Haşimi suikastının perde arkası
Irak Güvenlik Uzmanı ve stratejik konular analisti Hişam el-Haşimi’nin 6 Temmuz pazartesi akşamı suikastle öldürülmesinin ardındaki sır perdesi aralanıyor.
Hişam el-Haşimi’nin suikasta uğramasının ardından, Irak'taki iç gerginliklerin artmasından ve yeni bir sokak protestosu dalgasının başlamasından sonra bulmacanın parçalarının yeni bir yönde geliştiğini gördük, ancak öldürme sürecinde ortaya çıkan sorunlar bu planı yenilgiyle karşı karşıya bıraktı.
Silahsız direniş!
IŞİD'in yenilgisinden sonra hayal kırıklığına uğramış olan bir grup politikacı, el-Kazemi'yi siyasi ayrılma için başbakan seçtikten ve ABD'nin Bağdat büyükelçiliğini tasarlayıp destekledikten sonra, Irak direnişini hükümetin karşısına koymak ve ardından direniş güçlerinin hükümetle mücadele ettiği suçlamasıyla direnişin yapısını Irak’tan kazımak için bir projenin anahtarını açtılar. Bu nedenle, bir dönem, Irak sayfalarının birçoğunun başlıkları "Silahlar hükümet elinde tekelleştirilmelidir" sloganı etrafında dönüyordu.
Bu slogan zahirde kulağa kötü gelmedi, ancak "Irak ordusu ve direnişin iki farklı şey yaptığını" öne sürdü, bu da bir grup insanın direnişe karşı kötümser olmasına neden oldu. Sonuç olarak bu eylemler sonunda Irak'taki ABD unsurlarının ve muhalif grupların, Haşdi Şabi’nin orduya katılması sloganlarını Irak halkından ayırmalarına ve yabancı kuvvetlerle ilişkilendirmelerine neden oldu ve olumsuz bir psikolojik atmosferin etkisi altındaki bir grup insan direnişe sırtını döndü ama isyancı unsurlar tarafından direniş kuvvetlerinin ve halkın öldürülmesi ve Haşdi Şabi kuvvetlerinin bilinciyle bu fitne başarısız oldu.
Haşdi Şabi komutanlarının ABD'nin hedefleri doğrultusunda terörizm bahanesi altında tutuklanması
Bir ya da iki hafta önce Kazimi hükümetinin terörle mücadele kuvvetleri, Haşdi Şabi karargahına düzenlenen organize bir saldırı sırasında Irak Ketaib-i Hizbullah hareketinin birkaç üyesini kuşattı ve gözaltına aldı.
Bu olay, Haşdi Şabi yetkilileri açısından son derece kabul edilemezdi, özellikle de bu olay başbakanın emriyle değil, yasal bir emirle ve Haşdi Şabi Koruma Birlikleri tarafından ya da bu birlikle koordineli olarak gerçekleşmeliydi ama bu olayın direnişe karşı herhangi bir eylemin cevapsız kalmayacağını söyleyen Şeyh Kays Hazali gibi bazı Irak direniş liderlerinin tepkisi gibi sonuçları oldu.
El-Kazımi bu hareketiyle yazın Bağdat'ın Yeşil Bölgesini başkentin cehennemine çevirebilir, çünkü direniş güçleri ABD büyükelçiliğine gidiyordu ve yolun ortasından geri döndüler.
Irak toplumundaki çatlağı kışkırtmak ve güçlendirmek için merciiyete saldırmak
Ketaib-i Hizbullah kuvvetlerinin Irak polisinin gözaltından serbest bırakılmasından hemen sonra, Suudi gazetesi Şark’ul Avsat Irak'taki üst düzey Şii mercilerinden Ayetullah Sistani’ye saldırarak oyunu yeni bir seviyeye taşıdı. Çünkü onlar IŞİD'in yenilgisinden sonra, asıl başarısızlıklarını Necef Merciyetinin Cihad-ı Kifayi fetvası olarak görüyorlar ve bu nedenle bu önemli dini şahsiyete karşı hakaret içerikli bir karikatür yayınlayarak sahaya indiler.
