Zengin Kaynakları ve Yoksul Halkıyla; İslam Ülkesi Nijer
Batı Afrika ülkelerinden olan Nijer, kuzeyden Cezayir ve Libya, doğudan Çad, güneyden Nijerya ve Benin, batıdan Burkina Faso ve Mali ile çevrilidir. Resmi adı Nijer Cumhuriyeti, başkenti nüfusu yaklaşık 700 bin olan Niamey şehridir. Diğer önemli şehirleri Zinder, Maradi, Tahua, Dosso, Agadez olarak sıralanabilir. Nijer’in yüzölçümü 1.276.000 km2’dir, yani alan olarak Türkiye ve Almanya’dan çok daha büyük bir alana sahiptir. Ancak topraklarının yüzde 90’a yakını çöllerle kaplıdır. Nüfusu ise 2012 yılı tahminlerine göre 17,16 milyon kadardır. Genç yaşta ölenlerin ülkesi dediğimiz Nijer’de ortalama ömür 42 yıl iken, ilgili raporlar doğrultusunda, çocuk ölüm oranında dünyada birinci sırada yer almaktadır.
Etnik yapı olarak Nijer nüfusunu sırasıyla % 52 Hausalar, %18 Songaylar, %10 Fulaniler, %9 Tuaregler, %4.3 Kanuriler, %2.4 Çad Arapları oluşturur. Onlardan sonra her birinin oranı %1`den daha az olan Tebular, Kanembular ve Budumalar gelir. Bunların dışında kalanlar küçük etnik unsurlardır. Halk arasında Hausa, Songay, Fulani ve Tuareg dilleri gibi yerel diller de konuşulurken, Fransız sömürgesi hatırası olarak ülkenin resmî dili Fransızca’dır. Yine Fransız sömürgesinin etkisiyle halkın % 98`i Müslüman olmasına karşın devletin resmi dini yoktur. Ancak Müslümanların geneli Sünni ve Malikidir. % 0.35 oranında Hristiyan vardır.
Nijer, dünyanın 3. büyük uranyum üreticisi ama…
İsim benzerliğinden dolayı Nijerya ile karıştırılır. Nijerya ile komşu, ama Nijer farklı bir ülke. Batı Afrika’nın tam ortasında, denize kıyısı olmayan Nijer’de yaşayan 17 milyon insanın yüzde 99’u Müslüman. 1960 yılına kadar Fransız sömürgesi olan Nijer’in, bu ülke ile hala yakın ilişkileri var. Fransa, eski sömürge alışkanlığını farklı yöntemlerle sürdürmeye devam ediyor Nijer’de. Düşük bedellerle uranyumunu kullanıyor ve bu düzenin devamlılığı içinde ülke yönetiminde gizli bir el olarak etkisini sürdürüyor. Ülkedeki madenleri Fransız firmaları işletiyor. 1960 yılında bağımsız olan ülkede, 1992 yılında halk oyuyla kabul edilen anayasa ile çok partili demokrasiye geçilmiş. Fakat Şubat 2010’da yapılan askeri darbe bu geçişin tam olarak gerçekleşmediğini gösteriyor. Sistem içerisinde Fransa’nın da etkisiyle laiklik çok önemseniyor. Şimdilik halk yoksulluk nedeni ile bütün bunları sorgulayacak durumda değil, bu sebeple ülkenin siyasal sisteminin gelişmesi de toplumsal sorgulamanın artmasına bağlı görünüyor. 17 milyonu aşan nüfusu ile Nijer’in dünyanın 3. büyük uranyum üreticisi olması, felaket düzeyinde olan yoksulluğu gidermeye yetmiyor. Ne devletin halkına hizmet verecek gücü, ne de halkın bunu sorgulayacak bilinci var. Nijer, Etiyopya’dan sonra dünyanın en fakir ikinci ülkesi. Burada yoksulluk, açlık, hastalık, ilaçsızlık yüzünden hayatlar erkenden sönüyor. Yavaş yaşayıp genç ölenlerin ülkesi Nijer. Burada iş yok, aş yok, sanayi yok, sağlık yok, okul yok… Burası 38.500 kişiye sadece bir doktor düşen bir ülke.
