İslami Ortadoğu’ya Doğru
Tahlilcilerin çoğu bölgenin değişmekte olan geleceğinin İslami Ortadoğu ile neticeleneceğini ileri sürmektedirler. Bu alanda bölge halkına olgu olan ve ümide dönüşen etkenlerden biri İran İslam İnkılabıdır. Müslüman İran halkı, gerçekleştirdiği İslami inkılapla bölgede İslami uyanış dalgalarının hareketlenmesinde etkili oldu. Bugün Ortadoğu’daki ülkelerin önemli bir kısmı emperyalist güçlerin kuklalığını yapıyor. Ancak burada şöyle bir soru kafayı karıştırmaktadır; Ortadoğu’da Siyonist rejimle elleri aynı kâsede olan ve emperyalist güçlerin kuklalığını yürüten diktatörlere rağmen son birkaç aydır baş gösteren kıyamlar bölgenin İslami Ortadoğu’ya dönüşmesini nasıl sağlayacak?
Bölgedeki ülkelerin çoğu Amerika’nın himayesinde bulunsalar da, bir kaç aydır devam eden ayaklanmaların biricik öncüsü ve başlatıcısı Müslüman halklardır. Bu, başka ülkelerin kontrolü altında gelişen bir kıyam değildir. Bölgedeki İslami uyanışın dümeni bizzat halkların elindedir. İşte bu, kukla diktatörlerin zaaflarını açıkça ortaya koyan bir noktadır. Hüsnü Mübarek ve Bin Ali’nin kaçışı, Ali Abdullah Salih, Al-i Halife hükümeti ve bölgenin diğer diktatörlerinin korkuları halkın gücünün diktatörlerin gücünden daha fazla olduğunu ortaya koydu. İşte bütün bunlar halklarla ülkeler arasındaki savaşta halkın kazanacağını göstermektedir.
Bölgede Siyonist işbirlikçileri ve kukla diktatörler kudretlerini askeri güçten almaktadırlar. Bu diktatörlerin gücü, Ortadoğu’nun öfkesini söndüren güçlü bir ideolojiden değil toptan ve tüfekten kaynaklanmaktadır. Oysa bu günlerde İslami ideolojiye dayanarak İslam inkılabı ümidiyle kıyama kalkan insanları top ve tüfekle durdurmaya güçleri yetmeyecek. Tarih bu hakikati ispatlamıştır. İran’daki Şah rejimi bunun en açık örneğiydi. İran’da İslam inkılabını engellemek için askeri güç sonuna kadar kullanıldığı halde halkın yürüyüşü durdurulamadı. Çok fazla kan döküldüğü halde Şahın silahları, bombaları onu koruyamadı ve halk diktatörlük rejimini yerle bir etti.
Bugünkü şartlarda bölgede askeri güçlerden yoğun bir şekilde istifade edilse de halkın iradesi bütün bunları ezip geçecektir. Yoğun propagandalar yapıp halkın kıyamının arkasında yabancı parmaklar arayanlar, örneğin İran’a işaret ederek halkın kıyamını engelleyeceklerini umuyorlar. Geliştirilen İran korkusu ise Batının ürettiği bir şey olup İran’ı inzivaya mahkum etmeyi amaçlamaktadır.
Bölgedeki rejimler ne kadar da çabalasalar bugünden sonra halkın kıyamını askeri güçlerle bastıramaya muvaffak olamayacaklar. Tarih boyunca diktatörlere en güzel cevabı halkların başkaldırısı vermiştir. Ancak bazıları, bölgenin İslami Ortadoğu’ya dönüşmesi durumunda bölge kuklalarının ve Siyonist rejimin askeri müdahalede bulunacağını ve ortamı değiştireceğini ileri sürmektedirler.
Oysa bu çok zayıf bir ihtimaldir. Zira Siyonist rejim, Hizbullah ve Hamas’a karşı başlattığı iki savaşı yürütmede başarısız kaldı ve sonunda yenilgili kabul etti. Siyonist rejimin askeri gücü Mısır, Libya, Bahreyn, Yemen’e ve diğer ülkelerde kıyama kalkan halkın önünde duramaz. Kıyamı bastırmanın bölgeyi karıştırarak ve askeri güç kullanarak gerçekleşebileceği umuluyorsa, zaten bölgenin en deli diktatörü bütün gücüyle bunu yapmaya çalışıyor. Savaş uçaklarıyla bile kendi halkına saldırdığı halde kıyama engel olamıyor.
Bölgede İslami uyanışa yol açan önemli sebeplerden biri Müslüman halkların Batının hakimiyetinden kurtulma çabaları ve İslam’a dönüş arzusudur. Müslüman halklar bölgede liberal demokrasi, seküler ve laik rejimlerin değişmesini ve İslami sistemin kurulmasını istiyor. Bu, Amerika ve himaye ettiği rejimlerin bile yakından bildikleri bir gerçekliktir. Bölge halklarının hükümetlerin değişmesinin yanında bunların yerine İslami hükümetlerden başkasını istemediğinden çok yakından haberdardırlar. Amerika Dışişleri Bakanı Hilary Clinton bu gerçekliği son konuşmasında açıkça dile getirmişti. Bölgede Amerika’ya dost ve müttefik olan ülkelerin çoğunda baş gösteren halkların İslami uyanışından dolayı bu rejimleri uyaran Hilary Clinton dikkatli olmalarını, İslami inkılabı tehlikesine karşı durmalarını istemişti.
Yazan: Seyyid Rıza Alevi
Kaynak: Cevan Gazetesi
Çeviren: Ahmet Dağcı