Siyonist medya: 50 bin asker, tek bir köyü bile ele geçiremedi
İsrail’in Hizbullah’a yönelik güney Lübnan’da yürüttüğü harekâtta 50 bin askerle ciddi sonuç alamaması, İsrail basınında eleştirilere yol açtı.
Lübnan'daki savaşın seyrine ilişkin İsrail içindeki tartışmalar, rejim ordusunun “Hizbullah’ın komuta yapısını vurduğu ve sınırdaki tesislerini yok ettiği” için başarı sağladığına inanan ve bu nedenle hükümetin siyasi bir uzlaşmaya varması gerektiğini savunan eleştirilerle yoğunlaşıyor.
Uzlaşma tartışması, sahadaki gelişmelerden bağımsız düşünülemiyor; özellikle Hizbullah’ın toparlanma yeteneği ve saldırılarla İsrail’i Lübnan bataklığına çekmesi konusunda endişeler giderek artıyor.
Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden Orna Mizrahi, "1701 sayılı BM kararının uygulanmadığı takdirde İsrail’in sınır güvenliğini sağlamak ve hareket özgürlüğünü korumak için gerekli değişiklikleri içeren bir ateşkes anlaşması yapılmalı," diyerek bu konuda bir çözüm çağrısında bulundu.
“Uluslararası bir gücün varlığından vazgeçilemez,” ifadesini kullanan Mizrahi, geçmişte Batılı güçlerin (ABD, Almanya ve İngiltere) bölgeye katılımının önerildiğini ancak bunun gerçekleşme ihtimalinin düşük olduğunu ekledi.
İsrail’in, yeni bir güç üzerinde anlaşmaya varılana kadar UNIFIL’den ayrılmaması gerektiğini vurgulayan Mizrahi, “1701 sayılı kararın, Lübnan’ın UNIFIL operasyonlarına bağlılığı göz önüne alınarak, herhangi bir anlaşmanın temeli olması gerektiğini” belirtti.
Aynı zamanda, UNIFIL’in kapasitesinin güçlendirilmesi yoluyla bu kararın uygulanmasını sağlayacak etkili bir mekanizma oluşturulması gerektiğini savundu.
Mizrahi'ye göre Lübnan ordusunun güney Lübnan’da konuşlandırılması da Hizbullah unsurlarının bulunmadığından emin olmak için daha güçlü bir gözetim ve sağlanan silah ve teçhizatın yakından izlenmesini sağlayacak bir mekanizma ile desteklenmeli.
Yediot Ahronot yazarı Yossi Yehoshua, “Ya çözüm ya da yıpratma savaşı ve güvenlik şeridi” başlıklı yazısında, üst düzey bir ordu yetkilisinden alıntı yaparak, İsrail ordusunun “kara harekâtını güvenliği sağlamak için önemli bir bölgeye genişlettiğini, ancak zamanla zorlayıcı soruların ortaya çıktığını” ifade etti.
Yetkiliye göre, “amaç, Hizbullah, Lübnan hükümeti ve ABD’den Rusya’ya kadar çeşitli arabulucuların İsrail lehine koşulları kabul etmesini sağlamak.”
Ordu yetkilisi, “Kazanımların azamiye çıkarılması için harekâtı zamanında sonlandırmak” gerektiğini, aksi halde yıpratma savaşına girilmesi durumunda, evlerine dönen yerleşimciler için güvenlik şeridi oluşturmanın zorunlu hale geleceğini vurguladı.
Fakat Yediot Ahronot’a göre sahadaki durum farklı görünüyor:
“Bir aylık kara çatışmalarının ardından İsrail’in beş askeri tümeni ve bir yedek tugayı güney Lübnan’da toprak ele geçiremedi. 2006’daki Temmuz Savaşı’na katılan asker sayısının üç katı olan 50 binden fazla asker bulunmasına rağmen, tek bir köy bile işgal edilemedi.”
Gazete, bu başarısızlığı “Hizbullah’ın akıllı saha taktiklerinin etkinliğine” bağladı; İsrail zırhlı araçlarını, tanklarını ve askerlerini hassas bir şekilde hedefleyen çeşitli füzelerle donatılmış, sabit ve hareketli savunma hatlarından oluşan taktikler sayesinde Hizbullah’ın rejim ordusunun ilerleyişini engellediğini belirtti.
Ayrıca gazete, Hizbullah’ın aynı zamanda görünmezlik taktiği kullandığını, İsrail ordusunun kendisini şaşırtan ateş kaynaklarını çoğunlukla tespit edemediğini ifade etti.
1978’den beri Lübnan’da görev yapan ve eski Başbakan İzak Rabin’e danışmanlık yapan Lübnan doğumlu istihbarat subayı Albay Jack Neria, Hizbullah’ın “Golani Tugayı ve diğer elit komando birlikleri de dahil olmak üzere İsrail kuvvetleri için en kötü senaryoyu oluşturarak saldırı ve pusu hazırlıklarıyla ilerlemelerine izin verdiğini” söyledi.
Neria, ilerleme maliyetinin, özellikle insani kayıpların, İsrail’in 1940’lardan beri gördüğü en yüksek seviyelere ulaşabileceğini öngörerek, ordunun ilerlemesi halinde bir çıkmaza ve korkunç bir senaryoya yol açacağını dile getirdi.
Israel Today yazarı Yoav Limor şse Siyonist rejimin kuzeyde bir ateşkesi ancak üç ana koşulda kabul edeceğini belirtti:
Birincisi, 1701 sayılı kararın tam olarak uygulanması ve Hizbullah’ın askeri gücünün artışının engellenmesi.
İkincisi, Lübnan ordusundan takviye kuvvetlerin ve UNIFIL’in daha uzmanlaşmış birimlerinin güney Lübnan’a yerleştirilmesi. Üçüncüsü ise Hizbullah anlaşmayı ihlal ederse İsrail ordusuna tam hareket serbestisi tanınması.
Yazar, İsrail’in gelecekteki harekâtları için ABD, Fransa ve kısmen Rusya’dan açık çek istediğini, fakat Lübnan’ın egemenliğini korumak için buna karşı çıkacağını ve konunun İsrail’in kararına bağlı kalacağını kaydetti.
Pek çok bakan ve güvenlik yetkilisi, İsrail’in Hizbullah’a can simidi uzatmak için bir gerekçesi olmadığını ve baskıyı sürdürmesi gerektiğini savunuyor.
Ancak çatışmaların sürmesinin, kayıplar açısından ağır bir bedeli olacağı ve kış şartlarında Lübnan çamuruna gömülme riskinin artacağına dikkat çekiliyor.
Ek olarak, çatışmaların devam etmesinin, İsrail’in uluslararası meşruiyetinin aşınması, ekonomiye ve yedek asker sistemine ilave yük getirmesi ve kuzeydeki yerleşimcilerin evlerine dönüş tarihinin ertelenmesi gibi maliyetlere yol açacağı ifade ediliyor. (YDH)