Müslüman Kadın Vakur Duruşuyla Örnek Olmalıdır
Bismillahirrahmanirrahim.
“Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten alıkoyarlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir.” (Tevbe / 71)
“(Şeytan) dedi ki: “Beni azdırman sebebiyle, onlar(ı saptırmak) için senin dosdoğru yoluna oturacağım. Sonra gerçekten onlara önlerinden ve arkalarından, sağlarından ve sollarından yaklaşacağım. Onların çoğunu şükrediciler olarak bulamayacaksın.” (A’raf / 16–17)
“…Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse cennete girmez.” (Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)
Kur’an’ı Kerim’in gerek yukarıdaki ayeti celilesinde gerekse başka birçok ayetinde mümin olan erkek ve kadınlar beraber zikredilmiş, birçok güzel ortak vasfa sahip oldukları beyan edilmiştir. Bu ayeti kerimede görüldüğü gibi kadın ve erkek müminlerin birbirlerinin velileri oldukları, iyiliği emrettikleri, kötülükten nehy ettikleri, namazı dosdoğru kıldıkları, zekâtı verdikleri, Allah ve Resulüne itaat ettikleri ve bu güzel vasıfları sebebiyle Allah (CC)’ın merhametine nail olacakları zikredilmiştir.
İnsanların birçoğunun haram içerisinde tepindikleri bir dönemi yaşamaktayız. Böyle bir ortamda Allah (CC)’ın bize hidayeti lütfedip İslam ve Müslümanlara hizmet etmeyi ve salih insanların oluşturduğu bir yapı ile beraber oluşumuzu nasip etmesi, Rabbimizin bizi sevdiğinin bir alametidir.
İnsanlarımıza iyiliği emretme ve kötülükten nehyetme vazifemizi erkek ve kadın olarak ifa etmenin ortamının oluşması ve mensubu olmakla iftihar ettiğimiz camiamızın bizlere birçok hayır kapısını açması elbette bizler için büyük bir lütfu ilahidir. Bizler bu hayırlı işlerle uğraşırken şeytan ve avenesinin boş durmayacağı ve bizleri de münkerata bulaştırmak için her türlü entrikaya başvuracağı kuşkusuzdur.
Bacılarımız için birçok hayır kuruluşu ve hizmet alanları açılmıştır. İlahi rahmetle kuşatılmış bu ortamlarda İslami sorumluluklarını ifa etmeleri için her türlü imkân hazırlanmıştır. İslami tedrisat yapılan eğitim kurumlarımız, derneklerimiz, hayır kurumlarımız, siyasi alanda varlık göstereceğimiz kuruluşlarımız, medya kurumlarımız mevcuttur. Bütün bu alanlarda çok hayırlı hizmetler yapma, insanlarımızı girmiş oldukları felaket yolundan çevirip İslam’ın sahili selametine çıkarma imkânlarımız mevcuttur. İhlasla ve takva ile bu alanlarda çalışmamız durumunda, dünyada huzur ve selamet, ahirette ise Firdevs cennetleri kazanma imkânımız vardır. Kimimiz konuşarak, kimimiz yazarak, kimimiz okuyarak, kimimiz okutarak, kimimiz koşarak, kimimiz koşturarak, kimimiz bütün bunları yapanlara hizmet ederek sorumluluğumuzu yerine getirmeye gayret ediyoruz. Rabbim bütün bunları kendi rızası için kabul etsin.
Bu faaliyetleri sürdürürken özellikle dikkat etmemiz gereken bir nokta vardır. Gece gündüz uğraşıp çektiğimiz sıkıntılar ile beraber bütün bu hayırlı amellerimizi boşa çıkaracak ve hesap gününde bizi hüsrana uğratacak tehlikeler de mevcuttur. Özellikle bu kötü ortamdan sıyrılıp Rabbimize kul olma ve O’nun rızasını kazanma gayretimizden nefis ve şeytanın memnun kalmayacağı, bu sevincimizi kursağımızda bırakmak için her türlü hile ve desiseye başvuracağı muhakkaktır. Bizi bütün bu güzelliklerden alıkoymak ve amellerimizi boşa çıkarmak için nefis ve şeytanın bu amansız düşmanlığını hep zihnimizde tutmamız ve ona karşı korunmamız gerekir.
İhlas ve takva libasına bürünmeden, nefsin ve şeytanın hile ve desiselerinden emin olmak mümkün değildir. Allah korusun, sağ, sol, arkada ve ön tarafımızdan girip bize kibri telkin edecek ve ayaklarımızı yerden kesip havalarda uçurtacak. Öyle bir hal yaşatacak ki, insanları gözümüzde değersiz ve cüce, bizleri ise yere göğe sığmaz devler olarak gösterecektir.
