Allah'ın yardımı ne zaman?
Lübnan Hizbullah Hareketi Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Siyonist rejimin 27 Eylül'de Lübnan'ın başkenti Beyrut'a düzenlediği hava saldırısında şehit oldu.
1.Biz ve Nasrallah: Bu ağır bir kayıp; Bölgedeki direnişin temel direklerinden Seyyid Hasan Nasrallah terör saldırısı sonucu şehit düştü, ayrıca çok sayıda Hizbullah komutanı da şehit oldu. Böyle bir durumda akla gelen ilk soru şu; İş sona mı yaklaşıyor ve hayal kırıklığına mı uğramamız gerekiyor?
En az 3 sebepten dolayı hayal kırıklığına ve pasifliğe bir argüman göremiyorum. Bir sebebi ikinci bölümde anlatacağım. Diğer iki sebep ise tarihin doğrusal bir yolda sürekli olarak hareket etmemesiyle ilgilidir. Dünyanın denklemleri bildiğimiz sebep ve sonuçlara bağlı değil; Tarih boşluklarla doludur. Mevlanan’nın yorumuna göre Kur'an'ın tamamı, bildiğimiz dünyanın sebeplerini tamamen inkâr etmektedir: Kur'an'ın tamamı sebebi aşmak hakkındadır; yoksulun büyüklüğü ve Ebu. Leheb'in helak olması gibi.
Mevcut durumda Siyonistler tarafından sürekli terör saldırıları yapılıyor ve direniş komutanlarına yönelik saldırılar böyle devam edemez. Kuran-ı Kerim’e göre mazlumlar yeryüzünün mirasçıları haline gelecektir.
Bakara sûresi 214. ayet, Allah'ın yardımı hakkında şöyle diyor:
Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali (sizin de) başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle şiddetli bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, en sonunda Resul ve beraberindeki mü'minler "Allah'ın yardımı ne zaman?" dediler. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı pek yakındır.
Biz şu ayete inanıyoruz; Tarihte boşluk olduğunu düşünüyoruz ve bu süreksizliklerde tüm koşulları değiştirecek zaferler görüyoruz. Elbette bu, kaygılı durumlarda çabaların iki katına çıkarılmasının inkarı anlamına gelmez. Ancak bu Allah'ın sünnetidir, buna inananlar işi zaferle sonuçlandıracak, yolun ortasından dönenler ise zarar görür.
2.Biz ve İsrail: Sloganlara gerek yok ve şimdi slogan atmanın zamanı değil; Ancak iltifat etmeden İsrail'in, özellikle son dönemdeki suikastlarda tüm taktiksel başarılarına rağmen üstünlüğe sahip olmadığına ve nihai ve büyük stratejik hedefine ulaşamadığına inanıyorum.
İşgalci İsrail, gasp ettiği Filistin topraklarında kalıp bundan sonraki adımlarını atmak istiyorsa, ilk etapta iki şeye ihtiyacı olacaktır; Birincisi, mevcut göçmen işgalcileri tutabilecek ve diğer göçmenleri Filistin'e çekebilecek istikrarlı ve mutlak güvenlik. İkincisi, bölge ve dünya ile normalleşme; Öyle ki bölgenin bazı ülkeleri özellikle gerici ve cahil Arap rejimleri, Siyonistlerle görünürde barış içinde bir arada yaşamaya ve kendilerini silahsızlandıracak bir normalleşmeye yönelmiştir. Bu stratejiyi ilerletmek için Araplarla normalleşme ve IMAC ekonomik koridoru (Hint-Arap-İsrail) gibi projeler hazırlanmıştır.
Siyonistlerin güvenliğini istikrarsızlaştıracak ve sahte normalleşme projesine gölge düşürecek her şey, temelde Siyonistlerin aleyhinedir ve bu bağlamda onların taktiksel başarıları makro-stratejik bir çözüm değildir.
Siyonistler tam anlamıyla güvenliği sağlayabilir veya en azından geliştirip normalleşebilirlerse stratejik bir zafer kazanmış olurlar ama sorun şu ki, her ileri gittiklerinde ikisini de daha fazla yok ediyorlar. Netanyahu'nun Birleşmiş Milletler'deki konuşmasında itiraf ettiğine göre bugün Siyonistlere karşı - İran'dan Irak'a, Yemen'e, Suriye'ye, Lübnan'a, Gazze'ye ve hatta Batı Şeria'ya kadar - en az 7 cephe var. İsrail’in işlediği suçlar, askeri saldırılar, sivil katliam ve soykırım devam ediyor. Gazze'deki durum Avrupa ve Amerika halklarının da tepkisini çekti.
3.Biz ve Matem: General Kasım Süleymani ve Seyyid Hasan Nasrallah gibi büyük isim ve kahramanlar için yas tutmak ve ağıt yakmak doğaldır; Hatta Peygamber Efendimiz (s.a.v.), vefat eden generalleri için ağlarmış; Bazı rivayetlerde Peygamber Efendimiz'in Hamza (a.s.) için ağladığı ve hatta yüksek sesle ağladığı için bayıldığı söylenmektedir.
Ama ağıtlar destana ulaşmaz ve sadece pasiflikle birleşirse bunun ne direnişe, ne de direnişin Seyyid'ine (Şehit Nasrallah) faydası olur!
Lübnan direnişi Siyonistlere karşı savaşmaya karar verdiğinde düşmanın teknolojik üstünlüğe ve para ile güce sahip olduğunu, dünyadaki tüm zalimlerin casusluk, güvenlik ve terör servislerinin onun arkasında olduğunu biliyordu; Komutanlara suikast düzenleyebileceğini biliyordu; İmkanlarının karşı taraftan çok daha az olduğunu da biliyordu. Ancak durumunu bilen Hizbullah pasif bir şekilde kalmayı ve sırf ağıtlar yakmayı benimsemedi.
Bunlar bize tek şeyi anlatıyor: İmkanlar az, koşullar daha zor olursa, daha büyük inanç ve kararlılıkla 24 saat çalışmamız gerekiyor; Zira sadece ağıt yakmayı Süleyman bin Surad el-Khuza'i (İslam peygamberi Hazreti Muhammed'in (s.a.v) torunu İmam Hüseyin'nin (a.s) intikamını almak için İkinci Fitne sırasında Tevvâbîn hareketine liderlik eden Kufeli ve Hz. İmam Ali yanlısı bir lider) de biliyordu! (Rast)