Aksa Tufanı’nın olası iki sonucu
Aksa Tufanı’nın bölgeselleşme riski elbette var ama tarih göstermiştir ki en olumsuz tablolar bile iyi yönetilirse olumluya dönüştürülebilir.
Bu olasılık, şimdi Aksa Tufanı’nın ortasında, İsrail-Filistin sorunu için de var.
Şöyle ki…
Aksa Tufanı, iki gerçeğe işaret ediyor:
1) Bölge, Filistin’in yok sayıldığı mevcut statükoyu taşıyamaz.
2) İsrail halkı, faşist Netanyahu hükümetini taşıyamaz.
Çok kutuplu/merkezli dünya inşa olurken ve yeni tip uluslararası ilişkiler gelişirken, ABD-İsrail ikilisinin çözümünü engellediği bölgemizin bu en temel sorunu için, çözüm fırsatı var.
Bugün bunu tartışacağız.
ABD’NİN İLERİ KARAKOLU: İSRAİL
Ama ABD emperyalizminin neden çözüm istemediğini ve neden dünyanın önemli bir kısmının savunduğu “iki devletli çözümü” engellediğini anlamalıyız.
Bunun için derin analizlere gerek yok. Zira ABD Başkanı Joe Biden, bundan 37 yıl önce, 1986 yılında bunun en temel yanıtını vermiş.
Şöyle diyor Biden: “Eğer İsrail olmasaydı, ABD bölgede kendi çıkarlarını korumak için bir İsrail yaratmak zorunda kalacaktı. Tekrar söylüyorum, ABD, bölgede bir İsrail üretmek zorunda kalacaktı!”
Bu sözler, hem ABD ile İsrail ilişkisinin yönünü doğru kavramak açısından hem de İsrail’in ABD açısından ne anlama geldiğini saptamak açısından kritik önemdedir.
İsrail, ABD emperyalizminin Ortadoğu’daki ileri karakoludur.
İşte ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’ndeki veto hakkını kullanarak hem “iki devletli çözümü” engellemesinin hem de İsrail’e kalkan olmasının sihri buradadır.
ABD, uluslararası toplum karşısında çok sıkıştığında da İsrail ile Filistin arasındaki arabuluculuğu tekeline alarak, asıl çözümün etrafından dolanıyor, müzakereleri Filistin Devleti’nin kuruluşundan uzaklaştıracak şekilde yönetiyor ve sonuçlandırıyor.
ÇİN’İN ADİL ÇÖZÜM İÇİN ÜÇ ÖNERİSİ
İşte Aksa Tufanı, uzun yıllardır ABD’nin sürdürebildiği bu kısırdöngüyü kırabilmenin manivelası olabilir.
Yani uluslararası ilişkilerde ağırlığı günden güne artan Küresel Güney’in temsilcileri, ABD’nin arabuluculuk tekeline son vererek, gerçek bir çözümü müzakere edebilmek için inisiyatif alabilirler.
Bunun koşullar var…
Anımsayacaksınız: Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, birkaç ay önce Çin’i ziyaret etmiş ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile birlikte “stratejik ortaklık” ilan etmişti (CRI Türk, 14.6.2023).
Fakat, asıl önemlisi ise şuydu:
Çin’in Ortadoğu’da izlediği barışçı rolü öven Mahmud Abbas, Xi Jinping’den Filistin-İsrail meselesinde de arabuluculuk yapmasını istedi. Çin Devlet Başkanı Xi ise soruna “adil çözüm” için 3 öneri açıkladı:
1) Filistin sorununu çözecek tek yol, 1967 yılında belirlenen sınırlar temelinde, başkentin Doğu Kudüs olduğu ve tam egemenliğe sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasıdır.
2) Filistin’in ekonomik gereksinimleri ve halkın yaşamına ilişkin talepleri güvence altına alınmalı. Uluslararası toplum Filistin’e yönelik kalkınma destekleri ve insani yardımları artırmalıdır.
3) Barış görüşmelerinin doğru yönüne sadık kalınmalı.
