İnsan bir nesne haline nasıl geldi?
Önceleri insan, daha iyi bir yaşam insan onuruna yaraşır bir hayat için gerekli araçlardan başka bir şey istemedi. Daha sonra yaşamın merkezi deneyimi olarak ‘sahip olma ve kullanma’ duygusal tavrı gitgide güçlenirken ‘ben benim’ tepkisi zamanla zayıflatıldı. Araçlar yani maddi refah, üretim ve mal edinme böylelikle bir amaç haline geldi.
Bir süre sonra doğal bağlar olan aile ve topluluk dayanışması çözülmeye başladı. Bu nedenle günümüz insanı yapayalnız ve kaygılıdır. Özgürdür ama özgürlükten korkmaktadır. Çünkü sanayi sisteminin öncelikleri, denge, nicelik ve hesaptır. Her zaman şu soru sorulur, ‘Ne kâr getirir? Zahmete değer mi?’ sanayi üretimi alanında böyle sorular sormak elbette gereklidir. Lakin hesap kitap denge ve kâr ilkeleri aynı zamanda insanada uygulanmış ve ekonomiden bütünüyle insan yaşamına genişletilmiştir. İnsan bir iş girişimine dönüşmüştür.
Yaşam onun sermayesidir ve görevi sanki bu sermayeyi olabildiğince iyi yatırıma dönüştürmektir.
Eğer sermaye yatırımını iyi yaparsa başarılı olur. Eğer yaşamını kötü yatırımlarda kullanırsa o zaman da başarısız olur. İnsan böylece bir nesne olup çıkar.
İnsan nesne haline geldiği zaman fiziki açıdan hala yaşıyor olsa bile manevi açıdan ölüdür. Dolayısıyla çürümeye mahkum olmakla kalmaz, tehlikeli bir hal alır.
Bu konuda Sosyolog Durkheim’in dediği gibi (başı boşluk) anomi içinde yaşar. Bu insanın ayırt edici öğzelliği böllünme ve bayağılıktır.
Bu da onu bir “birey” değil bir “atom” yapar, onu artık (bireyselleşselleştiremez) bireyselleştirmez zerrelere ayırır.
“Atom” ve “Birey” aynı şeyi ifade eder, ilk sözcük yunanca ikincisi ise latincedir. Bu sözcüklerin kazandıkları anlamlar bir birine zıttır. Modern insan ‘bir’ olmayı umut etmiştir, gerçekte ise oraya buraya çarpıp duran kaygılı bir atom olup çıkmıştır.
Günümüz dünyasında ekonomi fiilen öyle bir noktaya gelmiştir ki, işleyişin koşulu olarak birer tüketici haline gelen olabildiğince az bireyselliği bulunan insan, özgür olduğu ve hiç bir otoriteye tabi olmadığı zannıyla anonim bir otoriteye boyun eğmeye hazır hale gelmiştir.
Dolayısıyla anlaşılan o ki, insan mutlu olmadı. Gün geçtikçe atomlarına ayrılan ve zamanla daha anlamsızlaşan bir dünyada “Özüne” dönmeyi henüz beceremediği için süreç de müsait olmadığından karekteristik olarak intiharın bir olgu haline gelmesi bazıları için maalesef kaçınılmaz olmuştur.
Dünya da her 40 saniyede bir intihar vakası gerçekleşiyor ve bu durum, yıl içinde milyonlarca insana tekabül ediyor. “Bu da bir pandemi” hemde gerçek, hiç şüheye yer yok. Maalesef görünen o ki, günümüzde kimse bunun önlemini almak için çaba sarf etmiyor.
Özümüze dönmemiz dileği ile Allah’a emanet olun... (Muhammed Şanlı – Hürseda Haber)