Kürt meselesi ve İslami Çözüm Çalıştayı
Bir asırdan fazladır devam eden meselelerden biri olan Kürt Meselesi ile ilgili bugüne kadar çok fazla sayıda söylem, eylem ve girişimlerde bulunuldu. Fakat bir türlü Kürt halkının hakları iade edilmedi.
Kemalist rejimin baskıları sonucu Kürt halkının haklarını savunma fikri ile yola çıkan grup ve örgütler oluştu. Tabi halk yağmurdan kaçarken doluya tutulan insan misali bazen daha şiddetli zulümler gördü. Örneğin, pkk kemalist sistemin zorbalıklarının bir sonucudur. Fakat dikkat çeken şey, kemalist sistemin zorbalılarından daha fazlasını pkk'nin kendisi gibi düşünmeyen ve ona boyun eğmeyen halka yaşattıklarıdır. Aslında kendisi gibi düşünmeyen halkı tahakkümü altına alma konusunda Kemalizm ile pkk arasında bir fark olmamıştır. Dindarlığı ile öne çıkmış Kürt halkının gayri İslami ideolojileri kabul etmemesi de gayet normal ve olması gereken bir durumdur.
Kürtlerin haklarının iadesi meselesine çok farklı yaklaşım sergileyenler oldu ama tam bir çözüm elde edilemedi. 7-8 Mart tarihlerinde Diyarbakır'da "Kürt Meselesine İslami Çözüm Çalıştayı" yapıldı. Olması gereken de buydu zaten. Çünkü bu halkın ana unsuru İslam'dır ve çözümün adresi de tabi ki İslami yapılardan yani İslam'dan gelmeliydi. Çalıştaya katılan bir davetli olarak gördüklerim beni çok umutlandırdı.
Çalıştayı 3500 STK'nın desteklemesi oldukça anlamlıdır. Daha önce ayrı ayrı olan 3500 tane birin, özveri ile bir araya gelip tek bir "birlik" haline gelmeleri müthiş bir başarıdır. Salona baktığınızda 3500 STK'nın sadece tek "bir" STK halinde olduğunu görebiliyordunuz. Vahdete doğru giden büyük bir adımdır bu. Hele hele ortadoğu coğrafyasında Müslümanların arasına fitne sokularak İslam dünyasını ayrıştırmak isteyenlerin aç kurtlar gibi saldırdığı bir zamanda Diyarbakır'da böyle bir Çalıştayın yapılması çok büyük mesajlar içeriyor.
Pkk ve Kürt Meselesinin birbirinden ayrıştırılması ve Kürtlerin haklarının pkk sorununa indirgenmemesi konusu oldukça dikkat çeken bir maddeydi. Halk, hükümet/devletten kendi haklarının hiçbir pazarlık konusu haline getirilmeden verilmesini istiyor. Siyasi genel af ve temsilde adaletin zedelenmemesi için seçim barajının kaldırılması talebi de ayrıca dikkat çeken maddelerdi. Seçim barajı konusunda her ne kadar hükümetin tuzu kuru olsa da bu durum isminin başındaki adalete gölge düşürüyor.
Pkk'nin de bölgedeki diğer yapılara özellikle İslami kesime karşı tahammülkar davranması ve onlarla beraber yaşamak zorunda olduğunun mecburiyetini kabul etmesi gerektiği de ayrı bir vurguydu. Umarım pkk tahakküm kurma adına bunca denemelere rağmen istediğini elde edemeyeceğini anlamış ve İslami kesimle beraber yaşamayı kabullenmek zorunda olduğunun farkına varmıştır artık.
Son olarak da şunu vurgulamak isterim ki, 3500 STK'nın destek verdiği bu Çalıştayın Sonuç Bildirgesini hem hükümet/devlet ve hem de pkk kaale almak zorundadır. Neden biliyor musunuz? Çünkü artık bu ülkede İslami yapılar, yanlış uygulamalar ve sorunlar karşısında tek ses olup gerekirse hükümeti de pkk'yi de kaale almayacaklarını göstermiş oldular.
Ne dersiniz, sizce bu Çalıştayın kaale alınıp alınmaması gibi bir derdi var mı artık? 3500'lerin ve daha diğer binlerin böyle bir derdi kalmadı artık. Bu dert artık onların derdidir. Bırakalım onlar düşünsünler artık...
(Emin Özaslan)