Nijer tarihine bakış
Tarihi kaynaklarda İslamiyet’in bugünkü Nijer topraklarına 10. yüzyıl sonlarına doğru Berberiler vasıtasıyla ulaştığı yer almaktadır. Ancak çok eskiden beri Nijer topraklarının bir kısmına hükmeden Gao İmparatorluğu`nun 6. kralının adının Za Ali Fay olması bu belde halkının çok daha önceden İslam ile tanışmış olabileceği ihtimalini ortaya çıkarmaktadır. Kuvvetli olan ihtimal de Nijer halkının İslâm`ı daha 7. yüzyılda Ukbe bin Nafi`in Kuzey Afrika`da gerçekleştirmiş olduğu fetihlerin hemen arkasından tanıdığıdır. İslam buralarda yayılmaya başladığında Nijer topraklarının Batı kesimleri Gao İmparatorluğu`nun yönetimindeydi. Bu dönemden sonra bölge farklı şekillerde Müslümanların hakimiyetinde bulundu. Bu devletin 15. Kralı Za Kosoy 1009′da Müslüman olarak “ Muslimdam ” unvanı aldı. Gao Sultanlığı 11. yüzyılın ikinci yarısında Murâbıtlar’a tabi olmuştur. Sonraları Songay Sultanlığı olarak adlandırılan bu devletin saltanatına Fatih Sultan Mehmet’in çağdaşı Sünnî Alî’nin geçişi (1464) bir dönüm noktası teşkil etmiş ve ardından devlete hep Müslüman sultanlar hükmetmiştir. Bu devlet 1593′ten sonra Fas’a bağlanmıştır.
Belki de bu bilgiler, Ukbe b. Nâfî’nin başlattığı fetih hamlesinin etkisine dair ipuçları vermektedir. Bugün de varlıklarını sürdüren ve ülkenin kuzey sakinlerinden olan Tevarıklar’ın (Tuareg) İslâmiyet’in gelişimine katkısı büyük olmuştur. Tevarıklar sayesinde, Büyük Sahra bölgesi giderek İslâmlaşmıştır. Aynı dönemde kurulan Kânim Sultanlığı da Nijer’in doğusunun İslâmlaşmasına öncülük etmekteydi. Müslüman coğrafyacıların bahsettiği Tîcîda , Ortaçağ döneminin Nijer’deki ilk İslâm merkezi olma özelliğine sahipti. Kadirî tarikatının bugünkü Nijer, Nijerya ve Mali gibi ülkelerde yayılmasına öncülük eden Tilimsanlı (Cezayir) Muhammed b. Abdülkerim el-Magilî Tîcîda’ya 15. yüzyılda gelmiştir. Merkezi Say olan Dendi bölgesi de Kadirîler tarafından Müslümanlaştırılmıştır. Agadis’in İslâmî merkez halini alışı ise daha sonradır. Buraya İstanbul üzerinden gelen Seyyid Mahmud el-Bağdadî, bölgede Halvetîliği yaymıştır. İstanbul’da Sünbül Efendi’den seyr u sülûkunu tamamlayarak irşad icazeti alan, daha sonra Mısır’a geçen Seyyid Mahmud, 1550 yılında Agadis’e intikal etmişti.
Nijer toprakları 19. yüzyılın sonlarında Fransız sömürgeciler tarafından işgal edildi ve 3 Ağustos 1960 tarihine kadar Fransız işgalinde kaldı. Fransız sömürgeciler Nijer`in bağımsızlığını tanımakla aslında bu ülkeden elde etmekte oldukları çıkarlardan bir şey kaybetmediler. Zira Nijer bağımsızlığına kavuşmuş olmakla birlikte halen Fransa`nın siyasi ve ekonomik baskısı altındadır.
Nijer’de İslam
Nijer Müslümanları dindarlıklarıyla bilinirler. Ancak diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi Nijer`de de sömürge döneminde uygulanan cahilleştirme politikası Müslüman halkın dinini yeterince öğrenmesini engellemiş. Dolayısıyla bilgi yetersizliği dini yaşantılarını da etkilemiş. Bağımsızlık sonrasında kurulan İslami kuruluşlar halkın yeniden bilgilendirilmesi ve İslâm`ı doğru bir şekilde anlayıp yaşamasının sağlanması için çalışıyor. Üniversite çağındaki gençlerden üniversiteye kayıt yaptıranların oranının sadece % 1 ve okuma yazma bilenlerin oranı ise yalnızca % 14 olan Nijer`de İslâm Konferansı Örgütü`nün yardımlarıyla kurulmuş olan ve Fransızca`yı resmi dil olarak kabul eden Afrika ülkelerinden Müslüman öğrencilerin eğitim gördüğü bir İslâm Üniversitesi bulunuyor. Üniversitede Arapça ve Fransızca öğretim yapılıyor.
Din yaşamın içerisinde yoğun olarak göze çarpıyor. Örtünmüş her yaştan kadın, çardak mescit ve kuran kursları, sokaklarda namaz kılanlar, Müslüman toplumu açıkça yansıtıyor. Kuran’ı Kerim el ile yazılan ahşap levhalardan okunuyor. İnsanlara “selamünaleyküm” dediğinizde yüzlerinde sıcak bir gülümsemeyle karşılıyorlar sizleri. Yıllarca başka dinlerden beyaz insanları görmeye alışmış olan Nijerliler için, beyaz Müslümanlar görmek, yeni bir durumu ifade ediyor.
