'Küre'sel ittifak -1-
Geride bıraktığımız yılın son ayında dünya ajansları abonelerine bir “sanat” haberi geçti. Haberde “Hz. İsa’nın tasvir edildiği Leonardo Da Vinci'nin ünlü ‘Dünyanın Kurtarıcısı’ isimli tablosu rekor fiyatla alıcı buldu” deniliyordu. Satışı diğerlerinden ilginç kılan ise ne ödenen astronomik rakam ne de tablonun Da Vinci’ye ait olmasıydı. Olayı astronomik bir sanat eseri satışının dışında konumlandıran ayrıntı, tabloyu alan kişinin Suudi Arabistan’ın veliaht prensi Muhammed bin Selman olmasıydı. Zira bu satış hemen akıllara, Suudi Arabistan Kralı Selman'ın, Riyad'da bir araya geldiği ABD Başkanı Donald Trump ile dünya şeklindeki küreye el bastığı görüntüleri akıllara getirdi. (Hz. İsa'nın bir portresi olan tabloda tek elini “takdis” için kaldıran İsa'nın diğer elinde ise dünyayı simgeleyen cam bir küre tuttuğu görülüyor.)
Özellikle “küre ittifakı” akabinde Suudi Arabistan hiyerarşisinde hızlı bir şekilde yükselen veliaht prens adeta ittifak ortaklarına bu tablo alımı ile özel bir teşekkür ediyordu. Peki, “küre ittifakı” yeni kurulan, şekillenen bir mutabakat mıydı yoksa yaşanan uzun süreli bir “flört” aşamasının son sahnesi, kutlama görüntüsü, dünyaya ilanı mıydı?
Aslında söz konusu flört; ABD’nin Ortadoğu’da tek dostu olan İsrail’in 2008 yılında Gazze’ye düzenlediği “Dökme Kurşun” adını verdikleri operasyonun finansmanını Suudi Arabistan’ın yaptığı dönemde önemli bir merhale kat etmişti. Bu ilginç finansmandan sonra İsrail ve Suudi Arabistan arasında birçok “gizli mutabakat” olduğu çeşitli kaynaklarda yazıldı, çizildi…
Şubat 2015’te dönemin ABD Başkanı B. Obama, ABD’nin yeni “Ulusal Güvenlik Doktrini”ni yayınladı. Bu doktrinde şu cümleler çok dikkat çekiciydi.
“Uzun vadeli istikrar için Ortadoğu’da ABD’nin silahlı kuvvetlerini kullanmasından ve de bunların varlığından daha fazlasına ihtiyaç vardır. Kendi kendilerini savunma yeteneğine sahip ortaklar olması şarttır. Nitelikli askeri alanda gelişmesi dahil, İsrail’in güvenliğine ilişkin sarsılmaz taahhüdümüzü koruyarak, İsrail ve Körfez’deki ortaklarımızın yeteneğine bu yüzden yatırım yapıyoruz.”
ABD bu açıklama ile aslında o tarihten daha önce başladığı “vekâlet savaşları” yolunu teyit etmekle birlikte bölgede kendisi adına savaşacak ülkelerde aradığını, olması gerektiğini ilan etmiş oluyordu. Ve bu açıklamadan yaklaşık 2 ay sonra Nisan ayına girmeden Suudi Arabistan, Yemen’de devrilen Cumhurbaşkanını yeniden iktidara getirmek bahanesiyle “Kararlı Fırtına” adını verdikleri harekâtı başlattı. Asıl amaç ise İran’ın oluşacak yeni yönetim üzerindeki etkisini kırmayı hedeflemekle birlikte Rub’al Kali petrol sahasının işletmesine dair İsrail ile yaptıkları anlaşmayı uygulama hedefiydi. Peki bu harekatın fikir babası kimdi? Evet, “Dünyanın Kurtarıcısı” tablosunun yeni sahibi “ılımlı” Veliaht Prens, Muhammed bin Selman…
Yine aynı Nisan ayının başında İsrail uluslararası platformlarda tanınmayan bir ülke olan Somaliland’a bir askeri birlik yerleştirme kararı aldı. Bu karar sonrası askeri birliğe ilk asker veren ülke ise tahmin edebileceğimiz üzere Suudi Arabistan olacaktı. Suudilerin hemen arkasından birliğe destek veren ülkeler ise BAE ve Mısır oldu. Bu mutabakatın hemen arkasından yine Nisan ayı içerisinde Arap Birliği, “Ortak Arap Gücü” kurulması konusunda ilkesel olarak anlaştıklarını ve bu söz konusu gücün ilk olarak Yemen’de görev alacağını açıkladılar. Yani “Arap gücü” sessiz bir şekilde İsrail komutası altına girmiş oluyordu. Yani ABD “Ulusal Güvenlik Doktrini”nde ilan ettiği üzere İsrail’in güvenliği ve ülkesinin menfaatleri için “kendisi adına savaşacak” müttefikleri elde etmiş oldu. Suudi Arabistan liderliğinde ki Arap ülkeleri…
Böylece “Vekalet Savaşları”nı özellikle Suriye’de, yenilerde Afganistan’da ve bir çok yerde kurduğu DEAŞ, PKK/PYD gibi terör örgütleri ile sürdüren ABD, ülkeler nezdinde de “vekil”lerini en azından Ortadoğu’da bulmuş oldu.
Konu ayrıntılı, sonraki yazılarda devam edeceğim. Şimdilik bir köşe yazısı olması hasebiyle burada toparlamak gerekiyor. ABD, bölgede İsrail temelli siyasetinin gereği olarak “devşirme” aktörler ve terör örgütleri eliyle yapılanmasına, yoluna devam ediyor. (Milat)