Medya Üzerinden Batılılaşma Faaliyetleri
Batılılaştırma faaliyetlerinin bir diğer alanı medyadır. Medya, İslam’a karşı kullanılan en kuvvetli silahtır. Görsel basın ve yayın organları bulunmakta olan medya, basın ve yayından ziyade birçok ahlak dışı, toplumu ifsat eden ve aile yapısının temeline dinamitler yerleştiren bir yapıdır.
“Medya” diye isimlendirilen bu yapı hangi amaca hizmet etmek için kurulmuştur? Önce bunu sorgulamamız gerekir. Çünkü medya iki tarafı keskin bir kılıç gibidir. Eğer doğru yönde kullanılırsa İslam’a ve insanlığa hizmet eden güzel bir araç olur. Eğer medya şeytan ve dostlarının kontrolünde olursa, fitne ve fücur aracı olarak insanlığa ve İslam’a en büyük zararı veren bir araç haline gelir.
İyi biliyoruz ki şeytan ve dostları tüm inananların önlerinde, arkalarında, sağlarında ve sollarında durarak onları daima şirke sokmaya, günaha ve harama bulaştırmaya çalışır. Batılılaştırma faaliyetleri kapsamında Batılılar, İslam toplumlarına kolay bir şekilde ulaşmak için yoğun çabalar sarf etmiş; insan fıtratını bozmak ve ruhun arılığını kirletmek için şiddetli bir çalışma yapılmıştır. Bunun için günümüz insanının en çok odaklandığı ekranlara yönelik büyük projeler hazırlayıp sunmaktalar.
Bu projelerden bir kaç tanesini şunlardır:
Telefon, internet, televizyon, tüketim reklamları, sokaktaki billboardlar, market camındaki reklam afişleri, alışveriş poşetlerinin üstündeki reklamlar, gazeteler ve üzerindeki karikatürler vs.
Evimizden dışarı çıktığımız andan itibaren hangi yöne baksak bu tablolarla karşı karşıya kalmaktayız. Peki ya evimizde başköşeye oturttuğumuz televizyon? Ellerimizdeki akıllı telefonlara kilitlenmiş durumdaki beyinlerimiz? Gittikçe bulanıp hissizleşirken, kendisine dahi faydası olmayan insancıklar haline getirilmeye çalışılan toplumlar inşa edip, kolay bir şekilde yönetme sistemini kurmuş bulunmaktalar. Adı geçen cihazlardan sürekli beyinlerimize Batı üslubu yaşam tarzı pompalanmakta!
Batılılaştırma faaliyetlerinde en etkili araçlardan biri televizyondur. Televizyon yalnızca teknolojik bir cihaz değil; Batı kültürünün taşıyıcısıdır. Televizyon çağımızda dünyayı kontrol etmenin veya hâkim kültürü sürdürebilmenin en etkili yollarından birisi olurken; Batı kültürünün, kapitalizmin tüketim kültürünün topluma taşınmasında batılılar için önemli bir araçtır.
Batılılaştırma faaliyetlerinin arasında televizyonun rolü ve etkisi çok geniş bir alana yayılmakta. Birinci etkisi görsel olması… Tıbben de bu kanıtlanmıştır. İnsanların %80`i görseldir. İnsan gördüğü şeyi kolay kolay unutmaz, fakat duyduğu sözleri kolayca unutabilir. Bu yüzden görsel medyaya ağırlık veren batılı güçler bütün enerjilerini bu yönde kullanmakta, İslam toplumlarına bu şekilde yön vermektedir.
Bazı âlimlerin televizyon hakkındaki düşünceleri şudur:
“Televizyon deccalin kendisi olabilir. Çünkü deccalin yapacağı her türlü fiili televizyon programları yapmakta.”
20. asrın ilk çeyreğinde sinema, radyo ve televizyon icat eden Batılılar bu cihazları bir süre kullanmada tecrübe kazandıktan sonra sayısızca film yapıp ortaya çıktılar. Bu filmler Batı yaşantısına yönelik hazırlanmış bu programlarla Müslümanlara batı kültürü entegre edilmesi hedefleniyordu.
Bu iletişim araçlarını batılı ülkeler özellikle halkı Müslüman olan ülkelere şu telkinlerle sunuyordu: “Bu araçlar sizi çağdaş uygarlık seviyesine ulaştıracak!”
Evet, radyo, televizyon ve sinema gibi icatlar sayesinde ahlakı yozlaştıracak, Allah’a olan inancı zayıflatacak, fuhuş ve zinayı normalleştirecek, helal ve haramı birbirine karıştıracak, İslam toplumlarını birbirine kırdıracak, dünya sevgisi Müslümanlara aşılayacaklardı. Nitekim öyle de oldu…
Değerli kardeşlerim!
Yaşadığımız zaman diliminden yola çıkarsak geçmişe dair şunu görmüş oluruz.