Nijer ve başkente dair
Ülkenin tek havaalanı olan Niamey havaalanında karşılaşılan manzara, ülkenin durumu hakkında hemen bir fikir verir insana. Sadece uçak seferlerinin olduğu günlerde bir hareketliliğin yaşandığı Niamey havaalanı, sırtlarında çuvallar ve eski valizleri bulunan yolcuları ile Anadolu’da bir ilçenin otobüs garajını andırmaktadır. Yeni yeni asfalt yüzü görmeye başlamış caddeleriyle başkent Niamey, uzun yıllar sömürülmenin ve dikta yönetimlerinin izlerini taşırken, barakalar, kerpiç evler ve otlardan yapılmış kulübelerden oluşmaktadır. İnsanın görmeyi bekleyeceği caddeler, mağazalar, binalar bu başkentte yok denecek kadar azdır. Bir iki büyük resmi bina; ihtiyaç malzemelerinin adeta tek kullanımlık olarak satıldığı küçük baraka dükkanlardan ve birkaç kilo yada bir iki avuç tahıl, pirinç yada soğan gibi yiyecek maddelerinin satıldığı tezgahlardan oluşan pazaryeri; ve ülkenin belki de en önemli hayat kaynağı sayılabilecek olan, şehrin ortasındaki nehir, buranın başkent olduğunun küçük belirtileridir.
Başkent olmasına rağmen kasaba çapındaki Niamey’in en çok ilgi çeken cazibe merkezi hayvanat bahçesi ve Nijer nehri. Bu ülkeye has batik kumaşlar ve deri atölyesinin de içerisinde bulunduğu hayvanat bahçesinde, birkaç hayvan ve dev dinazor fosili dışında görülebilecek fazla bir şey yok. Nijer Nehri ise çamur rengi akan suyu ve kenarında serilmiş çamaşırlar ile adeta renk cümbüşü. Kıyısında erkeklerin çamaşır yıkadığını görürseniz, ev işlerini bölüşmüşler, çamaşır erkeklere düşmüş diye düşünebilirsiniz. Fakat bunu yerli birine sorarda, nehrin kıyısında çamaşır yıkayanların aslında iş yaptıklarını, Avrupa`dan getirilen kullanılmış elbiseleri yıkayıp kurutup ve sonra pazarda sattıkları cevabını alırsanız sakın şaşırmayın.
Günlük hayat…
Geri kalmışlığın bir sonucu olarak da değerlendirilebilir ama küreselleşmenin yaratmaya çalıştığı tek tip insana inat, hayat yerel unsurlarla dolu buralarda. Fransızların başarılı sömürgeleştirme çalışmalarının sonucu olarak halkın çoğunluğu Fransızca konuşurken, yerel dilleri de hala varlığını devam ettiriyor. Kabile geleneğinin bir uzantısı olarak, insanların geldiği soyu belirlemek için yüzlerine vurulan damgalar, desen desen kına figürleri, erkeklerin başlarındaki muhteşem desenli takkeler ve yerel kıyafetlerinin altında modern üretim figürü olarak parmak arası plastik terlikler göze çarpıyor. Yemeklerini elleri ile yerken, sıvı tüketimini bir ucu delik poşet paketlerle gerçekleştiriyorlar. En yaygın tüketilen yiyecek milet. Kuş yemini andıran bu tahıl dövülerek çorba haline getiriliyor. Büyük çoğunlukla insanlar hayatları boyuca tek öğün bu çorbayla besleniyor. İnce uzun somun ekmeklerini yerken hamuruna karışan kumu ağzınızda hissediyorsunuz. Herkes tüketemese de en favori meyve mango. Nijer’de insanı şaşırtan detaylardan biri de lojistiğin bu denli geliştiği bu çağda, hala deve kervanları ile ticaretin yapılıyor olması.
Nijer’de yaşama dair detayların en iyi gözlemlenebildiği yerlerden biri de pazar yeri. Teseoua bölgesinde geniş ve toprak alanda kurulan pazar tam bir keşmekeş. Öküz arabaları, açıkta satılan etler, kabaktan yemek kapları, elekler, rengarenk kumaşlar, tuz yığınları, kurutulmuş biberler, dibekler ve daha birçok yerel unsur. Bu alanda tüketim ihtiyaçlarının yanı sıra sosyal gereksinimlere de cevap verecek seçenekler de sunuluyor. Berberler saç kesme işlemi yaparken, kurulan oyun alanında eğlence ihtiyaçlarını da gideriyorlar.
Nijerli çocukların hali yürek yakıyor...
