Çocuğumuzu Emanet Etmeden Evvel!
Çocuk eğitmenin, çocuk büyütmekten daha zor olduğu günümüz şartları, anne-babaların çocuk eğitiminde daha kaliteli adımlar atmasını zorunlu kılmaktadır. Çocuğun sadece fiziki gelişimine odaklanan annelerin, ileride çocuğun ruhuna yabancılaştığı, kendi çocuğunu tanıyamadığı ortaya çıkmaktadır. Ebeveyn ile çocuk arasındaki kopukluk, çocuğun yaşının ilerlemesiyle artacak ve çocuk ebeveyninden farklı bir yaşam tarzı sergilemeye başlayacaktır.
Bu durumun yaşanmaması adına; çocuk eğitiminde “istikrarlı olmak” olmazsa olmaz diyebileceğimiz bir gerekliliktir. Ara-sıra da olsa taviz vermek ya da kararlılığı hiç uygulamamak çocuğa negatif birçok şey kazandırır… Bu da her konuda zararlı sonuçlar demektir. Anne-babanın, sıkıcı olmamakla birlikte –yani- çocuğun haklarını ihlal etmeden, onun çocukluluğunu elinden almadan kendi kuralları olmalıdır. Çocuğun bu kuralların dışına çıkılmayacağını anlaması da anne-babanın istikrarına bağlıdır… Anne- babanın evde uyguladığı kararlılık, esasında çocuğun da olaylara ciddi bakmasına, istikrarlı olmasına yol açar ki; bu da özellikle çocuğun ileriki hayatında müspet sonuçlar doğuracaktır…
Çocuk eğitiminde başrol görevini üstlenen annelerin yaptığı bazı yanlışlıklar hem çocuk hem de aile açısından telafisi zor olan sıkıntıları da beraberinde getirmektedir. Bu yanlışlardan birisi de, çocuğun başka evlere bırakılması konusudur. Anne, genellikle bir işi çıktığında çocuğunu kendisiyle beraber götürmekten üşenir ve çocuğunu ya kendisine yakın bir akrabaya ya da samimiyetine güvendiği bir komşuya bırakabilmektedir. Masum olarak görülse de, aslında bu çok da masum bir davranış değildir… Böyle bir durum, hem çocuk ile anne arasındaki bağların zayıflamasına yol açacak, hem de bırakılan yerin ortamı; çocuğun eğitimi dediğimiz terbiye ve kişiliğine, menfi yönden birçok şey kazandıracaktır…
Çocuk, belli bir yaşa kadar aileden aldıklarıyla davranışlarını şekillendirir. Anne-babayı yek model olarak alır… Okul hayatına atıldıktan sonra aileden bağımsız bir hayatın varlığını keşfeder ve davranışlarını da bu yönde geliştirir. Sadece aileden aldığıyla yetinmez, arkadaş ortamı da üzerinde etki etmeye başlar. Artık çocuk aileden aldıklarıyla, dışarıdan aldıklarını iç muhasebeden geçirmeye başlar ve arkadaş ortamında gördüğü her şeyin, ailede gördüklerinden daha mükemmel ve daha olumlu olduğuna karar verir. Kısa zaman sonra çocukta; ebeveyne karşı bir özgüven, beraberinde de bir başkaldırı kendisini gösterir. Bu konuda, birçok annenin şikâyetine şahit olmaktayız. Okul ortamının çocuk üzerinde kötü etkiler bıraktığını ve buna nasıl çare bulunacağı konusunda annelerin sıkıntılarını görmekteyiz. Buna ilaveten çocuğun akraba ya da komşuya bırakılması işin daha ciddi boyutlara ulaşması anlamına gelir ki; bu da ebeveynin sıkıntılarının artması demektir.