Onlar bu eylemleriyle merciyet düşmanlarını ve İran karşıtı akımları kışkırtmaya, Necef alimleri ve Amerika’nın sınır dışı edilmesi planının karşısında duranlara karşı çıkmamasını istediler ve öte yandan, toplumda yaratılan bölünmeler ve merkezdeki akımlar, bu dalgayı bozuyor.
Bu olay sırasında önemli sayıda Irak siyasi ve dini figürü öne çıktı ve Suudi Arabistan'ın düşmanca eylemlerini kınadı.
Bulmacanın bu kısmı, Amerikalılar ve ayrılıkçı Araplar için bir dönüm noktasıydı ve bu konuya aşağıda değineceğiz.
Bir savunma sisteminin kurulması ve bunun kasıtlı olarak ABD Büyükelçiliği’nde denenmesi
Öte yandan Bağdat'taki Yeşil Bölgedeki ABD Büyükelçiliği'nde ABD savunma sisteminin kurulması ve test edilmesine ilişkin haberler, Haşdi Şabi’yi proveke etmeyi ve askeri bir tepki göstermesini ve böylece ABD'nin Bağdat'daki askeri varlığını haklı çıkarmayı amaçlıyordu ama tam tersi sonucu oldu ve Irak siyasi figürlerinin ve partilerinin ve vatandaşlarının ülkedeki yabancı birliklerin varlığından duydukları memnuniyetsizlikle sonuçlandı.
Burada bizi büyük bir olaydan haberdar etmek isteyen bir dizi cüzi olay gördük.
Hişam el Haşimi suikastı vitrinin kıvılcımlarını kırdı
El-Haşimi birçok yönden oynuyordu ve bu çok yönlü oyun onun şahsiyetini savunacak için yer bırakmadı. El-Haşimi'nin siyasi analizlere ek olarak 2002 yılından bu yana güvenlik faaliyetlerinde de eli vardı. Zamanının çoğunu Irak'taki Selefi ulema ve daha sonra El Kaide'de geçirdi ve üst düzey IŞİD komutanlarıyla iletişim kurdu, ABD ve İngiltere için danışmanlık ve kendi tabiriyle ajanlık rolü oynadı.
El-İbadi’nin askeri ve güvenlik danışmanı olarak varlığını güçlendirdi. Onun kimliği, kesinlikle belgelerine erişilmesi faydalı olan bir araştırma enstitüsüdür.
IŞİD'in Haşimi'nin suikastından sorumlu olduğunu iddia ettiği söyleniyor ve tüm Iraklı ve uluslararası gözlemciler ABD destekli teröristlerin tutuklanması için çağrıda bulundu.
Hişam el-Haşimi öldürme avı
El-Haşimi'nin olayı, iğrenç bir öldürme olarak Irak'ta sıcak yaz sürecini olumsuzlaştırdı ve toplum bir kez daha Iraklı bir seçkinin öldürüldüğü sloganıyla sokaklara getirilmeye çalışıldı ve yenilgi ile karşı karşıya olan Irak’ı parçalama sürecinin devam ettirilmesi istendi. Tabi bu hikâyenin sonu değildir. Suudiler ve Amerikalılar sadece Şehit Ebu Mehdi el-Mühendis ve Kasım Süleymani’ye suikast düzenlemekle kalmadılar. Onlar, bu suikastların ve onların devam etmesinin arasında, Irak’ın güvenlik ve siyasi alanında direnişin adının anılmaması ve Amerika’nın Irak’taki yağmalamalarının gölgesinde Amerika hükümetinin Irak’a hâkim olması, Siyonist rejimin güvenliğinin ve Suudi Arabistan’ın da menfaatlerinin sağlanması.
Irak’taki huzursuzluktan Avrupa ve Türkiye de mahrum edilmeyecek ve bu oyundaki ve alandaki rollerini oynayacaklar.
Bölgedeki gelişmelerin bulmacasına daha yakından bakıldığında, İran'ın bölgesel ve yabancı sömürgecilik karşısındaki hegemonik büyümesini önlemek için uluslararası bir fikir birliği olduğu açık. (Ajanslar)