Fransa’nın Asya-Pasifik’te 3. yol arayışı
Fransa’nın son dönemde Asya-Pasifik’te izlediği çizgiyi, “3. yol arayışı mı” diye tartışabiliriz. Zira Paris Asya-Pasifik’te hem ABD’yi izleyerek hem ABD’den ayrı olarak ama hem de ABD’nin Çin’e karşı izlediğinden farklı bir çizgi izlemeye çalışıyor.
Bunun en somut işaretlerinden biri, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in Pasifik Adaları ziyaretinin hemen ardından, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Pasifik Adaları’nı ziyaretiydi.
Elbette Macron’un bu ziyaretlerde “yeni emperyalizm” diyerek Çin’i hedef almasından hareketle, ziyareti Çin’e karşı değerlendirebilmek mümkün ancak diğer yandan aşağıda nedenlerini de ortaya koyacağımız gibi, ABD’nin pozisyonunu desteklemek anlamına gelmediğini değerlendirmek de mümkün.
FRANSA DENİZAŞIRI BÖLGELER TOPLULUĞU
Fransa’nın Asya-Pasifik’teki stratejisini çözümleyebilmek için, işe Fransa’nın Asya-Pasifik’te ne çıkarları olduğuna bakarak başlayalım.
Karşımıza ne yazık ki sömürgecilik döneminden kalma adalar, denizler çıkıyor hâlâ…
Evet, 21. yüzyılda, Fransa’nın Asya-Pasifik’te hâlâ önemli bir “toprağı” var. Fransa hâlâ dünyanın en büyük ikinci deniz alanına sahip. Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu denilen be denizaşırı bölge, Fransa’nın münhasır ekonomik bölge gelirlerinin yüzde 90’ını oluşturuyor.
Fransa bu denizaşırı bölgedeki çıkarlarını savunabilmek için bölgede üsler ve askeri kuvvetler bulunduruyor. Asya-Pasifik’te 7 üssü olan Fransa, bölgede 7 bin asker, 13 gemi ve 11 savaş uçağı bulunduruyor.
ABD-FRANSA ÇELİŞMELERİ
Fransa açısından mesele, Asya-Pasifik’teki çıkarlarının ABD ile de çelişiyor olması. Bu Paris’in ikili bir siyaset izlemesine neden oluyor. Yani Paris bir yandan Atlantik ilişkileri nedeniyle Asya-Pasifik’te ABD’yle çalışıyor ama hem de çelişmeleri nedeniyle ABD’den ayrı bir çizgi de geliştirmeye uğraşıyor.
O çelişmelerden biri, ABD’nin Fransa-Avustralya denizaltı anlaşmasını iptal ettirerek, Avustralya’yla anlaşmayı kendisinin yapmasıydı. Böylece Fransa onlarca milyar dolardan olmuş ve ABD, Asya-Pasifik stratejisi için bölgede Avustralya ve İngiltere’yle birlikte AUKUS’u kurmuştu. AUKUS hem ABD’nin hedefindeki “Asya-NATO’su”nun bileşenlerinden biri hem de Avustralya’nın Çin’e karşı nükleer üs haline getirilmesinin yolu demekti.
Büyük sermaye çelişmesinin zirve yaptığı bu olay, Paris’te zaten sorgulanmakta olan NATO ilişkilerinin daha da sorgulanmasına neden olmuş ve Paris’in ABD’den “stratejik özerk AB” arayışlarını ivmelendirmişti (O çizgi, Ukrayna savaşı nedeniyle kısmen geriledi elbette).
Nitekim Fransa bu çelişmeler nedeniyle, ABD’nin Asya-Pasifik’teki bazı hamlelerini de baltalamaya çalışmaktadır. Bunlardan sonuncusu, Vilnius’taki son NATO Zirvesi’nde, ABD’nin Japonya’da kurmak istediği “NATO ofisine” itiraz etmesiydi. Paris bunun bölgede gerilimi artıracağını belirterek, -en azından şimdilik- ABD’nin girişimini durdurabilmişti.
