'Ben Hizbullah Mensubuyum'
Rıfat Demir “Ben Hizbullah Mensubuyum” Dedi (02 Temmuz 2008)
Diyarbakır’da görülen Hizbullah ana davasında, yargılanan Rıfat Demir’e bazı olaylar isnat edildi. Rıfat Demir söz alarak “ Ben Şer’i esaslara dayalı İslam devleti kurulmasını istiyorum. Dolayısıyla aynı cemaate mensup olduğumuz kişileri öldürmem mümkün değildir. Bunları ancak imansızlar öldürmüş olabilir" dedi. Bunun Üzerine mahkeme başkanı kendisini uyararak üslubunu yumuşak tutmasını istedi.
Mısır’da Askeri Cunta Darbe Yaptı (3 Temmuz 2013)
İhvanı Müslim’in Hareketi, Mısırda Müslüman halkın ezici bir çoğunluğu ile iktidara geldi. Ama bu iktidarı hazmedemeyen şeytani odaklar, Mısırı karıştırma hareketlerine başladılar. Toplama kalabalıkları sokaklarda bir araya getirip dünya medyasına servis ettiler. Bir kaç yüzden ibaret olan bu kalablıklar, milyonlarmış gibi gösterilmeye çalışıldı. Nerede bir hizmet varsa durdurulmasına çalıştılar. Benzin kuyrukları oluşturuldu. Elektrikler sık sık kesildi. Adeta “bu iktidar bu ülkeyi idare edemez, kaosa sürükler havası estirildi.” Buna karşı hükümeti destekleyen halk, sokaklara meydanlara akın etti. Milyonlar Adeviye meydanında toplandı. Çadır kurdular. Karanlık odakların maşası olan askeri cunta hükümete ve halka ültimatom verdi. Yanıt alamayınca Askeri darbe yaptı. Toplanan kalabalıkların üzerine kameraların gözü önünde ateş açıldı. Çadırlarında yatan insanlar diri diri ateşe verildi. Binlerce insan katledildi.
Başbağlar Katliamı (5 Temmuz 1993)
Mürtet Selman Rüşt inin yazdığı, Müslümanların Kutsallına hakaret olan kitabına karşı, dünyadaki bütün Müslümanlardan gelen tepkilerden ortam kitleler açısından çok gergindi. Tepkileri görmezlikten gelen ve ateist olan Aziz Nesin, Selman Rüştünün bu kitabını tercüme ederek Aydınlık gazetesinde yayınlamayı denedi. Birçok yerde Müslümanlar sokaklara akın etti. Tepkilerini gösterdiler. Türkiye de o günlerde gündemi oluşturmak, yönlendirmek, biri diğeri ile flört halinde olan içerdeki ve dışarıdaki kirli şebekelerin elbirliği ile oluyordu. Aziz Nesine karşı bu tepkiler henüz sıcaklığını koruyorken, Sivas’ta dönemin valisi birçok yazar-çizerle beraber, Aziz Nesini de Pir Sultan Abdal şenlikleri kapsamında Sivas’a davet etti. Müslüman halk sokağa indi ve etkinliğin yapılacağı madımak otelinin etrafını sardı. Olayların asıl organizatörleri olan kirli şebekeler ateşi dehada alevlendirdi. Neticede otel ateşe verildi ikisi otel çalışanı, biri göstericilerden olmak üzere otuz altı kişi hayatını kaybetti. Halkları kendilerine göre dizayn etmeye çalışan içerdeki ve dışarıdaki kirli şebekelerin kafalarındaki senaryo henüz bitmemişti. Çünkü rant sağlayacakları kaosun devamı için burada öldürülenlerin intikamı gerekiyordu. Bunun için mütedeyyin bilinen bazı insanlar katledilmeliydi. En uygun yer olaraktan, Baş bağlar köyünü seçtiler. Tetikçilik için ihaleyi mürtet örgüte verdiler.
