Nasıl Bir Gençlik
Günümüz dünyasında belki de üzerinde konuşulması gereken en önemli konulardan biri toplumun özelliklede İslam toplumunun, İslami cemiyet ve teşekküllerin nasıl bir gençlik modeli ortaya koyduğu, arzuladığıdır. Evet, nasıl bir gençlik… Anı yaşayan, gözünü sadece geçici dünya heveslerine dikmiş, gününü gün etmeye çalışan sekülerizmin etkisi altındaki genç modeli mi, yoksa belli hedef ve gayelere adanmış ve bu gayeler uğrunda hayatının önceliklerini belirlemiş, daha doğrusu ölüm ve ahiret bilinci içerisinde yaşanan bir gençlik mi?
Elbette ki İslami bir hayat sürmüş tüm bireylerin tercihi ikincisinden yana olacaktır. Fakat bunun günümüzde gençlik açısından çok da kolay bir tercih olmadığının herkes farkında olmalıdır. Günahların aleni işlenir hale geldiği, her tarafın fuhuş ve çirkef bataklıkları ile kaplandığı, nefse hoş gelebilecek günah çukurlarına ulaşmanın kolaylaştığı çağımızda sadece geçmiş asırlardan modeller sunmanın bugünün gençliğini çok da koruyamayacağının bilincinde olunmalıdır. Belki geçmişin ideal örnekleri ile beraber bugünün yaşam ortamlarının küfre alternatif olabilecek ortamlara dönüştürülmesinde mesai harcanmalı, alternatif yaşam alanları oluşturulmalıdır. Yani küfrün gençliği çekmek için kullandığı merkezlerin, ortamların ve mekânların alternatifi olabilecek gençliğin dünyasını kuşatacak, o gençlerin küfri merkezlere yönelmesini engelleyecek kadar dört başı mamur İslami çerçevede ortamlar ortaya çıkarılabilmelidir. Bu ortamların oluşturulmasını İslami iktidarların ihya olacağı zamana kadar ertelemeye kalkmak, kuzuyu kurda teslim etmek misali gençliği küfrün kollarına teslim etmek gibidir.
Küfrün oluşturduğu yaşam alanlarında İslami bir gençliğin yetişmesini beklemek çok da mantıklı değildir. Belki bu durumda İslami bir gençlik değil de İslami genç bireyler yetişir ki bunların da küfrün estirdiği kasırgalarda kaçınıp ayakta dimdik duracağı bir muammadır. Ki tarih göstermiştir ki gayri İslami ortamlarda İslami gençliğin kendini tam olarak muhafazası çok zor olmaktadır. Hatta çoğu birey zamanla ya gevşemekte veya İslami hayatında sendelemektedir.
Öyleyse artık Müslümanlar toplumda bireylerin ıslahıyla beraber yani bireysel değişimlerle beraber toplumsal değişim ve dönüşüm yolarını da kullanmalı ve toplumsal akışı ve havayı İslamileştirmek için kitlelere daha fazla ulaşma yollarına şu an olduğundan daha da ciddi bir şekilde yönelmelidir. Toplumsal değişim ve dönüşüm İslami toplumun teşekkülünde önemli bir kilometre taşıdır. Zihinler nasıl alternatiflerin üretileceğine, bu alternatiflerin hayata ve insana dair ne kadar faydalı olduğuna, olabileceğine yoğunlaşmalıdır.
Bu noktada gençlik çok önemlidir. Hata İslam toplumunun kadın ile beraber en önemli dinamiğidir. Gençsiz bir İslam toplumu düşünülemez ve imkânsızdır. Öyle ise gençliğe gereken değer mutlaka verilmelidir. İlk İslam toplumuna bakalım. İlk Müslüman olan genç Hz. Ali (ra) Müslüman olduğunda henüz 9-10 yaşındaydı. Talha b. Ubeydullah (ra) 15 yaşında iken Müslüman olmuştu. Zübeyir b. Avvam (ra) Müslüman olduğu zaman 15 yaşındaydı. Erkam b. Ebi’l-Erkam (ra) 17 yaşında, Ebu Ubeyde b. Cerrah (ra) 17 yaşında, Sa’d b. Ebi Vakkas (ra) 19 yaşında, Said b. Zeyd (ra) 19 yaşında Müslüman olmuşlardı. Dikkat edersek İslam toplumunun önemli şahsiyetlerinin çoğu İslam’ı gençlik günlerinde tanıdılar ve ömürlerini İslam davasına adadılar.
