PKK ve Lanetli Zihniyet
Toplumsal ve Siyasal Gündem çok hızlı bir şekilde değişiyor...
Çoğu zaman hangi mevzuyu yazacağımıza karar vermekte zorlanıyoruz...
Hepsi birbirinden önemli meseleler...
Kamuoyunun gözünden kaçan birçok meselenin kayıp gitmesine izin veremeyiz...
Birilerinin ''Hafızasızlaştırma'' ve ''Belleksizleştirme'' müdahalelerine karşı şiddetle direnerek maskelerin düşmesini sağlayabiliriz...
Özellikle PKK ve Mücadele Metodu ile ilgili ahlaksızlıkların sümen altı edilmemesi gerekiyor...
Halkımıza Kemalist Kürt Hareketi PKK'nin yaptıklarını sunmak aciliyet arz ediyor...
Özellikle son günlerde gelişen bir kaç değişik mevzu ile alakalı yazmak durumunda hissediyorum kendimi...
****************
Hatırlanacağı üzere Hakkâri’nin Yüksekova İlçesi Uzunsırt Köyü kırsalında yaşanan çatışmada Diyarbakır Bismil nüfusuna kayıtlı Jandarma Er Hakan Koçer hayatını kaybetmişti...
Ölen askerin ailesi PKK'ye yakın...
Nitekim Koçer'in kuzeni Mehmet Vasıf Çelik PKK militanı olarak 21 Mart'ta Cudi Dağı’nda girdiği çatışmada öldürülmüştü...
Yani ailenin PKK'ye yakınlığı aşikâr...
Bunu bilen PKK aileyi kaybetmemek için dezenformasyoncu medyası aracılığıyla ölen Bismil'li Kürt asker Hakan Koçer'in ''PKK ile yaşanan çatışmada yaşamını yitirmediğini, aksine Karakol'da askerler tarafından öldürülüp çatışma bölgesine bırakıldığını ve çatışmada öldürülmüş süsü verildiğini'' kimliği meçhul ve meşkûk görgü tanıklarına dayanarak! iddia etti...
PKK Medyasının ismini vermek istemediği! görgü tanıkları!, ''ya masa başı sanal üretimdir, ya da bölgedeki PKK milisleridir''...
Tabii Tiyatro sahte görgü tanıkları ile bitmiyor...
İnandırıcı olsun diye resmi kişi ve kurumlar devreye sokuluyor ve çakma araştırma heyetleri oluşturuluyor...
Her zaman olduğu gibi İHD sahneye sürülüyor...
Ve bildik klasik ve klişe açıklama yapılıyor...
''Olayın şüpheli olduğu, konuyla ilgili bilgiler toplandıktan sonra gerekli açıklamaların yapılacağı'' bildiriliyor...
İşte PKK'nin taban kaybetmemek için sarıldığı Manipülasyonizm...
****************
Sistemin gadrine uğrayan ve evlatlarını Devlet katliamına kurban veren Roboski'liler PKK'nin talimatıyla harekete PKK'nin sivil kurum ve kuruluşların kışkırtmasıyla Operasyon bölgesinde asker ile karşı karşıya getirildi...
DTK, BDP, KESK, Genel-İş, MEYA-DER, Barış Anneleri İnisiyatifi, Göç-Der, TZPKurdî, TUHAD-DER, Diyarbakır 78'liler Dayanışma ve Araştırma Derneği, TMMOB, İHD, kültür ve kadın kurumları, ESP, EMEP, ve BDP'li Belediye başkanlarının da bulunduğu heyet Roboski'li anneleri önlerine katarak ''Roboski'ye Adalet Nöbeti'' eylemi kapsamında katliamın yaşandığı noktaya yürüyüş başlattılar...
Ve askerin TOMA'larla müdahalesi başlayınca sıkılan tazyikli suyun ortasında bırakılan yine Roboski'li aileler oldu...
Kendileri güvene alan sivil-siyasal kurum temsilcileri Katledilen anneleri ve geride kalan çocukları yeni bir Devlet şiddetinin ortasında bıraktılar...
Halkı Devletin önüne atıp uzaktan izlemek ve bu yolla tabanını genişletme hesapları yapmak PKK'nin kadim bir gerçeğidir...
*******************
Van Süphan Mahallesi’nde bulunan Vizyontele Konteyner Kent’te bulunan Polis Kontrol Noktasına düzenlenen saldırı da üzerinde durulmayı hak ediyor...
Deprem Musibeti ile evsiz kalmış binlerce insanın yaşadığı Konteyner Kent'te polis'e eylem düzenleyerek sivil halkı çatışma ortasında bırakmak ne anlama geliyor?..
PKK sivilleri çatışma ortasında bırakmayı bilinçli bir politikanın ürünü olarak gerçekleştiriyor...