Akşam Ezanı henüz bitmemişti ki köy basıldı ve imam esir alınarak ezan susturuldu. Bütün Köyü meydanda topladılar. Bir buçuk saate yakın örgüt propagandası yaptılar. Tıpkı darbecilerin adalet anlayışı gibi hani bir sağcıyı idam ederlerken akabinde bir solcuyu idam ederek maksat adaleti sağlıyorlardı ya bunlarda Sivas’ta öldürülen otuz üç kişiye karşılık otuz üç kişiyi kurşuna dizdiler. o gece baş bağlar karalar bağladı,kan ağladı şahadet müjdesiyle rabbine rucuu etti Tıpkı mazlum susa gibi.
Türkiye Uçağı Düşürüldü (09 Temmuz 2012)
Öncelikli olarak yerel diktatörlerin bitmek bilmeyen zulümleri ve fitne odaklarının da siyaset mühendisliği planları çerçevesinde birçok Arap ülkesi gibi Suriye’de karışmaya başladı. Hükümet Suriye diktatörüne bazı teklifler sundu. Esat bunu kabul etmeyince, Türkiye Suriye’deki iç karışıklığa taraf gibi davranmaya başladı. Tam da bu esnada Türkiye’nin bir uçağı düşürüldü. Uçak deniz sularına gömüldüğü için uçağa ait enkazın önemli bir kısmı bulunamadı. Uçağın nasıl vurulduğu hep muamma kaldı.
Cemal Tutar Mahkemeye Açıklama Yaptı. (10 Temmuz 2000)
Hizbullah ana dosyasında yargılanan Cemal Tutar, önemli bazı açıklamalarda bulundu. Tutar “hizbullah cemaatinin gayreti ve Allahın yardımı ile 90’lı yıllarda güneydoğu halkı özüne döndü. Hizbullah iki durumda cihada başvurdu.Birincisi İslami çalışmaları engellemek isteyenlere ve ikincisi cana, mala, namusa saldırı düzenleyenlere karşı. Evet, biz şeriatçıyız ve hiçbir şeyi zorla yaptırmıyoruz. Biz Allah’ın kitabına ve Hz. Muhammed’in sünnetine göre hareket ediyoruz” dedi.
Hizbullah, Terör Şebekesi İsrail’e Meydan Okudu (12 Temmuz 2006)
Terör şebekesi, sessizliğin hâkim olduğu bir anda Gazzeye saldırdı ve aynı aileden sekiz kişiyi şehit etmekle beraber etrafa tehditler savurdu. Bu tehditlerin başında Lübnan Hizbullah Hareketi yer alıyordu. Hizbullah Kudurmuş olan terör şebekesinden erken davrandı ve 12 Temmuz 2006 da terör yuvasına operasyon düzenledi. Hizbullah bu operasyonda, iki terör militanını esir, sekizini öldürerek etkisiz hale getirince savaş patlak verdi. Bir anda bölgeyi şiddetli bir savaş ateşi sardı. Savaş uzadıkça terör yuvası yenilgiyi tadıyordu. Bunun üzerine terör yuvası ateşkesi kabul etti. Yaptığı saldırılara son verdi. Bu savaş otuz üç gün devam etti. Bu savaşta terör şebekesi İsrail’in, 160 askeri etkisiz hale getirildi.4119 sivil ve 450 askeri yaralandı.330 bin Yahudi işgal topraklarından çıkmak zorunda kaldı. Bir uçak ve dört helikopter düşürüldü. Savaştaki yenilgiyi kabul eden terörün askeri ele başı, istifa etmek zorunda kaldı
Daha sonra esir olan askerlerin cesetleri, İsrail zindanlarında olan esir Müslümanlarla takas edilerek İsrail’e iade edildi.
