Kur'an Savunması
Son günlerde Küfür dünyasında İslam düşmanlığının yeni bir tezahürü olarak ilki Amerika’da, ardından Avustralya’da ve derken İsrail’de ve en son örneği de İncirlik Havva üssünde Kur’an-ı Kerim’e yönelik yırtma, yakma ve Kur’an sayfalarını sigaraya sarma gibi haddini aşan aşağılık eylemler gerçekleşmiştir. Bir Müslüman’ın bu kine sessiz kalması düşünülemez; öyle ki ses çıkarmak da artık yetersiz gelmektedir.
Mademki onlar, İslam düşmanlığını kutsal kitabımıza alçakça eylemlerle ortaya koyuyorlar. Biz de savunmamızı, mücadelemizi Kur’an’ımız üzerinden yapalım ki; böylesi rezil hevesler, o haddini bilmezlerin kursağında kalsın ve öfkeleri içinde geberip gitsinler!
Bu olaylar bir ilk değildir, ders alınmazsa son da olmayacaklar. Bu alçakça eylemler, yüzyıllardır İslam’a Kur’an’a, Peygamberimize karşı yürütülen amansız savaşın bir devamıdır. Bu olaylar, yüz yıl önce İngiltere Sömürgeler Bakanı’nın: “Bu Kur'an Müslümanların elinde bulundukça, biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp edip, bu Kur’an’ı onların elinden almalıyız yahut Müslümanları Kur’an’dan soğutmalıyız.” sözlerinin bir parçasıdır.
Salman Rüşti, Teslime Nesrin, Turan Dursun’ların kininin ve Aziz Peygamberimiz aleyhinde çizilen iğrenç karikatürlerle saldırı silsilesinin farklı bir halkasıdır. Böylesi saldırılar, tarih boyunca İslam’la savaş halinde olan Haçlı-Siyonist ittifakın günümüzdeki bir versiyonudur.
Elbette bu olaylar, bir buçuk milyar İslam âlemini derinden yaralamış ve üzmüştür.
Çünkü Kur’an-ı Kerim, Allah-u Teâlâ’nın insanlığa vahiy yoluyla gönderdiği kitabıdır.
Kur’an; Allah’ın kelamı, muttakiler için hidayet rehberi, müjdeleyici, korkutucu, müminler için şifa kaynağı ve hayat düsturudur.
Kur’an’ın her harfi bizim için değerli ve kutsaldır. Canımızdan, malımızdan, aile efradımızdan daha aziz biliriz Kur’an’ı.
Kur’an’a düşmanlık edenler bilmeli ki; onlar aslında Allah’a, Peygambere, meleklere ve tüm Müslümanlara düşmanlık etmektedir. Nefret ve kinlerinin sonucu olarak dünyada zelil olmuş ve İnşaallah diğer dünyada da zilletin en büyüğünü tadacaklardır.
Bu saldırılar, senelerdir söndürülemeyen, önüne geçilemeyen ve gün geçtikçe daha da parlayan Kur’an güneşini söndürme ve önünü kapatma çabasıdır.
Bu saldırılar, basın ve medyasıyla, her türlü hile, entrika, oyun ve tuzaklarla Kur’an sevgisini gönüllerde atamayan zavallıların son çırpınışlarıdır…
Evet, Kur’an’ımıza, mukaddesatımıza uzanan elleri ve arkasındaki güç odaklarını iyi biliyoruz!
Bu olayların arkasında İslam ve Hıristiyan âlemini karşı karşıya getirmek isteyen, Müslümanların mukaddesatlarını çiğneyen, Mecsid-i Aksa’yı işgal eden, Suriye'de müminleri acımasızca katleden, bir avuç çıkarı için Mali'yi işgal eden, her türlü fesat çalışmalarıyla ülkeleri fitneye boğan, dünyanın her tarafında Müslüman kanı akıtan Siyonistler var. Irak, Afganistan, Pakistan’ı işgaliyle “Haçlı seferi başlattık!” diyen rezil müşrik zihniyet var!
Amerika ve diğer emperyalist yönetimler bu olaylardan beri olduğunu, olayların arkasında olmadığını kanıtlamak zorundadır. Bundan sonra bu tür olaylara kesinlikle izin vermeyeceklerini açıklamalı ve İslam âlemini derinden üzen bu iğrenç olayın faillerine gereken cezayı vermelidirler.