70 yıl önce ki bir İslam toplumunun sokaklarını bir düşünün… Çıplaklık ve açılma nedir bilmeyen halkı Müslüman olan ülkemizin ve Müslüman kadının günümüzdeki durumuna bir bakın! Evet, imanı zayıflatılmış Müslüman kadına, televizyondaki batı kadınları gibi süslenme, erkeklere cazip görünmenin ne demek olduğu gösterildi. Makyaj ve diğer kozmetik ürünlerine heveslendirildi. İzletilen diziler sayesinde eğlence, dans, “flört” gibi batılı insanların alışkanlıkları, televizyon kanallarından doğunun Müslüman yuvalarına akıtıldı. Batıdan ihraç edilen bu yaşam tarzı “modern hayat” diye insanımıza empoze edildi.
Yine aynı medya araçları tarafından batıl, masum ve şirin gösterilirken; hak ve hakkın taraftarları daima insanların özgürlüklerine engel, istek ve arzularına yasak koyan bir düşünce ve hayat tarzı olduğu Müslüman toplumlara sunuldu ve hala sunulmaktadır. Yine aynı oluşumlar tarafından İslam’a ve Müslümanların inançlarına her türlü saldırı yapıldı ve hala yapılmakta.
Televizyon dizilerinde izleyen insanların bilinçaltına yerleşmesi için şu yapılmakta:
Dikkat ederseniz dindar veya imam rolündeki bir karakteri canlandırırken izleyiciye şu mesajı vermeye çalışırlar. İmam olan kişiyi sahtekârlık veya muska yaparken canlandırırlar. Dindar olanı da onun bunun namusuna göz diken veya haksızlık eden biri olarak göstermeye çalışırlar. Bunlar bilinçli yapılan şeylerdir. Yine aynı filmler üzerinden İslam’ı sembolize eden Müslüman kadının başörtüsünü sadece mezarlık ziyaretinde veya ölen birine mevlit okurken başa takılması gereken bir örtüymüş gibi göstermeye çalışır; bunun dışında örtülmesi gerekmediğini genç nesillere bu şekilde aşılarlar.
Medyanın kullandığı taktik ve hilelerin bazıları da şu şekildedir: Günlük ve haftalık gazetelerin, dergilerin müstehcen yayınları, fuhuşla ilgili fıkraları ve utanç verici resimlerin sergilenmesi bu işin ayrı bir boyutudur.
Rabbimiz, bizleri bu hileler karşısında kendisine ve ailesine mukayyet olanlardan eylesin…
Nurten Özer / Nisanur Dergisi - Ağustos 2015 (1-45. Sayı)
“Medya” diye isimlendirilen bu yapı hangi amaca hizmet etmek için kurulmuştur? Önce bunu sorgulamamız gerekir. Çünkü medya iki tarafı keskin bir kılıç gibidir. Eğer doğru yönde kullanılırsa İslam’a ve insanlığa hizmet eden güzel bir araç olur. Eğer medya şeytan ve dostlarının kontrolünde olursa, fitne ve fücur aracı olarak insanlığa ve İslam’a en büyük zararı veren bir araç haline gelir.
İyi biliyoruz ki şeytan ve dostları tüm inananların önlerinde, arkalarında, sağlarında ve sollarında durarak onları daima şirke sokmaya, günaha ve harama bulaştırmaya çalışır. Batılılaştırma faaliyetleri kapsamında Batılılar, İslam toplumlarına kolay bir şekilde ulaşmak için yoğun çabalar sarf etmiş; insan fıtratını bozmak ve ruhun arılığını kirletmek için şiddetli bir çalışma yapılmıştır. Bunun için günümüz insanının en çok odaklandığı ekranlara yönelik büyük projeler hazırlayıp sunmaktalar.
Bu projelerden bir kaç tanesini şunlardır:
Telefon, internet, televizyon, tüketim reklamları, sokaktaki billboardlar, market camındaki reklam afişleri, alışveriş poşetlerinin üstündeki reklamlar, gazeteler ve üzerindeki karikatürler vs.
Evimizden dışarı çıktığımız andan itibaren hangi yöne baksak bu tablolarla karşı karşıya kalmaktayız. Peki ya evimizde başköşeye oturttuğumuz televizyon? Ellerimizdeki akıllı telefonlara kilitlenmiş durumdaki beyinlerimiz? Gittikçe bulanıp hissizleşirken, kendisine dahi faydası olmayan insancıklar haline getirilmeye çalışılan toplumlar inşa edip, kolay bir şekilde yönetme sistemini kurmuş bulunmaktalar. Adı geçen cihazlardan sürekli beyinlerimize Batı üslubu yaşam tarzı pompalanmakta!