Fırat’ın Ötesine Sahipsiz Gömülen Cesetler (22 Temmuz 2009)
Ümmet yetimlerinin yaşadığı, coğrafya zulüm paletlerinde ezilerek sinidirlmeye çalışılan bir bölgedir. Bir taraftan üretilen PKK çetelerinin zulüm namluları, öbür taraftan devlet olma cesaretiyle kan kusturan karanlık çeteler. İki gurup halkı sindirmek için, biri diğerine ihale çıkarıyordu. Katledilen mazlumlara yapay gerekçeler üretip dışarıya servis etmek çokta zor olmuyordu.
1994-1995 yılları arasında Hakkâri Derecikte askerlik yapan ve takma kod isim ile mahkemeye ifade veren askerin ifadelerine göre; Pkk’nın uyuşturucu kaçakçılığına sınırda asker göz yumuyordu. Derecik geçit tabur komutanı Yarbay A.Ç.beylik tabancasıyla altı kişiyi gözler önünde infaz etti.1994 yılında bu bölgedeki Ormancık köyü Yarbay A.Ç tarafından kontrollü olarak boşaltıldı. Boşaltma daha rahat uyuşturucu kaçakçılığı yapılsın diyedir. Bunu anlatan asker arkadaşım sonradan intihar ettiği söylendi. İnfaz edilmiş olabilir. Bir şoför tarafından getirilen beş kişi A.Ç. tarafından infaz edildi. Cesetlerini gördüm. Sonra maktullerin ölümlerinden emin olmak için askere tarattı. Maktullerden biri ben masumum (adeta yalvarırcasına) demesine rağmen kafasına sıkılarak öldürüldü.
Zilan Katliamı (13 Temmuz 1930)
Yaşadıkları coğrafyanın asli toplumu olan Kürtler, Osmanlının yıkılışı ile beraber İslam’a ve Müslümanlara yapılan saldırılara karşı cepheden cepheye koşmuştur. Bütün Müslümanlar da olduğu gibi beraberlik ve birliktelikleri ırk kardeşliğine değil, İslam kardeşliğine dayanıyordu. Gerek birinci Dünya savaşı ve gerekse önceki haçlılara karşı yapılan bütün savaşlarda şehit olan askerlerin birçoğunun memleketleri farklıdır. Ne zamanki laikler cumhuriyet kuruldu, hemen akabinde ırkçı faşizan faaliyetlerine başladı. Bundan sonra namlular Kürt halkının üzerine dönmeye başladı. Örf ve adetleri yok sayıldı. Asimile edilmeye çalışıldı. Irkları ve milliyetleri inkâr edildi. Ve daha neler…..
Bu baskılara karşı Ağrı’da bir direniş başladı. Zaten imha ve sindirme için bir bahane arayan Türk Ordusu, büyük çapta bir askeri harekât başlattı. Uçaklarla Ağrı ve çevresi, özelikle Zilan Deresi bombalandı. Çocuk ihtiyar, kadın, genç demeden kimi yakaladılarsa öldürdüler. Kırk dört köy ateşe verildi. Hayvanları ahırlarında telef ettiler. Yakaladıkları insanları Zilan Deresine topladılar. Kısa mesafeden ateş edilerek hepsi katledildi. Sadece Zilan Katliamında, resmi belgelere göre on beş bin insan katledildi. Katledilen cesetler kurda kuşa yem edildi. Genelkurmay başkanlığının talimat verdi.” Ayaklanmaya katılan bütün köyler bombalanacak ve yakılacaktır” dendi.
Terör Şebekesi Çeteleri Yardım Gemisini Alıkoydu (19 Temmuz 2011)
Terör Şebekesi İsrail, Filistin halkını ablukaya almış, halkın dış dünya ile bağlantısını kesti. Bu ablukayı kırmayı amaçlayan sivil yardım gemileri gönüllü aktivistlerle yola çıktı. Önce Mavi Marmara gemisi yol açıktı. Terör şebekesi bu gemiye askeri operasyon düzenleyerek adeta katliam yaptı. Ardından bir Fransa gemisi rotasını Gazze’ye çevirdi. Terör şebekesi bu gemiye de askeri operasyon düzenleyerek, gemi ve mürettebatını rehin aldı.
