Batının niyetleri ve dünyanın gerçekleri
Rusya – Ukrayna Savaşı’nda Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupalı müttefiklerinin beklentilerinin gerçekleşmemesi ve Rusya’nın ekonomik olarak tahmin edilenden çok daha dirençli çıkmasının ardından, Orta Doğu’da Çin’in artan nüfuzu, gelişen arabuluculuk kabiliyeti, ABD’yi daha da öfkelendirdi. Oysa sorunlara biraz soğukkanlı bakabilse, gidişatı görebilirdi ABD.
Çünkü, perşembenin gelişi, çarşambadan belliydi. Birleşmiş Milletler’de, Ukrayna’yla ilgili oylamada, ABD istediği sayıya ulaşamamıştı. Rusya’ya karşı ne Afrika kıtasının tamamının ne Suudi Arabistan’ın ne Hindistan’ın hatta ne de İsrail’in tam desteğini alabilmişti. Avrupa Birliği içindeki çatlağı önleyememişti. ABD hegemonyası azaldıkça, Çin’in ve Rusya’nın çok geniş bir coğrafyada etkilerinin artacağını, bölgesel ittifak arayışlarının güçleneceğini, yıllardır bir türlü çözülemeyen bölgesel sorunlara çözüm bulma çabalarının yoğunlaşacağını göremedi ABD.
Çin’in Suudi Arabistan ve İran arasındaki ilişkilerin normalleşmesinde aldığı aktif tutum, bölgenin en eski, çözümü en zor sorunlarının başında gelen Filistin sorununu çözüme kavuşturmak için üstlendiği yapıcı rol, Arap ülkeleriyle, İslam ülkeleriyle, Orta Doğu ülkeleriyle gelişen ilişkilerine de yansıyor elbette. ABD buna karşı da bir şey yapamıyor. Dahası Çin’i yakın çevresinden kuşatmak için attığı onca adıma rağmen, bölgede Japonya, Avustralya, Güney Kore gibi müttefiklerine biçtiği onca role karşın, umduğunu bulamıyor. Çin – Rusya, Rusya – İran, İran – Çin, Çin – Brezilya, Çin – Afrika, Çin – Latin Amerika, Rusya – Arap dünyası ilişkilerinin daha da gelişmesini de önleyemiyor.
Çünkü ABD’nin ve batılı müttefiklerinin, siyasi amaçlarına ulaşmak için gereken maddi güç yok ellerinde. Çünkü dünyanın nesnel olarak, olgusal olarak güç merkezi, ağırlık merkezi değişiyor, batıdan doğuya kayıyor. Çünkü batı kaynaklı ve batı merkezli neo liberal model iflas etti. İnsanlığın hiçbir derdine derman olamayacağı defalarca görüldü. Çünkü ABD’nin Çin’e karşı Hindistan’ı tamamen yanına alması, Ukrayna sorununda Rusya’ya geri adım attırması, İran’a diz çöktürmesi, Venezüella’da rejimi değiştirmesi mümkün değil.
Ukrayna’daki savaş, Rusya’nın askeri endüstriyel yapısının gücünü, sınırlarını sahada da görmesini sağladı ve bu yapıyı teknolojik yönden yenilemesini hızlandırdı. Aynı zamanda Çin’le ilişkilerindeki mevcut yakınlık, daha da gelişti. Daha üst noktaya çıktı. Bu durum, söz konusu iki ülke başta olmak üzere, pek çok ülkenin ticari ilişkilerine de yansıdı. Öyle ki, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, her geçen gün daha fazla ülkenin, yuan varlıklarını artırma eğiliminde olduğunu, dolar ve avroya olan bağımlılıklarının azaldığını söyledi. Bu eğilim de şüphesiz iktisadi yönü yanında, siyasi ve diplomatik yönüyle de çok şey anlatıyor.
Kısacası, batının niyetleri ve beklentileriyle, hayatın gerçekleri örtüşmüyor. (CRI)