Batılılaştırma faaliyetlerinde en etkili araçlardan biri televizyondur. Televizyon yalnızca teknolojik bir cihaz değil; Batı kültürünün taşıyıcısıdır. Televizyon çağımızda dünyayı kontrol etmenin veya hâkim kültürü sürdürebilmenin en etkili yollarından birisi olurken; Batı kültürünün, kapitalizmin tüketim kültürünün topluma taşınmasında batılılar için önemli bir araçtır.
Batılılaştırma faaliyetlerinin arasında televizyonun rolü ve etkisi çok geniş bir alana yayılmakta. Birinci etkisi görsel olması… Tıbben de bu kanıtlanmıştır. İnsanların %80`i görseldir. İnsan gördüğü şeyi kolay kolay unutmaz, fakat duyduğu sözleri kolayca unutabilir. Bu yüzden görsel medyaya ağırlık veren batılı güçler bütün enerjilerini bu yönde kullanmakta, İslam toplumlarına bu şekilde yön vermektedir.
Bazı âlimlerin televizyon hakkındaki düşünceleri şudur:
“Televizyon deccalin kendisi olabilir. Çünkü deccalin yapacağı her türlü fiili televizyon programları yapmakta.”
20. asrın ilk çeyreğinde sinema, radyo ve televizyon icat eden Batılılar bu cihazları bir süre kullanmada tecrübe kazandıktan sonra sayısızca film yapıp ortaya çıktılar. Bu filmler Batı yaşantısına yönelik hazırlanmış bu programlarla Müslümanlara batı kültürü entegre edilmesi hedefleniyordu.
Bu iletişim araçlarını batılı ülkeler özellikle halkı Müslüman olan ülkelere şu telkinlerle sunuyordu: “Bu araçlar sizi çağdaş uygarlık seviyesine ulaştıracak!”
Evet, radyo, televizyon ve sinema gibi icatlar sayesinde ahlakı yozlaştıracak, Allah’a olan inancı zayıflatacak, fuhuş ve zinayı normalleştirecek, helal ve haramı birbirine karıştıracak, İslam toplumlarını birbirine kırdıracak, dünya sevgisi Müslümanlara aşılayacaklardı. Nitekim öyle de oldu…
Değerli kardeşlerim!
Yaşadığımız zaman diliminden yola çıkarsak geçmişe dair şunu görmüş oluruz.
70 yıl önce ki bir İslam toplumunun sokaklarını bir düşünün… Çıplaklık ve açılma nedir bilmeyen halkı Müslüman olan ülkemizin ve Müslüman kadının günümüzdeki durumuna bir bakın! Evet, imanı zayıflatılmış Müslüman kadına, televizyondaki batı kadınları gibi süslenme, erkeklere cazip görünmenin ne demek olduğu gösterildi. Makyaj ve diğer kozmetik ürünlerine heveslendirildi. İzletilen diziler sayesinde eğlence, dans, “flört” gibi batılı insanların alışkanlıkları, televizyon kanallarından doğunun Müslüman yuvalarına akıtıldı. Batıdan ihraç edilen bu yaşam tarzı “modern hayat” diye insanımıza empoze edildi.
Yine aynı medya araçları tarafından batıl, masum ve şirin gösterilirken; hak ve hakkın taraftarları daima insanların özgürlüklerine engel, istek ve arzularına yasak koyan bir düşünce ve hayat tarzı olduğu Müslüman toplumlara sunuldu ve hala sunulmaktadır. Yine aynı oluşumlar tarafından İslam’a ve Müslümanların inançlarına her türlü saldırı yapıldı ve hala yapılmakta.
Televizyon dizilerinde izleyen insanların bilinçaltına yerleşmesi için şu yapılmakta:
Dikkat ederseniz dindar veya imam rolündeki bir karakteri canlandırırken izleyiciye şu mesajı vermeye çalışırlar. İmam olan kişiyi sahtekârlık veya muska yaparken canlandırırlar. Dindar olanı da onun bunun namusuna göz diken veya haksızlık eden biri olarak göstermeye çalışırlar. Bunlar bilinçli yapılan şeylerdir. Yine aynı filmler üzerinden İslam’ı sembolize eden Müslüman kadının başörtüsünü sadece mezarlık ziyaretinde veya ölen birine mevlit okurken başa takılması gereken bir örtüymüş gibi göstermeye çalışır; bunun dışında örtülmesi gerekmediğini genç nesillere bu şekilde aşılarlar.
Medyanın kullandığı taktik ve hilelerin bazıları da şu şekildedir: Günlük ve haftalık gazetelerin, dergilerin müstehcen yayınları, fuhuşla ilgili fıkraları ve utanç verici resimlerin sergilenmesi bu işin ayrı bir boyutudur.
Rabbimiz, bizleri bu hileler karşısında kendisine ve ailesine mukayyet olanlardan eylesin…
Nurten Özer / Nisanur Dergisi - Ağustos 2015 (1-45. Sayı)