Hizbullah'ın bugünkü gücü Seyyid Hasan Nasrallah'ın liderliğinin sonucudur
Direnişin Seyyidi Hasan Nasrallah’a göre, Aksa Tufanı operasyonu, Siyonist rejimde güvenlik, siyasi, askeri, psikolojik ve manevi bir deprem yarattı ve bu savaş düşmanın zayıflığını, Siyonist rejimin örümcek ağından daha zayıf olduğunu gösterdi.
Seyyid Hasan Nasrallah'ın mazlum bir şekilde şehit edilmesinin üzerinden 40 gün geçmesiyle birlikte, İbrani kaynaklar, bu hareketin saldırılarının öncekine göre 4 kat arttığını söylüyor.
Bu, Direnişin Seyyidi’nin oluşturduğu komuta tarzının onun yokluğunda bile işini çok iyi bir şekilde gerçekleştirecek kadar tutarlı ve hesaplı olduğu anlamına geliyor.
“Direnişin Seyyidi” olarak anılan Lübnan’ın Şii alimi ve siyasetçisi “Seyyid Hasan Nasrallah”, 31 Ağustos 1960'ta Doğu Beyrut'un fakir mahallelerinden El Bazuriye'de doğdu.
Seyyid Hasan, 1976 yılında gençlik döneminde Necef'e gitti ve orada ilahiyat çalışmalarına başladı. 1978 yılında Lübnan'a döndü ve şehit Seyyid Abbas Musavi'nin kurduğu İmam el-Muntazar(a.s.) okulunda eğitimine devam etti. Aynı zamanda Bekaa bölgesindeki Emel Hareketi içinde siyasi faaliyetlerde bulundu.
Seyyid Hasan, 1975'ten 1982'ye kadar Lübnan'daki Şii siyasi örgütlerden biri olan Emel hareketinin bir üyesiydi. Ancak 1982'de bir grup savaşçı alimle birlikte bu hareketten ayrıldı ve onların yardımıyla Lübnan Hizbullah hareketini kurdular. Seyyid Hasan Nasrallah, Seyyid Abbas Musavi'nin 16 Şubat 1992'de şehit edilmesi üzerine bu hareketin genel sekreterliğine seçilmiş ve 2024 yılındaki şehadetine kadar bu görevi sürdürmüştür.
Seyyid Hasan Nasrallah'ın dört oğlu ve bir kızı vardı. Seyyid Hasan'ın Muhammed Hadi adlı ilk çocuğu 1979'da doğdu. Muhammed Hadi 1994 yılında, güney cephelerinde Siyonist rejimle çatışan Hizbullah savaşçıları grubuna katıldı. Eylül 1997'de Lübnan'ın güneyindeki Cebel el-Rafya bölgesinde işgalci rejimin mevzilerinden birine düzenlenen saldırıda iki Hizbullah savaşçısı şehit oldu ve cenazeleri de işgalci rejim güçlerinin eline geçti. Siyonist rejim televizyonu bu iki kişinin kimliğini bilmeden kanlı fotoğraflarını yayınlayınca, bu iki şehitten birinin Seyyid Hadi Nasrallah olduğu kısa sürede anlaşıldı. Lübnan tarihinde ister iç savaş sırasında, ister Siyonist rejimin askeri saldırılarıyla mücadelede siyasi parti ve gruplarının üst düzey liderlerinden birinin oğlunun savaş alanlarında şehit edildiği görülmemiştir!
İmam’a hayrandı
İmam Humeyni’ye hayranlık duyan Seyyid Hasan Nasrallah ilk kez 1981 yılında gönüllerim İmamı İmam Humeyni (r.a) ile görüştü. İmam Humeyni, Lübnan'da şer-i ödemelerin alınmasından sorumlu temsilcisi olarak 21 yaşındaki Seyyid Hasan'ı atadı. Seyyid Hasan İmam Humeyni'den böyle bir emir alan ilk Hizbullah lideri oldu. Ayrıca Seyyid Hasan 1987 yılında dini eğitimini sürdürmek için Kum'a hicret etmeye karar verdi. İki yıl boyunca Kum ilmi havzasında eğitim gördü. Bu süre zarfında Nasrallah, Farsçayı iyi bir şekilde öğrendi ve İran'ın siyasi-askeri elitleri arasında yakın arkadaşlar edindi ve 1989'da Lübnan'a döndü.