Mus’ab b. Umeyr (ra) genç yaşta İslam’ı tercih etmiş ve Allah Resulü (s.a.v.)’nün emriyle Medine’ye hicret etmiş, Medine’de bir İslam toplumunun oluşmasında büyük bir çaba göstermiştir. Mekke’de 12-13 yılda kazanılan insan sayısınca Medine’de bir yılda bireyler Mus’ab’ın eliyle ve diliyle kazanılmış ve Medine İslam devleti bu genç sahabenin tebliği sonucu meydana gelmiştir.
Cafer b. Ebi Talib (ra) 25 yaşında iken Habeşistan’a hicret eden kafilenin başkanlığını yapmış ve Habeş Necaşi’si huzurunda Mekke müşrikleri ile tartışarak Necaşi’nin Müslüman olmasına vesile olmuştur. Üsame b. Zeyd (ra) Peygamberimiz (s.a.v) onu 19 yaşında orduya komutan tayin etmiş ve Bizans üzerine göndermiş, emrine Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (ra) gibi İslam büyüklerini ve Halid b. Velid (ra) gibi askeri bir dehayı vermiştir.
Bu örneklerde de görüldüğü gibi İslam davası ilk günlerinden itibaren gençlerin omuzlarında yükselmiştir. Bugünün gençliği de bu ilk nesilleri örnek alarak rol modeller oluşturmalıdır. Çağımızın Mus’ab gibi birikimli ve fedakâr, Ali gibi sadakat sahibi ve dirayetli, Cafer ve Zübeyr gibi korkusuz ve yiğit gençliğe ihtiyacı vardır. Bilgi ile donanmış, sabır ve metanet ile yoğrulmuş, feraset sahibi, mütevazı, olgun, cömert bireylerle çağa İslam mührü vurulmalıdır. Yaşadığı dünyayı iyi tanıyan dini ve dünyası için gerekli ilimlerle süslenmiş, birikimli ve kültürlü erlerle yeni bir medeniyet inşa edilebilecektir.
Her zaman eline aldığı işi en iyi şekilde yapan, gözünü birinci olmaya, en iyi olmaya dikmiş ikinciliği kabul etmeyen, geleceğe umut ile bakıp, yeni bir dünya inşa etmeyi gaye edinmiş bir gençlik İslami topluma doğru ilerlenebilmesinin yoludur. Yüreği iman ile coşarken, zihni olan ile olması gereken arasındaki uçurumu çok iyi değerlendirebilmeli, ayakları yere sağlam bir şekilde basarken, elleri şefkat ve merhametle mahrum ve mustaz’aflara uzanabilmelidir. Yeryüzünde ezilen tün mazlumların sesi ve nefesi olmaya adanmış, ne pahasına olursa olsun zulme boyun eğmemeyi kendine şiar edinmiş, özgür ve özgür olabildiği kadar da özgün bir duruş sergileyebilmelidir.
Gençlik bir umuttur. O umutlar gereğinden fazla ihtiyat ve sükûnet ile pasifize edilmeden, yeni bir geleceğin inşasında aksiyoner güç olabilmeleri için gerekli şartlar genç nesillere oluşturulmalıdır. Böyle bir gençlikte gençlerin umutlarını diri tutmakla, kendi dünyamızda onların dünyasına da yer açmakla mümkündür.
İlk İslam toplumundaki genç nesillerin donandığı ahlak ve yapı üzere bir gençlik dilekleriyle…
(İnzar Dergisi – Ağustos 2014)