Atatürk mukaddesatlardan daha mı mukaddes?
Bugün son dakika olarak okuduğum haberde Atatürk'e hakaret iddiasıyla başlatılan soruşturmada, Süleyman Yeşilyurt ile Hasan Akar hakkında 2,5 yıldan 7,5 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırlandı.
"Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca, Süleyman Yeşilyurt ve Hasan Akar hakkında ''Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret'' ile ''halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme'' suçlarından 2,5 yıldan 7,5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırlandı" şeklindeki haber TCK kanunlarının sorgulanması gerektiğini bir kez daha ortaya koydu.
Kimse eleştirilemez değildir. Atatürk'ü (haşa) İlah yerine koymak putperestlerin taş yerine et ve kemiğe tapması olarak tarif edilebilir. O'da herkes gibi eleştirilebilmelidir. Atatürk'e yapılan hakarete ceza verilirken onu yaratan Allah'a hakaret edilmesine nasıl göz yumarsın? Bu ne çelişki?
Kainatın ve tüm varlıkların yaratıcısı ve idarecisi olan Yüce Allah'a, O'nun Peygamberlerine, Kitabına ve mukaddesatlarına hakaret edilmesine rağmen savcıların kılı kıpırdamazken Atatürk'e yapılan en ufak hakarete tahammül edilmemesi Firavun ve Nemrudi bir anlayışı hatırlatıyor.
Yüce Allah, Hz. İbrahim ile ilgili Kur'an- ı Kerim'de geçen ayetlerde şöyle buyuruyor;
O şöyle dedi: "Hayır Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir ki onları O yaratmıştır. Ben de buna şahidlik edenlerdenim."
"Allah'a yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra, ben putlarınıza elbette bir tuzak kuracağım."
Derken o, bunları parça parça etti. Yalnız kendisine başvursunlar diye onların büyüğünü sağlam bıraktı.
(Kavmi) "Tanrılarımıza bunu kim yaptı? Doğrusu o zalimlerden biridir." dediler.
(Bazıları) "İbrahim denen bir gencin, onları diline doladığını duymuştuk" dediler.
"O halde onu insanların gözleri önüne getirin, olur ki (aleyhinde) şahidlik ederler" dediler.
(İbrahim gelince ona) "Ey İbrahim! bunu tanrılarımıza sen mi yaptın?" dediler
İbrahim: "Belki onu şu büyükleri yapmıştır, konuşabiliyorlarsa onlara sorun" dedi.
Bunun üzerine vicdanlarına dönüp (kendi kendilerine) dediler ki: "Doğrusu siz haksızsınız."
Sonra yine (eski) kafalarına döndüler: "And olsun ki (ey İbrahim!) bunların konuşmayacağını (sen de) bilirsin." dediler.
(İbrahim) dedi: "O halde, Allah'ı bırakıp da size hiçbir fayda ve zarar veremeyecek olan putlara mı tapıyorsunuz?"
"Size de, Allah'ı bırakıp taptıklarınıza da yazıklar olsun, siz hâlâ akıllanmayacak mısınız?"
Enbiya süresinde geçen bu ayetler Hz. İbrahim'in putperest olan millete karşı verdiği mücadele açık bir şekilde anlatılıyor. Ve son olarak "hala akıllanmayacak mısınız?" sorusuyla düşünmeye davet ediyor. Maalesef ki tarih tekerrürden ibaret ki akılları onlara doğru yolu gösterse de nefis ve hevaları akıllarını devreden çıkarıyor ve eski düşünce ve davranışlarına geri dönüyorlar. "Sonra yine (eski) kafalarına döndüler" ayeti onların ne kadar akılsız beşer olduklarını ortaya koyuyor. İnanın Atatürk'e tapanlar da onu sevmiyor. Sadece iktidarlarının sürmesi için öne sürdükleri bir bahanedir. Ebu Cehil'de Allah'ı ve Peygamberi tanıyordu. İman etmesine engel olan zulüm dolu iktidarlarını kaybetmeme korkusuydu.
"And olsun ki (ey İbrahim!) bunların konuşmayacağını (sen de) bilirsin." dediler. Sanırım bu ayet küfürde ısrar edenlerin bir itirafı olsa da kendilerine kalkan yaptıkları helvadan putlarla nefislerini ve dünyalarını ihya etmenin gayreti içerisinde oldukları ve kendi saltanatlarını ayakta tutmak için İbrahimleri ateşe atmaktan çekinmedikleri ve tarihin kara sayfasında yerini alan bir çok örneklerde olduğu gibi...
Sonra gelen ayetlerde kıssanın devamı anlatılmaktadır.
"Onlar: "Bir şey yapacaksanız, şunu yakın da tanrılarınıza yardım edin" dediler.
Biz: "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve zararsız ol" dedik.
Ona düzen kurmak istediler, fakat biz kendilerini daha fazla hüsrana uğrattık." Ayetleriyle İbrahimi teslimiyetin zaferine ve akılsızların yenilgiyle sonuçlanan hüsran dolu bir akıbetine şahitlik ediyor.
Tarih tekerrürden ibarettir. Hak ile Batıl'ın savaşı Habil ve Kabil'den bu yana sürmüştür. Hz. İbrahim’in kıssasında olduğu gibi...
Osmanlı'nın yıkılması ve Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte 80 darbesi ve çıkarılan TCK kanunlarıyla Müslümanların mukaddesatıyla alay edildi. Müslümanlar zindanlara tıkıldı, Alimler darağacında asıldı. Kısacası Batı'nın emriyle zulümler yaşatıldı. Niçin? Patronlar öyle istiyordu ve kuklalar kuklacıları memnun etmenin mutluluğunu yaşıyorlardı.
Gelinen noktada sözde bazı yasaların değişmesiyle ifade hürriyeti denilen bir özgürlüğü görecektik ama göremiyoruz maalesef.
Anayasa'da geçen putlaştırılan maddelerin değiştirilmesi gerekiyor.
Halk, bir kısım elit kesimin kurduğu, dayattığı ve çıkardığı yasalarla azınlığın tahakkümü altında ne zamana kadar inleyecek.
Halka rağmen halk yönetilemez.
Halkın çoğunluğunun seçtiği iktidar muktedir olmalı ve ülkeyi halkın dini üzerine yönetmenin adımını atmalıdır.
Bana ne İsviçre'den, İtalya'dan, Fransa'dan, elin gavurundan!..
Hangi ülkede yaşıyoruz, Müslüman ülke değil mi? diye sorgulama zamanı gelmedi mi artık?!
(Ramazan Selimoğlu)