Korku...
Müslüman ülkeler neden Gazze’nin yardımına koşmuyorlar? Çünkü korkuyorlar. Peki, Gazze’nin yardımına koşanlar yok mu? Var. Onlar çok mu cesur, onlar hiç mi bir şeyden korkmuyorlar? Hayır, aksine onlar çok daha korkaktırlar.
Şöyle ki; iki tarafın korktukları şeyler çok farklı. Bir taraf dünyalarının elden gideceğinden, diğer taraf ahiretlerinin elden gideceğinden; bir taraf dünyada başlarına geleceklerden, diğer taraf ahirette başlarına geleceklerden; bir taraf toprak, mal mülk servet kaybetmekten diğer taraf Onur ve haysiyet kaybetmekten ve zillete düşmekten korkuyor.
O yüzden bir taraf alçaldıkça alçalıyor, zilletin derekelerini yaşıyorken diğer taraf yüceldikçe yüceliyor izzetin zirvelerini yaşıyor. “Heyhat minezzilleh” diyen zibhiazim Hz. Hüseyin(ra) ve sadık Şia’sına (taraftarlarına) selam olsun!
Müslümanlar ne zaman ve nasıl bu duruma düştüler? Aslında Müslümanların düştüğü yeni bir durum değildir. Onların bu hali ezelden beri böyledir. Mesela ilk akla gelen Talut Calut olayında böyle olmuştu. Orada da ikiye bölündüler Amelika’lılardan korkanlar ve Allah’tan(cc) korkanlar. Başlarında Resulullah(sas) ile Uhud’a giderken de Hudeybiye anlaşması ile sonuçlanan umre için Mekke’ye doğru yola çıkarken de böyleydiler. (O gün geride kalanlar Mekke müşriklerinin hepsini kılıçlarla doğrayacaklarına hiç birinin geri dönemeyeceğine inanıyor, “… Peygamber ve müminlerin, ailelerine geri dönmeyeceklerini…” sanıyorlardı) Fetih/12.
İşin özü kendi gücüne güvenenler, maddi bakımdan güçlü olduklarında cesur; zayıf olduklarında çok korkak oluyor, kendilerinden güçlü olanlara boyun eğiyorlardı. En güçlü olanın Allah(cc) olduğuna içtenlikle inananlar ise O’ndan başkasına boyun eğmiyor, gücü ne olursa olsun O’ndan başkasından korkmuyorlardı. Korku ve cesaret denklemi böyle kurulmuştu. “Dünya yalan” derken yalan söyleyenler, aslında eylemleri ve duruşları ile ahireti yalanlarken, diğer taraf eylemleri ile dünya ve içindekileri yalanlıyor, dünya saltanatına eski bir ayakkabının bağcığı kadar değer vermiyor, hesap gününe hakke’l yakin inandıklarını gösteriyorlardı.
Somut örnekler vermek gerekirse Amerika’nın uçak gemileri bir tarafın ödünü patlatırken diğer taraf uçak gemilerine balıkçı teknesine saldırır gibi pervasızca saldırmaktan çekinmiyor.
Gazze’ye askeri destek vermekten korkanlar karşılarında Suriye, Irak, Libya gibi zayıf bir ülke bulunca bir gece ansızın gelebileceklerini söylemekten hatta gece gündüz o topraklara girmekten çekinmiyorlar.
Oysa küresel emperyalistlerin desteği ile girilen topraklarımızda çiğnenen namuslar, harabeye dönen şehirlerin enkazı altında kalan masum yaşlı ve çocukların bedenleri gayretullaha dokunuyor ve gazabını celbediyordu. Zalimlerle iş tutanların bunun hesabını vermekten korkmamaları da ayrı bir cesaret işi idi.
İşte korku meselemiz bundan ibaret. Zalimlerden gasıplardan, kâfirlerden korkanlar Allah’tan(cc) korkmuyor, Allah’tan(cc) korkanlar da Kâfirlerden zerre kadar korkmuyorlar.
Sırtını rabbine dayamış, gücünü O’ndan alan, Küresel emperyalizm ve bölgesel işbirlikçileriyle savaşan Direnişin bütün cephelerine selam olsun!
Rabbim bizleri sadece kendisinden sakınanlardan, kendi yardımcılarından ve taraftarlarından kılsın. Amin! (islamianaliz)