Çocuğun birkaç saatliğine bırakıldığı yerin “emin” ya da diğer bir tabirle “güvenilir” bir yer olduğunu söylemek, işin ciddiyeti üzerinde durulmaması anlamına gelmemelidir… Ya da amca, hala, dayı, teyze gibi çok yakın akrabalar diyebileceğimiz kimselerin evlerine bırakılması da konuyu masum bir konuma getirmeye yetmeyecektir. Zira çocuğun kaldığı yerde kötü bir durumla karşı karşıya kalması, ihtimal dâhilindedir…
Özellikle ev sahibinin herhangi bir meşguliyet dolayısıyla çocukları yalnız bırakması durumunda –bilhassa da aralarında 5-6 yaş fark bulunan ve büyüğün erkek olduğu ya da kız- çocuklar arasında mahremiyet sınırlarını aşan nahoş durumların yaşanması da söz konusu olabilir ki; çocuk orada şahit olduklarını ya da birebir yaşadıklarını anne-babasına açmaya cesaret edemeyeceğinden, bu durum çocuğun psikolojisini ciddi manada etkileyecektir.
Çocuğun aile dışında başka yerlerde kalmasına göz yumulması, çocuğa verilen bir bilettir. Ergenlik sürecini aştıktan sonra çocuk o biletini istediği kadar, istediği yerde kullanabilecektir. Zira anne-baba bu konuda ılımlı davranmış ve her hangi bir disiplin uygulamamıştır… Çocuk bu sayede aldığı cesaretle samimi gördüğü arkadaşlarına gitmeye başlar ve süreç öyle hızlı gelişir ki; arkadaşında yatıya bile kalmak isteyecektir. Bu aşamaya gelmiş bir çocuğun beyin mekanizması çok yönlü elektrik alıyor demektir. Kendi ailesi dışındaki insanların davranışları çoğu zaman daha cazip gelebilmektedir. Kaldığı yer ne kadar güvenilir olursa olsun, çocuğa anne-babanın eğitimi dışında bir şeylerin aşılanacağı hakikati gözden çıkarılmamalıdır.
Günümüz dünyasının, çalkantılı hayat şartlarının bir araya getirdiği mecburiyetler ebeveyn için bunu gerekli kılabilir… Lakin konunun ciddiyeti göz önüne alınırsa, hiçbir durumda yapılmaması gereken ve titiz davranmayı gerektiren bir durum olduğu anlaşılacaktır. Bu konuda vurgulamak istediğimiz art niyet değil, çocuğun kişisel ve ruhi gelişiminin istismarına evvelden tedbir almaktır. Zira olası bir (cinsi) istismarın akabinde çocuğun ciddi manada ruhsal problemler yaşaması durumu ortaya çıkar ki; bu durumda sadece ebeveynin telafi ve iyileştirme çabaları yetersiz kalacağından bir hekimin yardımına ihtiyaç duyulacaktır.
Faraza, çocuğumuzun kalmasına müsaade ettiğimiz evde, internet bağımlısı çocuklar var ise ve kendi evimizde (çocuğun faydasına olmadığı hakikatiyle) buna müsaade etmiyorsak, bu durumda çocuk kendi evini “cezaevi”ne benzetecek, başkalarının evini ise özgür bir dünya gibi görecektir. Bu işin sadece bir yönüdür… İnternette arkadaşlarıyla beraber takıldığı sayfaların, TV programlarındaki aşırılıklar ya da çocukların kendi aralarında özgürce hareket etmeleri de ciddiyetin başka boyutlarıdır.
Bu konu farklı bir şekilde de bize gelebilir. Mesela; amca, hala, teyze ve dayı çocuklarından, “çocuğun bir geceliğine kendi evlerinde yatıya kalmasını istediklerini, böylece çocuk için bir değişiklik olacağı” yönünden bir istek gelebilir. Bu durumla hemen hemen bütün ebeveynler karşılaşıyordur. Böyle bir talep karşısında ebeveyn karşısındakini –ve çocuğunu- incitmeden, kural ve istikrarını belirtmelidir. Bunun baskıcılık olmadığı, tedbir amaçlı olduğu da ayrıca dile getirilmeli, bu konuda anne-babanın taviz vermeyeceği hem muhataplara hem de çocuğa kavl-i leyin ile anlatılmalıdır.
Sözün özü; çocuklarımız konusunda karar verirken, ruhları yara almadan evvel karar verelim… Zira yara almış ruhları tedavi etmek çok zor bir süreçtir…
Reyhan Güneş / Nisanur Dergisi - Mart 2015 (40. Sayı)