(İnzar Dergisi – Temmuz 2014)
Diyarbakır’da görülen Hizbullah ana davasında, yargılanan Rıfat Demir’e bazı olaylar isnat edildi. Rıfat Demir söz alarak “ Ben Şer’i esaslara dayalı İslam devleti kurulmasını istiyorum. Dolayısıyla aynı cemaate mensup olduğumuz kişileri öldürmem mümkün değildir. Bunları ancak imansızlar öldürmüş olabilir" dedi. Bunun Üzerine mahkeme başkanı kendisini uyararak üslubunu yumuşak tutmasını istedi.
Mısır’da Askeri Cunta Darbe Yaptı (3 Temmuz 2013)
İhvanı Müslim’in Hareketi, Mısırda Müslüman halkın ezici bir çoğunluğu ile iktidara geldi. Ama bu iktidarı hazmedemeyen şeytani odaklar, Mısırı karıştırma hareketlerine başladılar. Toplama kalabalıkları sokaklarda bir araya getirip dünya medyasına servis ettiler. Bir kaç yüzden ibaret olan bu kalablıklar, milyonlarmış gibi gösterilmeye çalışıldı. Nerede bir hizmet varsa durdurulmasına çalıştılar. Benzin kuyrukları oluşturuldu. Elektrikler sık sık kesildi. Adeta “bu iktidar bu ülkeyi idare edemez, kaosa sürükler havası estirildi.” Buna karşı hükümeti destekleyen halk, sokaklara meydanlara akın etti. Milyonlar Adeviye meydanında toplandı. Çadır kurdular. Karanlık odakların maşası olan askeri cunta hükümete ve halka ültimatom verdi. Yanıt alamayınca Askeri darbe yaptı. Toplanan kalabalıkların üzerine kameraların gözü önünde ateş açıldı. Çadırlarında yatan insanlar diri diri ateşe verildi. Binlerce insan katledildi.
Başbağlar Katliamı (5 Temmuz 1993)
Mürtet Selman Rüşt inin yazdığı, Müslümanların Kutsallına hakaret olan kitabına karşı, dünyadaki bütün Müslümanlardan gelen tepkilerden ortam kitleler açısından çok gergindi. Tepkileri görmezlikten gelen ve ateist olan Aziz Nesin, Selman Rüştünün bu kitabını tercüme ederek Aydınlık gazetesinde yayınlamayı denedi. Birçok yerde Müslümanlar sokaklara akın etti. Tepkilerini gösterdiler. Türkiye de o günlerde gündemi oluşturmak, yönlendirmek, biri diğeri ile flört halinde olan içerdeki ve dışarıdaki kirli şebekelerin elbirliği ile oluyordu. Aziz Nesine karşı bu tepkiler henüz sıcaklığını koruyorken, Sivas’ta dönemin valisi birçok yazar-çizerle beraber, Aziz Nesini de Pir Sultan Abdal şenlikleri kapsamında Sivas’a davet etti. Müslüman halk sokağa indi ve etkinliğin yapılacağı madımak otelinin etrafını sardı. Olayların asıl organizatörleri olan kirli şebekeler ateşi dehada alevlendirdi. Neticede otel ateşe verildi ikisi otel çalışanı, biri göstericilerden olmak üzere otuz altı kişi hayatını kaybetti. Halkları kendilerine göre dizayn etmeye çalışan içerdeki ve dışarıdaki kirli şebekelerin kafalarındaki senaryo henüz bitmemişti. Çünkü rant sağlayacakları kaosun devamı için burada öldürülenlerin intikamı gerekiyordu. Bunun için mütedeyyin bilinen bazı insanlar katledilmeliydi. En uygun yer olaraktan, Baş bağlar köyünü seçtiler. Tetikçilik için ihaleyi mürtet örgüte verdiler.