Eğer yaşanan çatışmada hayatını kaybedecek masum vatandaşlar olursa faturasını Devlet'in Güvenlik Güçleri'ne keserek daha fazla taraftar toplama hedefinde...
Bu şeytani politikayı milyonlarca kez lanetliyoruz...
*******************
BDP Diyarbakır il yöneticilerinden M.Şah Teke'nin Hizbullah'ın yükselişi karşısında sinir sistemlerinin bozulmasından kaynaklı olarak Ergani'de yaptığı açıklamada Mustafa Karasu'dan esinlenerek Hizbulah'ın Devletin emriyle geçmişte Kürtleri! (PKK ile Kürtleri özdeşleştiriyor) katlettiği iddialarını dillendiriyor...
Sorun burada değil...
Yaptığı açıklamada geçen ''İman'' kelimesinin Diha ve Özgür Gündem tarafından çıkarılarak, yerine ''Dil'' kelimesinin eklenmesidir...
İşte ilgili açıklamanın Kürtçe orijinali ve Türkçeye yapılan yanlış tercümesi...
"Em wekî gelê kurd ji boz iman, çand û nirxén xwe dê têbikoşin. Zihniyeta kudi demên borî de bi destê Hîzbullah ê gelê kurd qetil dikir, niha jî bi operasyonên qirkirina siyasî hewl dide ku heman tiştî pêk bîne."
“Bizler de Kürt halkı olarak dilimiz kültürümüz ve değerlerimiz için mücadele edeceğiz. Geçmişte Kürt halkını Hizbullah’ı kullanarak katleden zihniyet, şimdi de bunu tutuklama ve soykırım operasyonlarıyla gerçekleştirmeye çalışıyor”
“Bizler de Kürt halkı olarak dilimiz kültürümüz ve değerlerimiz için mücadele edeceğiz. Geçmişte Kürt halkını Hizbullah’ı kullanarak katleden zihniyet, şimdi de bunu tutuklama ve soykırım operasyonlarıyla gerçekleştirmeye çalışıyor”
Kürtleri ve dillerini sekülerleştirme projesini geçmişten beri bilinçli bir şekilde yürüten PKK'nin bu sinsi politikasını görmeliyiz...
''Xweda Ji te Razîbe''nin ''Gelek Spas Dikim''a dönüştürülmesi, Kürtçe'yi manevi köklerinden koparma operasyonudur...
''İyda we Mubarek be''nin ''Cejna we Pîroz be''ye dönüşmesini arzulayanlar, atalarımızın yüzlerce yıldır kullandığı bu kavramlara pusu kurarak Kürtleri Cahili ideolojilerin karanlık tünellerine sürüklemenin peşindeler...
Kürt Dili içerisinde bulunan İslami ve Vahyi kavramları Batı'dan ithal ettikleri seküler kavramlarla takas edenlerin niyetleri bozuk...
PKK de Kürtçe'yi Seküler, sanal, sabıkalı ve sapkın bir hale getirme mücadelesi veriyor anlayacağınız...
********************
Musa Anter'in katil zanlısı olan Jitem Tetikçisi Hamit Yıldırım Şırnak'ta gözaltına alınıp tutuklandı...
PKK'yi birden panik havası sardı...
Çünkü Musa Anter cinayetinde Jitem-PKK kolektivizasyonu yoğun bir şekilde kendini hissettiriyordu...
PKK ise Yıllarca Musa Anter edebiyatı yaparak zeminini sağlamlaştırmaya çalıştı...
Ancak görünen o ki Hamit Yıldırım'ın yakalanması birçok gerçeğin ortaya çıkmasına ve perde arkasındaki ellerin deşifre edilmesine yol açacaktır...
PKK bu katliamdaki rolünü örtbas etmeye çalışarak hiç bir yere varamaz...
Artık teknoloji çağındayız ve birçok sır açığa çıkıyor...
Her şeyi bir tarafa bırakalım da Hamit Yıldırım'ın 20 yıl boyunca Şırnak'ta yaşıyor olması ve PKK ile hiç bir sorun yaşamamış olması bile PKK'nin hangi paradigmaya hizmet ettiğini gösterir nitelikte değil midir?...
20 yıldır ''Apé Musa'' sözcüğünü diline dolayan duygu sömürücüleri PKK'nin Hamit Yıldırım'a dokunmamasını nazıl izah edecekler?..
Bir insan PKK'ye düşman ise ve PKK'nin infaz listesinde bulunuyorsa asla gitmemesi gereken iki il var; Hakkari ve Şırnak...
O halde sormak gerekir; Hamit Yıldırım'ın Şırnak'ta olduğunu çok iyi bilen ve bunu medya organlarında defalarca dillendiren PKK niçin Hamit Yıldırım'a dokun(a)mamıştır?..
Sahi! ''Apé Musa!'' Ajitasyonunu dilinden düşürmeyen Özgür Gündem Yazarları Veysi Sarısözen ve Delil Karakoçan niçin Hamit Yıldırım'ın yakalanması ile ilgili tek kelam etmemiştir...
