Sonsuzluk Özlemi
Uçsuz bucaksız bir âlem! Ve derinlerden yükselmekte olan ağıtlar… İçli mi içli, sitem dolu… Kimi genç bir kıza kimi deli bir yüreğe ait! Kiminde kahır kiminde ah var. Elbet bu ahval üzere dirilecek ruhlar!
Coşkun akan su misali çağlayan bir imân ve akabinde fışkırır cihette nur damlaları… ‘Serbesttir dinde dua yalnız Allah’tan başkasına duyurma!’ denilse bile nurdan damlalarla okyanusları hedef edinenler günbegün artmakta elhamdülillah…
Şafağın en yakın olduğu dem’e ‘kör’ diyenler meydanlarda işte; yine. Taktılar kafayı başımı-zı-n örtüsüne! Diyor ya şair; ‘Acırım tükürüğe billahi, tükürsem yüzüne!’…
Kimin eli kimin cebinde belli değildi eskiden… Kim sağ’da kim sol’da çözmek kolay değildi pek. Oysa şimdilerde alenen sergilenmekte her bir senaryo! Bâtıl; fütursuzca gütmekte davasını… Hedef tahtasına oturtmakta işte yine! Mazlumları… Muhafazakârları… Müslümanları… Çocukları… Haklarını gasp etmekte. Yasaları kalkan edinerek! Ee her şey usulünce yapılıyor ne de olsa! Anayasaymış hak hukukmuş kimin umurunda! Aslında hepsi palavra… Öyle olmasa Büşra (Uzunselvi) neden tecritte!? Zeynep (Durmaz) okul kapısından ne diye günlerdir geri çevriliyor!? Tutanaklar, ikna odaları neyin nesi!?
Bilmiyorlar… Vallahi bilemezler!
Adına cehalet diyorlar! İnat sanıyorlar… Çağ dışı olmakla itham ediyorlar… Bu başımı-zı-n örtüsünü bir bez parçasından ibaret biliyorlar! Bilmiyorlar… Cehalet mefhumu aslında kendilerini sarmış ta başkalarına mâlediyorlar! Asırlar evvel köleliğe mahkûm edilmiş, ruhunun olup olmadığının bile tartışıldığı kadını; o dipsiz uçuruma yine sürüklemek istiyorlar! Israrla inatla; özgürleştikçe örtüsüne bürünen kadını, soyunmaya teşvik ediyorlar! Bununla yetinmeyip tercihlerini ‘tesettür’den yana kullananları da kınıyorlar, aşağılıyorlar, tecrit edip haklarını gasp ediyorlar!
Bilmiyorlar… Billahi bilemezler!
Bir özgürlük çağrısıdır oysa; nesillere, çağlara…
Bir sonsuzluk özlemidir aslında; sinelerde dinmek bilmeyen…
Bir ateş ki; imân ile harelenmiş… Bir aşk ki; hâya ile derinleşmiş… Bir umut ki; Cenab-ı Allah’ın rahmetiyle filizlenmiş…
Böyle köklü bir sevdayı koparıp atmak istiyorlar necis elleriyle! Güçleri yetmez oysa; farkında bile değiller. Kadın; izzet ve şerefini hicabında buldu, haberleri yok!! Muhammed Mustafa’nın (a.s) elinden tutup; eşrefi mahlukat sırrını takdim ettiği gün, gönlüne bürüdüğü libası, bugün kim başından söküp atabilir ki!? O rahmet elinin değdiği gülleri kim pörsütebilir ki!? Ecdadımın şanlı tarihine nakşedilmiş tesettür farizasını bertaraf etmeye kimin-kimlerin gücü yeter ki!?
Varsın zulüm bütün dünyayı sarsın… Varsın zalim zehrini akıtabildiği kadar akıtsın… Varsın medya batılın borazanlığını yapsın… Varsın kamuoyuna namımız yayılsın… İstedikleri ithamda bulunsunlar işbirlikçi-yalakalar! Bize Rabbimizin fermanı yeter!!
‘Mü’min kadınlara söyle: ‘’Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini yakalarının üstüne (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini; kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah’a tevbe edin ey mü’minler, umulur ki felah bulursunuz.’’ Nur suresi. 31. Ayet
Elif Yüksek / Yüksekova Ajans