Müslüman olarak öz nefsimize düşen;
İslam’ın mukaddesatlarına yapılan saldırılara karşı sessiz kalmayalım! Sessiz kalmamız durumunda bu tür saldırıların daha şiddetlisinin geleceğini bilelim.
Öyle ki, aynı kaynaktan beslenen Müslüman yapılar, farklı yaklaşımlarla birbirini suçlamayı bırakmalı; o pak ayetlerin ışığında tevhidi birlikteliği sağlamalıdır. Bilmek lazım ki düşmana cüret veren, onu Kur’an ve Peygamberimize yönelik saldırılarda cesaretlendiren; bizlerin tefrika ve ayrılığıdır. Müslümanların farklı içtihatlarla ortaya çıkan ihtilafını rahmet bilelim, bu farklı yorumları niza sebebi yapmayalım!
Ayrıca diyalog safsatalarıyla İslam düşmanlarına gülücükler dağıtmayalım, alçakça saldırıları için yumuşayıp prim vermeyelim! Müslüman, Müslüman’la kardeş, birlik, cemaat olur. Bizim onlarla birliğimiz ancak Peygamberimizi tasdik etmeleriyle mümkündür ya da onlarla bir arada yaşamamız İslam’a karşı saygılı davranmalarıyla mümkündür. Yoksa biz Müslümanlar asla fitne, fesat, yıkım, zalimlik ve saldırganlık amaçlı girişimleri kabul etmiyor; ‘Din Allah’ın oluncaya kadar’ onlarla mücadele edeceğimizi İlan ediyoruz!
Hükümet, Siyonist saldırganlığa “One Minute”lerle meydan okuduğu gibi her Müslüman’ın hassasiyeti olan Kur’an’a yönelik son alçak saldırılar karşısında da gerekli tepkiyi ortaya koymalı, İncirlik-Kürecik dahil tüm işgal göstergesi olan üs ve füze kalkanlarını ülke dışına sürmelidir!
Böylesi saldırıların Amerika’da, Avustralya’da, İsrail’de, Türkiye'de veya başka bir yerde olması fark etmez. Saldırıyı yapanların Hıristiyan, ateist, Siyonist, Hindu veya sözde Müslüman olması da önemli değildir. Bu tür alçakça saldırıların ve çirkin hilelerin arkasındaki kirli, ikiyüzlü aktörleri tanıyalım. Tepkimizi sağduyulu, Müslümanca ve Kur’anî ölçülerle ortaya koyalım.
Kur’an’ımıza alçakça saldırıyı yapan zavallılar!
Bilin ki, Kur’an’a, İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık kimseye fayda vermemiştir, size de fayda vermeyecektir.
“Tebbet yeda ebilehebin vetebb!” İlahi hükmünce onların elleri hem dünyada kırılacak hem de Ahirette kuruyacaktır.
Allah’ın ve Müslümanların öfkesini çeken söz ve davranışlarınıza derhal son verin!
Kur’an’ımıza uzanan necis ellerinizi hemen çekin; çünkü Kur’an’ımıza ancak temizlenenler ve halis niyetle ona yönelenler dokunabilir. Sizin ona dokunma ehliyetiniz yoktur ve Müslümanlar da bu hakkı size vermeyeceklerdir.
Kur’an-ı Kerim’e iman etmiş olanlar ve gönül verenler, onun aşkıyla yanıp tutuşanlar olarak; İslam’a, Kur’an’a, Peygamber’imize, topraklarımıza, camilerimize ve mukaddesatlarımıza yönelik yapılan her türlü saldırıyı lanetliyoruz. Bu saldırıları bertaraf etmek için var gücümüzle mücadele edeceğimizi haykırıyoruz.
Böylesi zavallılara söylenecek en öz, en güzel, en etkili söz elbette ki Allah’ın sözü olacaktır. Yüce Rabbimiz Saf Suresi’nde mealen şöyle buyurmaktadır:
“ Onlar/ kâfir ve zalimler Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır. O (Allah), müşrikler hoşlanmasa da, dinini bütün dinlere üstün kılmak için peygamberini hidayet ve hak din ile gönderendir.”
O halde en büyük tepki ve sahiplenme olarak seleflerimizin yaptığı gibi Kur’an’ı okuyacak, öğretecek, anlayacak, koruyacak ve hayatımızın her alanında ahkâmını hayata geçireceğiz!
(İBRAHİM DAĞILMA)