FRANSA’NIN ÇİN POLİTİKASI
Temel soru şu: ABD ile Çin arasındaki rekabet derinleştikçe, Fransa bunun dışında kalarak 3. yolda ısrar edebilir mi? Tablo, Fransa’yı eninde sonunda ABD’yle saf tutmaya götürür mü?
Fransa, Atlantik bloğu içerisinde, Çin’le ilişkiler konusunda Almanya’yla birlikte ayrı bir çizgiyi temsil ediyor diyebiliriz. Her iki ülke de NATO belgelerinde attıkları imzalara rağmen, Çin’le sert bir rekabete girmek istemiyorlar. Dahası Berlin ve Paris açısından Çin’le rekabet değil, Çin’le işbirliği kazanç demek…
Ama işte NATO tam da bu tür ilişkileri ABD yararına yönetebilme mekanizması değil mi? Müttefiklerini istemeseler bile ABD stratejisine eklemlemenin organizasyonu değil mi?
Yoksa Paris’in izlemek istediği ekonomi-politik çizgi net: Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire’in belirttiği gibi Fransa Çin ekonomisinden ayrılmayı değil, Çin’le dengeli bir ticaret ilişkisi istiyor.
FRANSA-HİNDİSTAN İKİLİSİ OLASI MI?
3. yol olası mı sorusunun belki de anahtarı Hindistan’dır. Nasıl ki ABD, Çin’e karşı Asya-Pasifik’te Hindistan’ı denge faktörü görüyorsa, Fransa da 3. yol için Hindistan’ı faktör olarak görüyor…
Üstelik Hindistan’ın çizgisini, ABD’den ziyade Fransa’ya daha yakın değerlendirmek de mümkün. Hindistan, ABD’nin Asya-Pasifik örgütlerinden QUAD’ın içinde yer alıyor ama yine de Çin’e karşı bir ABD-Hindistan ittifakına soğuk. Beyaz Saray, yakın zamanda Washington’da ağırladığı Hindistan Başbakanı Modi’den bu yönde bir destek alamadı. Hindistan, geleneksel “bağlantısız” çizgisine yakın bir çizgiyle ABD ve Çin’le olan ilişkilerini korumaya çalışıyor.
Zira Hindistan QUAD üyesi ama aynı zamanda ŞİÖ ve BRICS de üyesi!
Fransa Hindistan’ın bu “bağlantısız” çizgisini, Asya-Pasifik’te “birlikte” 3. Yol inşasının zemini olarak görüyor. Bunun için de Hindistan’ı önemseyen siyasetler geliştirmeye çalışıyor. Öyle ki Batille Günü askeri geçit töreninde, Paris’in onu konuğu Modi’ydi!
AĞIRLIK MERKEZİ: PASİFİK ADALARI
Asya-Pasifik’te şu anda rekabetin ağırlık merkezini Pasifik Adaları oluşturmuş durumda. ABD, Çin’in bu bölgedeki ülkelerle geliştirdiği işbirliğinden rahatsız. O nedenle Blinken-Austin ikilisi geçen ay bölgeye çıkartma yaparak hem Çin’in işbirliklerini bozmaya hem de alternatif ülkelerle işbirlikleri geliştirmeye çalıştı. Avustralya ile Japonya arasındaki bu bölge, aynı zamanda Fransa’nın da çıkarlarının olduğu bölge…
Elbette Fransa’nın ABD’yle “stratejisine eklemlenerek” hareket etmesi yerine, kendi stratejisini oluşturabilmesi, ikili rekabetin ağırlığını hafifleteceği için bölgenin yararınadır. Dahası, Fransa’nın, hatta AB’nin ABD stratejisine eklemlenmemesi, Asya-Pasifik’te Washington’un yangın çıkarabilme potansiyelini de azaltacaktır.
Bu, Atlantik ilişkileri nedeniyle ne kadar mümkün, elbette günün sonunda gelip dayanacağımız soru budur…
Neyse ki zaman ABD’nin aleyhine ve bölgenin lehine… (CRI)