Büyük liderle birlikte büyük zaferler
1992 yılında şehit Seyyid Abbas el-Musevi’nin şehit edilmesiyle, Hizbullah’ın yapısının dağılacağını düşünen Siyonist rejim, Seyyid Hasan'ın liderliğe başlamasıyla çok zor günler yaşadı. Hizbullah Seyyid önderliğinde son otuz yılda ve özellikle 7 Ekim 2023 savaşında yaptığı eylemlerle ve İsrail'e karşı, Siyonist rejimin güvenliği ve siyasi durumu üzerinde önemli etkileri olan benzersiz saldırılar gerçekleştirdi.
Seyyid Hasan Nasrullah’ına bazı başyapıtları
Siyonist rejimin 2000 yılında Lübnan'dan çekilmesi: Bu olay, Hizbullah'ın Siyonist rejim güçlerine direnmedeki başarısını gösterdi ve bu hareketin ve Lübnan toplumunun moral ve motivasyonu üzerinde derin bir etki yarattı. Aslında Siyonistler Lübnan'ı yavaş yavaş ve birkaç ay içinde terk ettiler. Ancak bu geri çekilmeye yol açan temel gelişmeler ve çatışmalar, özellikle 1996'dan bu yana ve 1996'da İsrail'in büyük bir askeri saldırısı olan Nehirler Operasyonu'ndan sonra ortaya çıktı ve amacı Hizbullah'ı zayıflatmak ve Lübnan'ın altyapısına zarar vermekti ancak gerilimin tırmanmasına ve Hizbullah'a verilen desteğin artmasına yol açtı ve bu durum 2000 yılına kadar devam etti.
Şunu belirtmek gerekir ki, Hizbullah, sürekli olarak Siyonist güçlere saldırdı, öyle ki bu baskılar Siyonist rejimin siyasi ve askeri iradesini zayıflattı. İşgal altındaki topraklardaki siyasi değişimler ve yüksek kayıplar ve savaştaki başarısızlık hissi nedeniyle Lübnan'ı terk etme yönündeki artan toplumsal baskılar da bu yöndeydi. Siyonistlerin Lübnan'daki hedeflerine ulaşamamasının ardından uluslararası toplum, gerilimin azaltılması ve çatışmaların sona erdirilmesi için bu rejime baskı yaptı. Bu faktörler bir araya geldi ve sonuç olarak bu rejim Lübnan’daki stratejik hedeflerine ulaşamadan 25 Mayıs 2000'de Lübnan'dan çekilme kararı almak zorunda kaldı. Bu geri çekilme Hizbullah için tarihi bir zafer ve direnişin başarısının bir işareti olarak değerlendirilmektedir.
2006’daki 33 Gün Savaşı: Siyonist rejimin Lübnan'dan çekilmesinin ardından Hizbullah, Lübnan sınırında ve işgal altındaki toprakların kuzey bölgelerinde Siyonist güçlere saldırılarını sürdürdü ve askeri gücünü güçlendirip yeni silah ve teçhizat kullanabildi. Ayrıca Hizbullah ve diğer Lübnanlı siyasi gruplar, 12 Temmuz 2006'dan 14 Ağustos 2006'ya kadar süren 33 gün savaşına kadar Lübnan'ın haklarının tanınması ve Siyonist rejimin işgalinin sona ermesi için müzakerelerde ve uluslararası forumlarda aktif bir rol oynadılar.
Bu savaşta Hizbullah, işgal altındaki toprakların kuzeyinden merkezine kadar geniş alanları kapsayan işgal altındaki topraklara doğru binlerce roket ateşledi. Ayrıca Hizbullah, Lübnan'ın yanı sıra sınırdaki Siyonist güçlere karşı düzensiz savaş ve pusu yöntemlerini de kullandı.
Siyonist rejimin hava ve kara saldırılarına karşı tahkimat inşa etmek ve engebeli araziyi kendi avantajına kullanmak Lübnan'ın bu savaşta başarıya ulaşmasını sağlayan diğer eylemleriydi. İşgal altındaki bölgelere çok sayıda roket atılması ciddi kayıplara ve maddi hasara neden olmuş, nihayet bu savaş 33 gün sonra sona ermiş ve Hizbullah bölgesel denklemlerin kilit oyuncusu olduğunu dünyaya kanıtlamıştır.
