Hizbullah Üzerinden Hizbullah'ı Vurma Şeytanlığı
Kürdistan'dan Türkiye geneline yayılan ve Avrupa'ya taşan Müslüman Kürtlerin yükselişi, kaos ve kriz tetikçiliği yapmayı marifet ve maharet sayan provokatörleri harekete geçirdi...
Kürtler'de İslami Kimlik geliştikçe ve Tevhidi Kişilik güçlendikçe birilerinin nabız atışları yükseliyor...
''Kürdistan''ın ''Kürdislam''a dönüştüğünü görünce ''Kürdisyan'' hayalleri suya düşenler ne yapacaklarını bilmemenin verdiği şaşkınlıkla ''Kerameti kendinden menkul'' saçmalıklara imza atmaya başladılar...
Yıldırım Deniz örneğinde olduğu gibi...
''Yeraltı medreseleri ve Hizbullah'' başlıklı temelsiz ve zeminsiz bir yazı üzerinden Hizbullah'ı vurmayı hedefliyor...
Şu an hayatta olmayan insanlar üzerinden kelime oyunlarına başvuruyor...
Çarpıtma, saptırma, çelişki, komplo teorisi, yalan, çakma yaşanmışlıklar, sahte şahitlikler ve bulanık söylemler o kadar içiçe geçmiş ki mide bulandırmaktan öteye gitmiyor...
''Çamur at, tutmazsa izi kalır'' mantığı yazının bütününe hakim...
Hizbullah'ın çıkışı üzerine yazdığı eski hakaret-amiz ve intikamcı yazılarında derin bağlantıları dilinden düşürmeyen biri, ne oldu da Hizbullah'ın çıkışına yönelik eskisinden tamamen farklı bir ideolojik söylem noktasına geldi...
Molla Abdulhakim ve Molla Süleyman efsaneleri yeni mi aklına geldi...
Yıldırım Deniz yıllardan beri kendine vazife bildiği Hizbullah düşmanlığı eksenli yazılarında niçin ''yaşanmışlıkları!''ndan ve hiç değinmediği çevresel tanıklıklardan! bahsetme gereği duymadı?..
Sahi! Gerek kendisinin gerekse yakın çevresinin gözlemlerine dayanarak kanıtlamaya çalışacağı Hizbullah'ın kurucularına dönük martaval, maval ve masalları niçin bugüne kadar kusmadı?..
13 yaşında yaşadıklarını! yeni mi hatırladı yoksa?..
Hizbullah aleyhine olacak en küçük bir ayrıntıyı bile büyük bir öfke ve kinle gündemleştirmekten kendini alamayan birinin, bugüne kadar duyulmamış ve dillendirilmemiş yeni incilerle sahneye sürülmesi şu gerçeği açıkça orta yere seriyor aslında;
Bir insanın hafızası güdümlü olursa ve iradesini belli ideolojik merkezlere tebelleş edip peşkeş çekerse, bir gün yaptıkları ve yazdıkları kendisini ve sırtlandığı iğrenç rolü ele verir...
Yıldırım Deniz isimli çakma mahlaslı olduğunu ihsas ettiren şahısta kendi misyonunu, ''Hizbullah'a saldırayım'' derken deşifre etmiştir...
Özgür-Gündem'de sürekli yayınlanan yazılarında bol ayet ve hadisli salvolarla Sosyalizm/PKK soslu İslam mantalitesi pazarlayan ve ayetle (Şura;39) başladığı yazısını KCK tutuklularını selamlama ile bitiren Yıldırım Deniz, Hizbullah hakkında yeni sayılabilecek ve ağızlarından ''Şorık-Salya'' akıtarak Hizbullah karşıtı palavrasyonları büyük bir iştahla bekleyen müştehi müşterilerin, yazısını kendi site ve sayfalarından yayınladığını gördükçe; daha fazla gaza gelecek ve ''Provokasyon şakşakçılığı''nı kendisine yüklenen lanetli misyon gereği sürdürmeye devam edecektir herhalde...
Kürdistan'da Kemalizm ve Apoizm'in arasından Müstakil ve Müstakim İslami bir gücün kendini yoğun bir şekilde hissettiren yükselişi karşısında sevinmesi ve desteklemesi gerekirken, aksine ''Öfke'', ''Kin'' ve ''Hased'' nöbetine tutulan bir takım İslamcı! ve Demokratik kültürcü! kesimlerin Hizbullah'a karşı ''Agresyon'' hali yaşaması tam anlamıyla vicdansızlığın tezahürüdür...
Özgür Gündem, Yıldırım Deniz'in bu yazısını yayınlamadı...
Anti-Hizbullah misyon bu kez Taraf'a yüklendi...
