Dava Eri Olabilmek
Kendilerini davaya adayanlar bireysel düşünmemelidir. Bireysel düşüncelerinden toplumsal düşünce ve anlayışına sahip olmak dava adamının karakterinde yani fıtratında var olanı dışarıya çıkarma, dava içerisinde geçmişte yaşamış olduğu tecrübe ve birikimlerini pratize etme yönünde kullanması gerekir.
Kendisini davasına adayan kendi ben-liğinden vazgeçip biz olup toplumla özdeşleşmelidir. Toplum içerisinde birey olarak yapabileceğini yapmadan önce düşüncesini idealist bir kalıp içerisinde yoğurmalı, kıvamına getirmeli ve düşüncesini hayata, hayatın her alanına yaymalıdır.
Kendisinden başlayarak aile, komşu, sokak, mahalle,ilçe,bulunduğu il ve bulunduğu ülkenin sınırlarına hatta sınırların ötesine çıkarak evrensel bir anlayışı hayata geçirebilmeli ve davasının büyüklüğünü idrak edebilmelidir.
Davasının öğrettiği, yaşadığı tecrübelerle önündeki hayata şekil verebilmek ve kendi ideallerini tüm yeryüzüne nasıl yayabilirim düşüncesi ve çabası içinde olabilmek!
Bir dava eri idealist düşünceye sahip değilse kendisine dava adamı demesin. Yüklenilen görevi en güzel şekilde yerine getirebilmek ve aynı zamanda kendisine meşru olarak verilen görevinin ötesine çalışmasını, mücadelesini isteyerek, severek, candan ve gönülden samimi bir şekilde taşıyabilmelidir. Dert etmeli, inandığı ve savunduğu davaya ne için inandığını bu dava için daha fazla neler yapabileceğini düşünmeli ve istidatlarının verdiği imkanları zorlayarak ‘’iki günü bir olan zarardadır.’’ anlayışıyla hareket etmesi ‘’ben insanların hizmetkarıyım’’ anlayışıyla düşüncesini tamamlama ve hayata geçirme azminde olmalıdır.Bu açıdan bir mümin kardeşimizin en ufak bir sıkıntısına koşmak,onunla dertleri paylaşmak ‘’Dünyanın bir ucunda dahi olsa bir mümin kardeşimizin ayağına bir diken batıyor ve bundan dolayı bir acı hissetmiyorsak o zaman kendi imanımızdan şüphe etmeliyiz.’’diye buyuran Resulullah (s.a.v)’in hadisini kendimize düstur edip ve bu çerçevede düşünmek ve bundan yola çıkarak mü’minin dışındaki bir insanın imanını nasıl kurtarabilirim düşüncesiyle hareket etmek.İşte budur davanın evrenselliği,budur yardım,budur kardeşlik,budur adalet,budur sevgi,budur acıya ortak olmak = dava eri demek.
Evet dava adamı idealist olmalı ve idealleri uğruna gerekirse maldan, yardan ve candan vazgeçebilmeli.
Vallahi biz bunlardan vazgeçmediğimiz müddetçe bir dava sahibi olduğumuzu iddia edemeyiz. Söyleyenler varsa ki olmuştur bunlar belli bir zaman sonra tökezlemiş ve yalancı olduklarını ispat etmişlerdir. Bizim dava düşüncemiz bireyin, ferdin toplum içerisinde yüklendiği görev: bir işyerinin içerisinde çalışan işçi gibi değil işyerinin ortakları gibi hareket etmemizdir.Bana ne ben maaşımı alırım gerisi beni ilgilendirmez anlayışından ziyade o işyerine gelebilecek en ufak zararı nasıl telafi edebiliriz anlayışında olmak varsa işyerine gelen bir zarar hep beraber ortaklar olarak o zararı nasıl telafi edebiliriz düşüncesinde olmak en ufak zararda ben ortaklıktan ayrılayım düşüncesinde olmamak, ‘’Anca beraber kanca beraber’’ sözünü belleğimize yerleştirmek ve bütün ortaklar olarak o zarara ortak olma düşüncesinde olmak. Ortaklar kendi aralarında birbirlerine hüsn-ü zan la yaklaştığı vakit arada hiçbir kırgınlığın olması düşünülemez. Ortaklık: dürüstlük, fedakarlık ve sadakattir. İşte o zaman Yüce Rabbim o işyerine bereket koyacaktır. ‘’Mü’min mümin kardeşi için birbirine destek veren bir binanın tuğlaları gibidir.’’ Anlayışına sahip olan dava sahipleri bu hadisten yola çıkarak bu düşünceyi yaşamayı prensip etmelidir. Dava sahibi kendi haklarından feragat edip hodgam, egoist düşüncelerinden sıyrılma, Uhuvvetkarane ve paylaşımcı olma anlayışına sahip olmalıdır. Dava o zaman anlam bulur. Dava o zaman inandığımız değerler etrafında büyür. Davamız büyüktür.Büyük fedakarlıklar gerek.
Rabbim bizleri davasına adayan canıyla, malıyla davasına hizmet edenlerden kılsın inşallah.
Amin….
Selam ve dua ile…
Hürseda Haber