Akşam Ezanı henüz bitmemişti ki köy basıldı ve imam esir alınarak ezan susturuldu. Bütün Köyü meydanda topladılar. Bir buçuk saate yakın örgüt propagandası yaptılar. Tıpkı darbecilerin adalet anlayışı gibi hani bir sağcıyı idam ederlerken akabinde bir solcuyu idam ederek maksat adaleti sağlıyorlardı ya bunlarda Sivas’ta öldürülen otuz üç kişiye karşılık otuz üç kişiyi kurşuna dizdiler. o gece baş bağlar karalar bağladı,kan ağladı şahadet müjdesiyle rabbine rucuu etti Tıpkı mazlum susa gibi.
Türkiye Uçağı Düşürüldü (09 Temmuz 2012)
Öncelikli olarak yerel diktatörlerin bitmek bilmeyen zulümleri ve fitne odaklarının da siyaset mühendisliği planları çerçevesinde birçok Arap ülkesi gibi Suriye’de karışmaya başladı. Hükümet Suriye diktatörüne bazı teklifler sundu. Esat bunu kabul etmeyince, Türkiye Suriye’deki iç karışıklığa taraf gibi davranmaya başladı. Tam da bu esnada Türkiye’nin bir uçağı düşürüldü. Uçak deniz sularına gömüldüğü için uçağa ait enkazın önemli bir kısmı bulunamadı. Uçağın nasıl vurulduğu hep muamma kaldı.
Cemal Tutar Mahkemeye Açıklama Yaptı. (10 Temmuz 2000)
Hizbullah ana dosyasında yargılanan Cemal Tutar, önemli bazı açıklamalarda bulundu. Tutar “hizbullah cemaatinin gayreti ve Allahın yardımı ile 90’lı yıllarda güneydoğu halkı özüne döndü. Hizbullah iki durumda cihada başvurdu.Birincisi İslami çalışmaları engellemek isteyenlere ve ikincisi cana, mala, namusa saldırı düzenleyenlere karşı. Evet, biz şeriatçıyız ve hiçbir şeyi zorla yaptırmıyoruz. Biz Allah’ın kitabına ve Hz. Muhammed’in sünnetine göre hareket ediyoruz” dedi.
Hizbullah, Terör Şebekesi İsrail’e Meydan Okudu (12 Temmuz 2006)
Terör şebekesi, sessizliğin hâkim olduğu bir anda Gazzeye saldırdı ve aynı aileden sekiz kişiyi şehit etmekle beraber etrafa tehditler savurdu. Bu tehditlerin başında Lübnan Hizbullah Hareketi yer alıyordu. Hizbullah Kudurmuş olan terör şebekesinden erken davrandı ve 12 Temmuz 2006 da terör yuvasına operasyon düzenledi. Hizbullah bu operasyonda, iki terör militanını esir, sekizini öldürerek etkisiz hale getirince savaş patlak verdi. Bir anda bölgeyi şiddetli bir savaş ateşi sardı. Savaş uzadıkça terör yuvası yenilgiyi tadıyordu. Bunun üzerine terör yuvası ateşkesi kabul etti. Yaptığı saldırılara son verdi. Bu savaş otuz üç gün devam etti. Bu savaşta terör şebekesi İsrail’in, 160 askeri etkisiz hale getirildi.4119 sivil ve 450 askeri yaralandı.330 bin Yahudi işgal topraklarından çıkmak zorunda kaldı. Bir uçak ve dört helikopter düşürüldü. Savaştaki yenilgiyi kabul eden terörün askeri ele başı, istifa etmek zorunda kaldı
Daha sonra esir olan askerlerin cesetleri, İsrail zindanlarında olan esir Müslümanlarla takas edilerek İsrail’e iade edildi.
Fırat’ın Ötesine Sahipsiz Gömülen Cesetler (22 Temmuz 2009)
Ümmet yetimlerinin yaşadığı, coğrafya zulüm paletlerinde ezilerek sinidirlmeye çalışılan bir bölgedir. Bir taraftan üretilen PKK çetelerinin zulüm namluları, öbür taraftan devlet olma cesaretiyle kan kusturan karanlık çeteler. İki gurup halkı sindirmek için, biri diğerine ihale çıkarıyordu. Katledilen mazlumlara yapay gerekçeler üretip dışarıya servis etmek çokta zor olmuyordu.
