Demek ki Gazze’de Zeynebiye ve Hüseyniye Vakıflarının Açılması İsrail’in Cinayetlerinden Daha Tehlikeli!
İki sınıf insan düzelirse halk da düzelir, bozulursa halk da bozulur. Bunlar ulema ve yöneticilerdir. Ulemanın bozulması idarecilerin bozulmasından daha tehlikelidir. Mürekkep yalamış, din ilimlerinde dirsek çürütmüş insanların mantık kriterleriyle bağdaşmayan, tanımladıkları İslam kardeşliğiyle uzaktan yakından alakası olmayan açıklamalar yapmaları, İslam aleminde yaşanan ciddi meselelerdeki sessizliğin nedenleri konusunda bizlere projeksiyon tutuyor. İnsaf sahibi insanlar zaman zaman Müslümanların duyarsızlığı karşısında; ümmet bitmiş, üzerlerine ölü toprağı serpilmiş şeklinde rahatsızlıklarını dile getiriyorlar. Kanaatimce kimsenin öldüğü yok, kimsenin üzerine ölü toprağı serpilmiş de değil. Ümmet halen capcanlı. Yeter ki ayağa kalkmaya değer bir neden bulsun. Filistin için sesleri çıkmıyorsa halen bunu mücadele edilmeye değer görmediklerindendir. Örneğin Gazze’den yayınlanan görüntülerde bozkurt işaretleri yapılsaydı Türkiye’nin tutumu böyle mi olurdu?
Filistin için kılı kıpırdamayan Müslümanların, Avrupa kupası maçlarında sabahlara kadar dimdik ayakta durduklarını gördük. Bozkurt işareti yapması nedeniyle milli futbolcumuza haksızlık yapıldı diye onca yoğunluğuna rağmen bir ülkenin lideri gidip başka ülkede maç izleyebiliyor. Acaba sormazlar mı? Refah’ta katliamlar olurken, Lübnan’a saldırı hazırlıkları yapılırken hiç olmazsa olayları yerinde incelemek için neden 90 dakika ayrılmadı? Cevap çok basit. Çünkü, ancak milli meseleler ihmale gelmez.
Halk ve yöneticiler boyutunda manzara böyle iken ilim ehli cenahında durumlar daha vahim boyutlardadır. Halkı uyarmak yerine ellerine iman ölçüm cihazı alıp kimin imanının sahih, kimin imanının sahih olmadığına karar vermekle meşguller.[1] Yeri geldiğinde aykırı gördükleri bir görüşe karşı yeri yerinden oynatıyorlar. Gazze’ye gelince son derece sakin ve rahattırlar. Gerçekçi olmak gerekirse bunlar için Gazze’de yaşanan zulüm, henüz birinci öncelik olarak görülmemektedir. Çünkü İsrail’den daha vahşi olarak görülen İran canavarı vardır.