Nijer havaalanından dışarı adımınızı atar atmaz, derileri siyah ama yüzleri toprak rengi ifadelerle size el uzatan ve tüm Müslümanların anlayabileceği ortak bir ifade olan "Sadaka" ile sizden yardım dilenen çocuklarla karşılaşırsınız. Bir de size bir şeyler satmak için etrafınıza doluşan seyyar satıcılara ki, onların durumları dilenci çocuklardan nispeten daha iyidir. Boyunlarına astıkları metal ve plastik kaplarla Nijer’in sembolü haline gelen çocuklar hiç beklemediğiniz anlarda karşınıza çıkarak sizden yiyecek bir şeyler isterler. Size uzattıkları kaplarda çoğu kez birkaç çeşit yemeğin izleri vardır. Kirli ve toprağa bulanmış yüzleri, parçalanmaya yüz tutmuş elbiseleri ve ayakkabısız çatlamış ayakları ile size uzattıkları ve artık kendilerinin bir parçası gibi algıladıkları kaplara koyacağınız bir kaç parçacık yiyeceğe muhtaç bu çocuklar Nijer gerçeğinin ta kendileridir. Verdiğiniz yiyecekleri çabucak tüketmelerinden uzun süredir doyurucu bir şey yemediklerini anlamak güç değildir. Birçoğunun okuma yazması yoktur. Daha 6-7 yaşlarında boyunlarına metal veya plastik kaplar asılarak sokağa salınmışlardır.
Bu ülkenin insanları, yoksulluğun insan yaşamı üzerinde yarattığı tahribatı bedenleriyle özetliyor adeta. Bir güzellik manzumesi olarak dünyaya gelen ve belirli bir yaşa kadar da bunu koruyan bu insanlar, yoksunluklarının onları maruz bıraktığı sefaletin etkisiyle hızla deforme olmaya başlıyorlar. Tenleri kağıt gibi buruşuyor, dişleri sararıp dökülüyor, ayakları nasırlaşıp tabanları kösele haline geliyor, belleri bükülüp, gözleri görmez oluyor. Nijer’de insanların uğradıkları fiziksel tahribat, yoksul ile nispeten varlıklıyı birbirinden ayırt ediyor. Yoksullukla beslenen hastalıklar, burada görev yapan gönüllü hekimleri bile şaşkına çevirecek kadar anormal bir hal alıyor. Modern tıbbın kolayca çözüm bulduğu sağlık sorunları, burada insanların hayatları boyunca ızdırabına ve hatta genç yaşta yaşamlarını yitirmelerine neden oluyor. Yarım saat süren bir katarakt ameliyatını olamadıkları için hayatları boyunca karanlığa mahkum yaşıyorlar. Ama her şeye rağmen dertlerini kabullenmiş bu insanların yüzleri içtenlikle gülüyor.
Nijerli Müslümanlar ilgi ve yardım bekliyor
Ortalama 100-150 dolar geçim standardı olan Nijer’de nüfusun büyük bir çoğunluğu bu standardın da altında hayatını sürdürmeye çalışıyor. Tarım ve hayvancılığa dayalı ekonomik yapısı ile kendi kendisine yetmeye çalışan Nijerliler için en büyük düşman ise bağımlısı oldukları doğanın ta kendisidir. Nijer’de insanlar doğaya tam bağımlı olarak yaşarlar. Doğayı kontrol altına alacak ya da doğanın şartlarını üretime yönlendirecek tüm teknolojik imkânlardan mahrum olan Nijer insanı doğanın hâkimi değil, su ve toprak gibi onun bir parçasıdır. Zenginliklerinin ve yoksulluklarının temel kaynağı yine doğadır. İyi bir yağmur mevsimi Nijer için zenginlik iken, az veya gereğinden fazla yağan yağmur ise Nijer için kıtlık anlamına gelir. Ne az yağmur yağdığında devreye sokacak sulama kanalları, ne de sel felaketlerine karşı kendilerini ve ürünlerini koruyabilecek teknolojik imkânları vardır.
Nijer’de fakirliğin bir diğer sebebi de bilgisel fakirliktir. Tarım da, hayvancılık da hala binlerce yıllık geleneklere göre yapılagelmektedir. Nijer halkının modern tarım ve hayvancılık yöntemlerinin hiçbirinden ne yazık ki haberi yok. Zaten haberi olsa da elinde bulundurduğu maddi imkânlarla bu teknolojileri satın alacak ya da uygulayacak gücü yok. Garip bir kısır döngü ile Nijer’de fakirlik, her geçen gün daha da çok fakirliği getirmektedir.
Nijer’in yanı sıra birçoğumuzun adını bile duymadığımız ülkelerde milyonlarca Müslüman, açlık ve sefaletin pençesinde hayat mücadelesi veriyor. Yıllarca Fransız sömürgesi altında ezilen, Fransız kültürüyle yoğrulan ve şu anda anadillerini bırakıp Fransızca konuşan bu insanlar, diğer İslam ülkelerinden ve Müslümanlardan ilgi ve yardım bekliyor.
(İnzar Dergisi)