1994-1995 yılları arasında Hakkâri Derecikte askerlik yapan ve takma kod isim ile mahkemeye ifade veren askerin ifadelerine göre; Pkk’nın uyuşturucu kaçakçılığına sınırda asker göz yumuyordu. Derecik geçit tabur komutanı Yarbay A.Ç.beylik tabancasıyla altı kişiyi gözler önünde infaz etti.1994 yılında bu bölgedeki Ormancık köyü Yarbay A.Ç tarafından kontrollü olarak boşaltıldı. Boşaltma daha rahat uyuşturucu kaçakçılığı yapılsın diyedir. Bunu anlatan asker arkadaşım sonradan intihar ettiği söylendi. İnfaz edilmiş olabilir. Bir şoför tarafından getirilen beş kişi A.Ç. tarafından infaz edildi. Cesetlerini gördüm. Sonra maktullerin ölümlerinden emin olmak için askere tarattı. Maktullerden biri ben masumum (adeta yalvarırcasına) demesine rağmen kafasına sıkılarak öldürüldü.
Zilan Katliamı (13 Temmuz 1930)
Yaşadıkları coğrafyanın asli toplumu olan Kürtler, Osmanlının yıkılışı ile beraber İslam’a ve Müslümanlara yapılan saldırılara karşı cepheden cepheye koşmuştur. Bütün Müslümanlar da olduğu gibi beraberlik ve birliktelikleri ırk kardeşliğine değil, İslam kardeşliğine dayanıyordu. Gerek birinci Dünya savaşı ve gerekse önceki haçlılara karşı yapılan bütün savaşlarda şehit olan askerlerin birçoğunun memleketleri farklıdır. Ne zamanki laikler cumhuriyet kuruldu, hemen akabinde ırkçı faşizan faaliyetlerine başladı. Bundan sonra namlular Kürt halkının üzerine dönmeye başladı. Örf ve adetleri yok sayıldı. Asimile edilmeye çalışıldı. Irkları ve milliyetleri inkâr edildi. Ve daha neler…..
Bu baskılara karşı Ağrı’da bir direniş başladı. Zaten imha ve sindirme için bir bahane arayan Türk Ordusu, büyük çapta bir askeri harekât başlattı. Uçaklarla Ağrı ve çevresi, özelikle Zilan Deresi bombalandı. Çocuk ihtiyar, kadın, genç demeden kimi yakaladılarsa öldürdüler. Kırk dört köy ateşe verildi. Hayvanları ahırlarında telef ettiler. Yakaladıkları insanları Zilan Deresine topladılar. Kısa mesafeden ateş edilerek hepsi katledildi. Sadece Zilan Katliamında, resmi belgelere göre on beş bin insan katledildi. Katledilen cesetler kurda kuşa yem edildi. Genelkurmay başkanlığının talimat verdi.” Ayaklanmaya katılan bütün köyler bombalanacak ve yakılacaktır” dendi.
Terör Şebekesi Çeteleri Yardım Gemisini Alıkoydu (19 Temmuz 2011)
Terör Şebekesi İsrail, Filistin halkını ablukaya almış, halkın dış dünya ile bağlantısını kesti. Bu ablukayı kırmayı amaçlayan sivil yardım gemileri gönüllü aktivistlerle yola çıktı. Önce Mavi Marmara gemisi yol açıktı. Terör şebekesi bu gemiye askeri operasyon düzenleyerek adeta katliam yaptı. Ardından bir Fransa gemisi rotasını Gazze’ye çevirdi. Terör şebekesi bu gemiye de askeri operasyon düzenleyerek, gemi ve mürettebatını rehin aldı.
(İnzar Dergisi – Temmuz 2014)