Bununla birlikte Hamit Yıldırım'ın yakalanması ile alakalı 7 haber yapan ANF, 6'sı yakalanma ve mahkeme safhasına getirilmesi ile alakalı 1'i ise PKK'yi aklamayı amaçlayan haberlerinden ilk 6'sında Hamit Yıldırım'ı Eski itirafçı-korucu olarak tanıtırken giden yoğun tepkiler üzerine son haberinde ''Jitem elemanı eski itirafçı-korucu'' diyebilmiştir...
Bu anlamda PKK Medyasının kullandığı dilde oldukça önemlidir...
Hamit Yıldırım'ın ''Eski'' bir itirafçı-korucu olduğu işlenirken, son dönemlerde normal bir vatandaş gibi hayatını sürdürdüğü zihinlere kazınıyor...
Yoksa PKK ile Hamit Yıldırım arasında Musa Anter cinayetindeki rolleri açığa çıkmasın diye gizli bir anlaşmamı gerçekleşti...
Musa Anter cinayetiyle alakalı PKK katmanlarına yayılan bu panik halinin izahı bence çok zor olmasa gerek...
Baksanıza Kandil sakinlerinin ve Özgür Basın! Yazarlarının ağzını kilit açmıyor...
*****************
PKK ve legal kurum ve kuruluşları, Kürt toplumu arasında Kültürel asimilasyon ve alinasyon çalışmalarını da hızla sürdürüyorlar...
Çok Kültürlülük maskesi altında Kürtler İslam'a yabancılaştırılıyor ve Tevhidi değerlere sadakat aşındırılıyor...
''Çok sesli ve çok renkli toplum'' lafazanlıklarının realiteye tekabül etmeyen hinliğini sezmek hiç de zor değil...
Diyarbakır gibi İslami Kimliği belirgin bir şehirde esamesi okunmayan Alevi'liği ve Süryani'liği yeniden hortlatmaya çalışmak, Kürtlerin inancına savaş açmaktan başka bir şey değildir...
Diyarbakır'da olmayan Kemalist karakterli ve mahreçli Aleviliği sırf Alevilere şirin görünmek ve oya tahvil etmek için Cemevi açarak kışkırtmak kime ve neye hizmettir acaba?..
Bunun yanı sıra 24 Mayıs Günü Ali Paşa Mahallesi'nde Meryemana Kilisesinin de bulunduğu Ana Sokağı'nın ismini, 1000 yıla yakın bir süre önce yaşamış Diyarbakır Metropoliti Süryani papazı Bar Yakup Salibi ismi değiştirmek ''Müslüman Mahallesinde Salyangoz satma'' değil de nedir?..
Adı sanı duyulmamış Ermeni-Süryani-ézidî-Yahudi isimleri Ali Paşa ve Mardinkapı sokaklarına takanlar Müslüman Kürt halkının İslami Kimliğiyle hesaplaşma mücadelesini kaybedecekler...
Yüzde 90'dan fazlası Müslüman olan Amed'in, sokaklarına ve caddelerine Müslüman Kürt Şahsiyetlerin ismini koymayanlar Kürt halkının temsilcisi asla olamazlar...
İşin ilginç yanı; her fırsatta ''Müslüman Kürtler'' sözünü dilinden düşürmeyen Ak Parti il yetkilisi zatın bu açılışa eşlik etmesi ve desteklemesidir...
*******************
3 Temmuz günü BDP'li Sur Belediyesi Çarıklı (Yeşilvadi) beldesinde Parti Binası ve Taziye Evi açılışı yaptı...
Açılış kurdelesini Mele diye pazarlanan Muhammedé Kawarî, Protestan Kilisesi Papazı Ahmet Güvener ve Süryani Kilisesi Papazı Yusuf Akbulut yaptı...
Devletten Emeklilik maaşı, İslam Düşmanı Sosyalist Örgütten hizmet! maaşı alan güdümlü Melelik ve Kürt mahallesinin diyalogseverleri!..
Milliyetçi Türk Diyalogcularının, Milliyetçi Kürt Diyalogcularından hiç bir farkı yok...
İkisi de kendileri dışındaki Müslüman gruplara düşman...
İkisi de Kemalist Statüko karakterli...
Göz boyama taktikleri ve ideolojik tezviratçılığın izlerini sürüyoruz...
İslam maskesi altında İslam'ın altını oyanlara tanıklık ediyoruz...
Değişen figüranlar... Oynanan oyun hep aynı...
Nebevi İslam'ı sahte İslam'larla etkisizleştirme operasyoncuları...
Sizi ve lanetli rolünüzü tarihe ve topluma not düşmek için deşifre etmeye devam edeceğiz...
Not: Molla'nın başına getirilen tufanı ise bir aksilik olmazsa anlatacağız inşaAllah...
(Hürseda Haber)