Anlaşılan o ki Yıldırım Deniz, PKK jargonu ve Sosyalist İslam retoriği kullanarak Hizbullah'ı etkisizleştiremeyeceğini gördü...
Şimdi ise kendisini Hizbullah'ı kurduğunu iddia ettiği zatların geleneğinden gelme payesi ile taltif ederek, PKK karşıtı siyasal bir hareketin mensubu edasıyla, aslında Hizbullah'ı kuranların rahle-i tedrisinde diz çöktüğünü ve halis talebeleri olduğunu, ancak rahmetli Hüseyin Velioğlu'nun gelip Hizbullah'ı kendilerinden çaldığı safsatasını işliyor...
Madem Hüseyin Velioğlu hitabeti ile gençler üzerinde etkili, niye başkalarının kurduğu bir yapıyı! ele geçirme mücadelesi versin ki?..
Kendi yapısını kendisi kur(a)maz mı?..
Kaldı ki bu iddia görünümlü düzmecelerin doğruluğunu kabul edecek birini dahi Kürdistan'da bulmak mümkün değil...
Bu gerçeği bugüne kadar (Yıldırım Deniz dahil) kimse fark etmedi de, yeni yeni mi kendisine farkettirildi?..
Hele hele geçmişte PKK ile ortak bir kolektivizasyonda buluşarak Hizbullah'ı bitirme mücadelesi verenlerin, bir yandan Hizbullah'ın kuruluş sürecini Hüseyin Velioğlu ile izah etmeleri, diğer yandan kalkıp da bu yazıyı sitelerinde yayınlama sevdasına kapılmaları; tek kelimeyle ''fitne kazanını kaynatma'' güdüsünün hala bünyelerinden çıkmadığına işarettir...
Kemalizm'e ve Kürdistan'daki aktif silahlı-siyasal gücü PKK/BDP'ye beslemedikleri kin ve düşmanlığı Hizbullah'a besliyorlar...
Ne kadar yazık!..
''Sosyalizm Din karşıtı değildir'' hamakatine imza atan birinin, bu yazısında Sosyalist PKK'nin Din karşıtlığından dem vuran birine dönüşmesi içine düştüğü çelişkinin derinliğini göstermesi açısından ibretliktir...
Ya da çelişkiden ziyade Hizbullah'a PKK diliyle saldırmanın beş para etmediğini görmenin oluşturduğu bozuk haleti ruhiye ile saf İslami bir çizgiden ve hatta Hizbullah üzerinden Hizbullah'ı vurma şeytanlığı söz konusu...
Hem de hiç bir şekilde Siyasi konumlanması olmayan İlimle meşgul zatları, büyük siyasi bir hareketin kurucusu olarak sunma seviyesizliğinde bulunarak...
Bir de yazıda oldukça sırıtan bir saçmalık var...
Özetle; Molla Abdulhakim ve Molla Sadık'ın kurduğu Siyasal oluşum Hizbullah!! İlim dersleri alsınlar diye İran'a öğrenciler gönderiyor!, daha sonra tahsillerini tamamlayan öğrencilerle birlikte Kürdistan'da kırtasiye ve kitap evleri açılıyor, daha sonra Hüseyin Velioğlu yapının içerisine sızıp kontrolü ele geçiriyor, Molla Abdulhakim tehditlerden korkup boşaltılmış dağ köyündeki medresesine hapsolarak ölünceye kadar orada kalıyor ve öldükten sonra Hizbullah, Menzil, PKK'den oluşan kalabalık bir kitle cenazesine katılıyor!, ve bundan sonra Hizbullah, İlim ve menzil diye ikiye bölünüyormuş!..
Şimdi Hizbullah'ın kurduğu ilk kitabevi, sürece şahitlik eden herkesin yakından bildiği İlim kitabevi...
Kitabevi'ni açan ise Hüseyin Velioğlu...
Daha önce Hizbullah'a ait bir kitabevi duyan, bilen ve gören kimse yok...
''Hizbullah ve PKK kem kalkıp Molla Abdulhakim'i ölümle tehdit ediyor, hem de cenazesine katılıyor'' söylemi ne kadar büyük bir gaflet halidir...
Cenazeye Hizbullah ve Menzil'in iki ayrı yapı olarak katıldığını söyleyip, sonra Hizbullah'ın parçalanmasından İlim ve Menzil'in oluştuğunu iddia etmek ne büyük bir yüzsüzlüktür...
Cehaletin bu kadarına da pes doğrusu...
Yıldırım Deniz tam bir Cehl-i Mürekkep halini yaşıyor dersek, herhalde abartmış olmayız...
(Hürseda Haber)