Böyle bir kanaate varmamızın sebebi, Türkiye’de tanınmış, kendini Ehlisünnet inancını savunmaya adamış ve bu konulardaki açıklamaları ciddiye alınan bir akademisyenin sözleridir. Videonun linkini dipnotta verdim. İsteyenler detaylara bakabilirler. Yahudiliğin tarihini anlatırken konuyu bugünkü Gazze’nin durumuna getiriyor ve özetle şöyle diyor:
“Hamas’a bu noktada destek verenlerin doğru bir şey yaptıklarını düşünüyorum.” Ama deyip devam ediyor: “Bunların içinde başka şeylerin olduğunu görüyoruz. İran’ın Haması; silah, istihbarat ve mali yönden desteklediği artık malum. Bazıları İran desteklediği için yardım edilmemeli diyorlar, bu yanlış. Gönül isterdi ki İran’ın desteğine muhtaç bırakmasaydık. Bunu sağlamıyoruz ve sağlayamıyoruz. İran’ın silah vermesi yanlış değil. Ancak Batı Şeria veya Gazze’de İran kökenli bir yardım derneği var mı? Bir Zeynebiye var mı? Bir Hüseyniye var mı? Şayet varsa esas burada kaybedeceğiz. Çünkü Hamas, hiçbir zaman İsrail’e karşı kaybetmeyecek. Müminler hiçbir durumda kaybetmeyecekler. Oradaki direniş gruplarının Yahudilere karşı kaybetmesi söz konusu değil. Esas kayıp olarak ifade edilecek şey İran’ın o coğrafyaya nüfus etmesi, orada Şiileştirme hareketi yapması. 20 seneden beri İran, Şia bizim için bir tehdittir. Eğer İran oraya STK adı altında girerse esas orada kaybedeceğiz…”[2]
Bu sözlerdeki mantıksızlık ortadadır. Madem İran destek vermekle iyi bir şey yapıyor. Orada STK açmasından daha normal ne olabilir? Son derece talihsiz olan bu değerlendirme sahiplerine söyleyeceğimiz ilk söz şudur; Eğer Zeynebiyeler ve Hüseyniyelerin açılması sizin için kayıpsa artık mağlubiyetinizi ilan edebilirsiniz. Çok geçmiş olsun! Çünkü kahramanlıklarını gururlanarak izlediğiniz direnişçiler üniversitelerinizde ders alarak meydanlara inmediler. Kayıp olarak gördüğünüz kuruluşların eğitiminden geçtikleri için sahada direnebiliyorlar.
Anladığımız kadarıyla artık İran’ın tiyatro çevirmediği kabul edilmektedir. Azıcık da olsa hak sahibine hakkını vermede bir mesafe katedilmesi sevindiricidir.
Allah’ın yardımıyla İsrail’e karşı galibiyet durumunda samimi bir Müslümanın şöyle tepki vermesi beklenir: Allah razı olsun! En azından İran ve diğer Şii gruplar Kudus’ü sahipsiz bırakmadılar. Bizim anlımızdaki kara lekeyi de temizlediler. Rabbim onların destekçisi olmayı bize de nasip etsin! Keşke bu şeref bize de nasip olsaydı!
Yukarıdaki sözlerle kendini ifşa eden zihniyete göre Hamas kendi haline terk edilerek cezalandırılmaktadır. Sanki ey Hamas! Demek sen İran’la iş tutarsın ha! Ben sana gösteririm! Senin başına gelen her şeyi hak ediyorsun! Boşuna ağlayıp sızlama! Hiçbir desteği hakketmiyorsun!
Savaştan Filistin’in galip geleceğinden yüzde yüz emin olmakla sevinmek yerine, savaş sonrasının derdiyle keyiflerini neden kaçırırlar acaba? “Filistinliler rahat bir nefes alsınlar. Gerisini hallederiz” demek varken, savaş sonrasında kim yönetecek sorusuyla kafalarını neden meşgul etmektedirler? Acaba İsrail farklı bir şey için mi çalışıyor? Düşünmüyorlar ki İran aradan çıksa, Hamas devre dışı kalsa, İsrail neden savaşı daha fazla sürdürsün? Kanaatimce savaş sonrasını boşuna beklemelerine gerek yok. İsimleri, Zeynebiye, Hüseyniye olan STK var mı yok mu bilmiyorum. Fakat kesin bildiğim husus İran’ın ciddi anlamda Filistin’e kültürel olarak da etki ettiğidir. Zaten başka şekilde bu ruhun kazanılması mümkün görünmemektedir. Sahada direnen mücahitlere herkes ders veremez. Ancak topların, füzelerin gürültüsü altında okuyup yazanlar ders verebilirler. Aynı şekilde mücahitler de sadece böylelerin önünde diz çökerler. (Veysel Çelik - Hürseda Haber)
[1] Sözümüz sadece böyle yapanlaradır.
[2] https://www.youtube.com/watch?v=J4atUltykB4