısacası beni ben yapan ruhtur. Maddenin zeki yani akıllı olmayan parçalarının zekâ yani akıl üretebiliyor olması ancak ruhun varlığı ile izah edilebilir. Bu yüzden ‘beynim’ ve ‘ben’ kelimeleri aslında aynı şeyi ifade eder.
Peki, beyinle ruhu nasıl etkileşime girmektedir? Ruhumuz beynimizi nasıl kullanmaktadır? Bu soruları henüz cevaplayamıyoruz. (Milat)