Bu durumda olan insan her ne amel işlerse işlesin cehenneme yakıt olmaktan emin olması mümkün olmayacaktır. Özellikle bacılarımızın böylesi bir akıbetle baş başa kalmamaları için kibir, kendini beğenme, kendini gösterme afetinden uzak durmaya çalışmaları, ihlas ve takvaya tutunmaları gereklidir. Çalışma ortamlarımızda sorumluluk üstlenmiş, bazı makamları işgal etmiş bacılarımızın özellikle bu hususa dikkat etmeleri gerekir. Bu tür makamlar, kibir belasına sürükleyecek afetler olmaktan öte tevazu ve alçak gönüllülük kazandırmalıdır.
Diğer taraftan ihlası bozucu, nefsi öne çıkarıcı yaklaşım ve davranışlardan uzak durulmalıdır. Bu tür yaklaşımlar, çalışmaların bereketini yok eder ve amelleri boşa çıkarır. Özellikle çalışma içinde bulunan ve sorumluluk mevkiinde olan bacılarımızın bu tür nefsi ve şeytani hastalıklardan azami derecede uzak durmaları ve şu duayı kendilerine virt edinmeleri gerekir:
“…Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım. Ve onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım Rabbim!” (Mu’minun / 97–98)
Gıybet, dedikodu, nemime, fitne, iftira, haset, lakap takma gibi hastalıklardan da ateşten kaçar gibi kaçmak gerekir. İnsanlarımızı karanlıklardan kurtarma adına yola çıkmış bacılarımızın, bu helak edici davranış ve yaklaşımlardan uzak durmaları gerekir.
Her Müslüman için edep ve hayâ önemlidir ve vazgeçilmezdir. Ancak Müslüman kadınlar için edep ve hayâ kuşkusuz daha önemli ve daha elzemdir. Müslüman bacılarımız hayâ timsali olmalı ve Müslüman kadının ziyneti olan hayâyı, kendi şahıslarında başta olmak üzere toplumda yeniden ihya etme sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekir. Kadınlık nezahetinden ve vakarından uzak olan kimi mahlûkun; “biz kimsenin namusu değiliz” gibi naralar attığı bir toplumda, bacılarımıza bu konuda kuşkusuz daha büyük vazife düşmekte ve İslam dininin belirgin karakterinden olan hayâ duygusunu yeniden canlandırmaya çalışmaları gerekmektedir.
İslam’a ve Müslümanlara hizmet eden kurumlarda görev almış ve sorumluluk üstlenmiş bacılarımız başta olmak üzere her bacımız olgunluğuyla, vakarıyla, edep ve hayâsıyla, ihlas ve takvasıyla, mütevazı ve alçak gönüllüğüyle, nefsi ve şeytani hastalıklardan arınmış haliyle topluma örnek olmalıdır.
Müslüman kadının şahsiyetini ve üstün ahlakını yeniden canlandırma gayreti içinde olmalıdır. Her bacımız durumunu gözden geçirip varsa eksikliklerini tespit edip gidermeye çalışmalıdır. Her birisinin birer Hz. Hatice, Aişe, Ümmü Seleme, Fatma, Sümeyye ve Zeynep olup bu örnek şahsiyetlere benzemeye çalışmalarını umuyor ve diliyoruz.
Bütün bunlardan sonra bacılarımıza şu hatırlatmayı da yapmak istiyoruz: Kurum ve kuruluşlarımızın büyümesi ve daha geniş halk kitlelerine ulaşması ve yayılması için ciddi bir gayret içine girmemiz gerekmektedir. Bunun için tüm kardeşlerimizden; medyamıza daha büyük destek vermelerini, sahip çıkmalarını, daha çok insana ulaştırmalarını, gazete ve dergilerimizin tirajlarının daha bir yükselmesi, radyo, televizyon ve sitelerimizin daha etkili ve faal olması için ciddi destek vermelerini, maddi ve manevi katkıda bulunmalarını istiyor ve bacılarımızdan bekliyoruz. Sevdiklerimize gösterdiğimiz itinanın aynısını bu kurum ve kuruluşlarımıza da göstermemiz gerekir. Bu güzel davranışlarınızla eşlerinize, babalarınıza, kardeşlerinize, abilerinize yani erkeklere örnek olmanızı bekliyoruz.
Hz. Peygamberi anma etkinliklerinde oluşan rahmeti vesile kılıp daha çok insana ulaşma ve daveti sunma temennisiyle… Rabbim bizi razı olmadığı her türlü hal, hareket ve davranışlardan korusun. (Âmin)
Allah’a emanet olun.
Başyazı / Nisanur Dergisi - Nisan 2015 (41. Sayı)