KÜRESEL GÜNEY’İN İNİSİYATİFİ
Elbette ABD’nin bu sorunu çözümsüz kılmak için tekeline aldığı arabuluculuğu kırmak ve İsrail’i “adil çözüm”e mecbur etmek kolay değil. Ancak bunu sağlayabilme olasılığı düne göre artık daha güçlü…
Mesele artık Çin ve Rusya başta küresel güçler ile Türkiye, Brezilya, Güney Afrika gibi bölgesinin güçlü ülkeleri tarafından bunun kolektif bir iradeyle zorlanmasıdır.
Birleşmiş Milletler’in bu soruna ilişkin aldığı ama ABD’nin uygulatmadığı kararı, önümüzdeki süreçte masaya getirmek ve uygulanması için dayatmak mümkündür.
Unutulmamalı: ABD hegemonyası zayıflamakta ve emperyalist ABD’nin, iki 10 yıl boyunca uygulayabildiği uluslararası ilişkileri tek yönlü dikte edebilme kabiliyeti sınırlanmaktadır.
FAŞİST NETANYAHU
İsrail tarihinin en sağcı, en ırkçı, en dinci (Yahudi şeriatçı) kabinesini kuran Benjamin Netanyahu, tam 9 aydır İsrail’in yarısı tarafından her hafta sonu yapılan eylemlerle protesto ediliyor. Çünkü Netanyahu iktidarı, benzerleri gibi, yargıyı kontrolüne almaya çalışarak, otokrasiye yöneliyor.
Şimdi Netanyahu, Aksa Tufanı’ndan yararlanarak, üzerindeki baskıyı hafifletmek ve kendisini hedef alan bu tarihi önemdeki muhalefeti susturmak istiyor.
Ancak İsrail kamuoyuna bakılırsa, bu öyle kolay değil.
Bir kere daha ilk günden itibaren, Aksa Tufanı karşısında İsrail’in gafil avlanmasından Netanyahu hükümeti sorumlu tutulmaya başladı. İsrail’in önde gelen gazetelerinden Haaretz, yazıişlerinin kolektif imzasını taşıyan “Netanyahu, İsrail-Gazze Savaşının sorumluluğunu taşıyor” başlıklı yazıyla başbakana cephe aldı.
Normalde, kamuoyunun iktidarın arkasında saf tutabileceği böyle bir durumda, başbakanın sorunun kaynağı olarak görülebilmesi, İsrail açısından kritik önemde ve İsrail’in demokratik halkı açısından da kritik değerdedir.
Öte yandan, İsrail Komünist Partisi ile sol partilerin oluşturduğu Barış ve Eşitlik İçin Demokratik Cephe de “Sorumlu Netanyahu hükümetinin canice işgal politikasıdır” çıkışıyla, başbakanı hedef aldı.
Cephe, Netanyahu’yu sorumlu ilan ettiği açıklamasında çözüme de işaret etti: “İşgali sona erdirmek için çabalamak ve Filistin halkının meşru taleplerini ve haklarını tanımak.”
Kısacası, İsrail içinde, sorunun nedenini İsrail’in işgalci politikalarında görme eğilimi, düne göre bugün artık çok daha güçlü bir eğilimdir. Şimdi İsrail halkının da önemli bir bölümü, Filistin halkıyla barış içinde komşu ülkeler olarak yan yana yaşamak istemektedir.
Dolayısıyla şimdi savaş baltalarını kuşanarak, Gazze’ye en insanlık dışı bombardıman emrini veren faşist Netanyahu, aslında en güçsüz durumdadır; İsrail tarihinin bu en sağcı hükümeti İsrail halkı tarafından taşınamaz haldedir.
İKİ OLASILIK
Sonuç olarak, Aksa Tufanı, orta/uzun vadeli bir olasılık olarak iki sonuç ortaya çıkarabilir: İsrail’de Netanyahu kabinesi çökebilir ve ABD’nin koruduğu mevcut statüko yıkılarak iki devletli çözüm için Küresel Güney inisiyatifi ağırlık kazanabilir.
Bu Filistin halkı için de, İsrail halkı için de, bölge için de en yararlı sonuçtur ve gerçekleşebilmesi için zorlanmalıdır. (CRI)
NOT: Alıntı makaleler Hürseda Haber'in yayın politikasını yansıtmayabilir.