Son Operasyonlar ve Tek Düşman…
Sosyal eşitsizliğinmerkezi haline geldiği ülkemizde, şimdilerde toplumların legal faaliyetlerine ve etkinliklerine bile tahammül edilemediğini görüyoruz. Demokrasi nutukları atan ve her fırsatta burası Hukuk ülkesidir diye söylemek istediklerimizi ağzımıza tıkayan zihniyet, mütedeyyin insanlarımızın dini özgürlüklerini, yaşama haklarını elden almışa benziyor.
Laiklik adına anayasal ve yasal bahanelerle, iinsanların sosyal haklarını sekteye uğratılması ve legal faaliyetlerin engellenme süreci kafalarda soru işaretleri bırakmaya devam ediyor. Laik devlet düzeni, iddia edilenin aksine gerek kişisel, gerekse toplumsal hayatı baskılayan ve belli bir yaşama biçimini dayatan, kapitalist-burjuvazi ürünü olarak ortaya çıkmştır. Benim yaşadığım hayat tarzını benimsediğin ölçüde özgürsün, sen kendi inanç ve anlayışına göre yaşayamazsın böyle bir yaşama biçimi, hakkın yok diyor adeta.
Geçtiğimiz cuma günü (24.07.09) Hizb-ut Tahrir örgütüne karşı 23 ilde eş zamanlı bir operasyon yapıldı. Ankara, Adana, Adıyaman, Ağrı, Aksaray, Batman, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, Eskişehir, Hatayİstanbul, Kahramanmaraş, Kars, Kocaeli, Konya, Sakarya, Siirt, Şanlıurfa, Van ve Yalova’ve 200 e yakın mütedeyyin insan gözaltına alındı. Kartel medyası yine bu haberi de ellerini ovuşturarak, en çarpıtılmış, en organize ve kurgulanmış biçimde verdi.
Onlar, Müslümanları karalamadan, iftira atmadan dedikodu (haber) yapmadan durmazlar... Bir önceki yazımda söylediğim gibi, onlar hür değillerdir.
Onlar, Müslümanları karalamadan, iftira atmadan dedikodu (haber) yapmadan durmazlar... Bir önceki yazımda söylediğim gibi, onlar hür değillerdir.
Kafaları hakikati görse bile, kalemleri, başka bir şey yazıyor. Her akıl sahibi insan iyi bilir ki, bir İslam konferansın tertiplendiği, İstanbul valiliğinden izin alındığı ve halka duyurulduğu bir günde, insanların İstanbul sokaklarında hilafet eylemi gerçekleştiremeyeceğini. Eğer ki, söz konusu böyle bir eylem gerçekleştirilecekse, Konferans salonuna ne gerek var. Planladıkları gibi çıkarlar Fatih Camii meydanına, eylemi gerçekleştirirler.
Hizbut-Tahrir, Esenler Hakkı başar spor kompleksini ‘Müslümanların Bugünkü Durumu ve Çözüm Yolları’ adlı konferans için kiraladı. Valiliğe, konuşmacıların kimlik suretlerini, ikametgâh adreslerini, konuşacakları konunun içeriğini bildirmişlerdi. Kartel medyası yine iftira boyutunu düşünmeden ve hiç bir mantığa dayanmadan haber üretti. Hizbut-Tahririn kanlı bir operasyon gerçekleştireceğini, fısıltı gazetelerinin manşetine taşıdılar. Merak ediyor insan! Eşleriyle, akrabalarıyla, çocuklarıyla katılacakları konferans salonunda nasıl ve kime karşı kanlı bir operasyon yapacaklarmış!
Yoksa Konferansa katılacak olan 2000 kişi, salondan çıktıktan sonra Hilafet için ayaklanma mı yapacak? Silahları çocukları ve bayrakları olan kanlı bir operasyon duyan oldu mu? Söyleyin Allah aşkına... Müslüman bir cemaat, kendi elleriyle kendini ateşe atacak kadar ferasetsiz değildir, ancak atmasyon haber üretenler ve ısıtılmış bu haberlere itibar edenler, bu kadar basiretsiz olabilir.
Esas mesele, nedir? Bu operasyonlar neyin nesi oluyor? Geçtiğimiz hafta Endonezya’nın Başkenti olan Cakarta kent inde, içinde Hizbut-Tahririn Temsilcileri’nde bulunduğu (düzenlediği) İslam Âlimleri toplantısında, İslam Dünyasında yaşanan zulümler ve bölünmüşlükleri konu alan bir konferansın düzenlenmiş olması mı? Bir cemaatin bu ülkede biraz daha filizlenmeden, gözdağı vererek üstüne çullanmak mı?
Yoksa ilk başta işaret ettiğim gibi, Benim yaşadığım hayat tarzını benimsediğin ölçüde özgürsün, sen kendi inanç ve anlayışına göre yaşayamazsın anlayışı mı? Yoksa Hepsi mi? Suriye, Filistin, Lübnan, Cezayir, İngiltere, Bangladeş, Pakistan, Türkistan, Yemen gibi dünyanın birçok bölgesinden Endonezya ya, İslam konulu Konferansa katılan yüzlerce müteddeyin, muteber insana karşı herhangi bir operasyon olmuyorken, neden Türkiye’den katılan Müslümanlara, bu zülüm reva görülüyor? Mustazafder İstanbul Şube Başkanı Said Şahin de Endonezya’daki Konferans dönüşünde, Hava alanında gözaltına alınmış, bir süre sonra ifadesi alındıktan sonra serbest bırakılmıştı. Hizbut-Tahrir temsilcileri gibi, bu hassas konuya duyarlı Müslümanları, terör gibi lanse etmek, onlara operasyon düzenlemek, olmadık iftiralar atmak, demokrasi ülkesine! Hukuk ülkesine! Yakışıyor mu?
Müslümanlar, bu konferansa iştirak etmeyecekte barbar batı, komünist Çin, Kapitalist Avrupa’mı bizleri orada temsil edecek... Müslümanlar, tarih boyunca İslam’ı, değerlerini, müdafaa için ve sosyal hakları için bir mücadele gösterdiğinde, onlara illegal denildi. Bölücü, terör, yaftası yapıştırıldı ve susturmaya bastırılmaya çalışıldı. Peki, legal ve yasal bir şekilde İslam’ı dert edinerek, “HALKA HİZMET HAKKA HİZMETTİR” ruhsatıyla çalışan insanlardan ne istiyorsunuz...
Aslında ne istediğinizi herkes biliyor… Terör ve bölücülerle değil savaşınız. Cephenize aldığınız tek Düşman İslam’dır. İslam, ise Hayat ve Hürriyettir.
Bütün Dünya bilsin ki, kimse Müslümanların Hayat ve Hürriyetlerini ellerinden almaya muktedir değildir…
Vesselam
Tayfun HAK / Hürseda Haber