Lübnan direnişinin 2006 yılında Siyonistlere karşı kazandığı zaferle Hizbullah, Lübnan'da başarılı bir direniş ve ulusal güç olarak tanındı ve halkın desteğini aldı. Hizbullah, askeri gücünü güçlendirerek ve sınırlı saldırılar gerçekleştirerek işgal rejimine karşı bir nevi caydırıcı etki yarattı ve bu rejimi Lübnan'a yönelik saldırılarında daha dikkatli olmaya zorladı.
Ömrünü direniş yolunda geçirdi
Siyonist rejimin Filistin'e yönelik saldırılarının başlamasıyla birlikte Seyyid Hasan Nasrallah, geçen yıl 7 Ekim'de Filistin'e kapsamlı destek sağlanması yönünde bir emir yayınlamıştı. Direnişin aziz Seyyidi 7 Ekim operasyonunu anlatırken şöyle diyor: “Bu operasyon direnişin tamamen hakkıydı. Siyonist rejimin işgal, katliam, saldırı ve tehditlerinin hedefi olan tüm bölge halklarını destekliyoruz. Filistin halkına destek veren tüm ulusların savaşı olan Filistinlilerin Aksa Tufanı mücadelesinde Lübnan'da destek cephesini açtık. Filistin'e, mazlum Gazze Şeridi'ne, Batı Şeria'ya ve Lübnan halkına yardım etmek için buradayız.’
Direnişin Seyyidi Hasan Nasrallah’a göre, Aksa Tufanı operasyonu, Siyonist rejimde güvenlik, siyasi, askeri, psikolojik ve manevi bir deprem yarattı ve bu savaş düşmanın zayıflığını, Siyonist rejimin örümcek ağından daha zayıf olduğunu gösterdi.
Bu savaşta Hizbullah, diğer gruplarla iş birliği yaparak işgal altındaki topraklara koordineli saldırılar gerçekleştirmiştir ve direniş güçlerine karşı mücadele etme kabiliyetine sahip olmayan Siyonist rejim her zamanki gibi direniş liderlerine yönelik suikast yöntemine başvurmuştur. Ancak terör rejimi, tecrübeli ve güçlü Hizbullah hareketinin bu hareketi tek kişiye dayalı olarak kurup güçlendirmediğini ve bir kişinin kaybıyla bu hareketin zayıflamayacağını anlamamıştır.
Örnek olarak, işgal altındaki bölgelerdeki “Alma” araştırma merkezinin bazı üst düzey araştırmacılarının ve diğer bazı önde gelen uzmanların açıklamalarına dikkat edin! Bu araştırma merkezi, yayınladığı raporda, saldırıların başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden 2024 Ekim başına kadar Hizbullah tarafından toplam 3 bin 235 saldırının kaydedildiğini, bunun da ayda 270 saldırı anlamına geldiğini belirtti. Ancak geçtiğimiz ay Seyyid Hasan Nasrallah'ın kaybıyla Hizbullah'ın saldırıları dört kat arttı! Ekim ayında Hizbullah saldırılarında 40'ı asker olmak üzere 54 civarında Siyonist öldürüldü.
Singapur Üniversitesi profesörü ve Batı Asya uzmanı “James A. Dorsey” de Seyyid Hasan Nasrallah ve Hizbullah hakkında şöyle diyor: ‘İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'a düzenlenen suikastın paradigmayı değiştirmeyeceğini muhtemelen anlayacaktır. Bu, Netanyahu'nun İsrail’in onlarca yıldır devam eden hedefli suikastlarından alması gereken bir derstir.’ İngilizce web sitesi “Conversation” de çağrı cihazları operasyonları ve Hizbullah liderlerine yönelik suikast sonrasında şunları yazdı: ‘İsrail'in Abbas el Musavi'yi, eşini ve oğlunu öldürmesinin ardından, onun ölümü yalnızca Hizbullah'ın kararlılığını ve bağlılığını vurgulamasına neden oldu. Nasrallah, Musevi'nin yolunu takip etti ve bu hareket onun liderliğinde, Lübnan içinde ve dışında üyesini, cephaneliğini ve nüfuz alanını artırdı.’(Ajanslar)