Petrol Servetimiz ve Açlık Payımızdır!!!
İşte ümmetin hali pür melalini açıklayan müthiş bir pankart(Irak)! Petrol denizi üzerinde yüzen ancak açlık ve sefaletle boğuşan yüz milyonlarca Müslümanın içler acısı durumunun özeti! Bu servetimizle bir kalemde dört yüz milyar dolar ödeyerek Amerika’dan alınan silahlardan bir tek mermi çekirdeği bombalar altında can çekişen Gazze’ye gönderilemiyor. Dört tarafı Müslüman ülkelerce çevrili, deniz ve nehir arasında susuzluk çeken Gazze’ye su bile gönderilemiyor. Yüz yıldır istilacılarımız tarafından biner biner öldürülen milyonlarımızın hesabını soran yok! Bu ne zillet ya rabbi!
1979 yılında Merhum Humeyni önderliğindeki İslam inkılabı ile zillet İran’dan uzaklaşmıştır. Allah’ın lütfu ve inayeti ile artık izzet sahibi müminlerin bir devleti olmuştur. Bu kıyam ile izzetli Müslümanların direniş umutları kamçılanmış ve yer yer kıyam hareketleri başlamıştır.
İslam Cumhuriyeti Anayasasının 2. Maddesi “Hâkimiyet Allah’ındır, kanun koyma yetkisi O’na aittir.” İlkesi ile kâmil bir İslam devletidir. İslam devletinin bütün dünya Müslümanlarına, mazlum ve mustazaflara karşı sorumluluğu vardır.
İslam Cumhuriyeti Anayasasının 154. Maddesi: “İran İslam Cumhuriyeti, bütün insanlık düzeyinde insanın mutluluğunu ülkü bilir. Hürriyeti, hak ve adalet yönetimini, bütün insanlığın hakkı olarak tanır. O halde başka milletlerin içişlerine karışmaktan tamamen sakınmakla birlikte, mustaz’afların müstekbirlere karşı hak arama savaşımını YERYÜZÜNÜN HER NOKTASINDA destekler.” Hükmünü amirdir.
İşte bu nedenle kuruluşundan itibaren mazlum Filistin halkının imdadına koşmuştur. Şehit Kasım Süleymani’nin “Şehidül Kudüs” olarak anılması bundandır. Mevcut direniş cephelerinden hiç birisi İslam Cumhuriyeti tarafından kurulmamıştır. Kendi topraklarında emperyalizme, sömürüye ve işgale karşı direnen bu örgütler Anayasanın 154. Maddesi gereğince İran İslam Cumhuriyeti tarafından desteklenmişlerdir.
Ulusçuluk mikrobunun vücutlarını istila edip, ırkçılık ve mezhepçilik bataklığına düşmüş Müslümanların böyle anayasalara ve maddelere yabancı olması gayet normaldir. Şehit Kasım Süleymani’nin Bosna, Afganistan, Suriye, Irak, Lübnan ve Filistin cephelerinde savaşma nedeni Anayasanın 154. Maddesidir.
Küresel emperyalizmin hedefine İslam Cumhuriyeti ve O’nun şahsında Kasım Süleymaniyi koyması bundandır. Emperyalizmin nihai hedefi İran’ı eski günlerine yani kukla şahlık dönemine döndürmektir. Bu mücadele ivmesini yükselterek ve alanını genişleterek devam ediyor.
Aksa Tufanı bu zillete direnişin bir parçasıdır. Merhum İmam Humeyni Filistin intifadası için “direnin ya kazanırsınız ya kazanırsınız, çünkü kaybedeceğiniz bir şey yoktur.” Demiştir. Olaya bu zaviyeden bakınca kazananın Filistin olduğu tartışmasız kabul edilecektir.
Direnişin Hamas cephesi lider kadrosunun tertemiz kanları ile canlanıyor, güçleniyor ve hedefine doğru adım adım ilerliyor. Şehit Kasım Süleymani’nin şehadet günlerinde yakın silah arkadaşı Razi Musevi ve Hamas Liderlerinden Salih El Aruri’nin şehadetleri daha büyük bir hesaplaşmaya doğru gidildiğini göstermektedir. Yemen cephesindeki 10 şehidin kanına bu gün de Kirman’da 100’ün üzerinde şehidin kanı karışmış oldu.
Ebu Ubeyde’nin “Bu cihattır, sonu ya zafer ya şahadettir.” Dediği gibi iki zaferden ikisi olmasa da birinin garanti olduğu savaştan kaçan kendine yazık etmiş olur.
Direniş zafere ulaşırsa bütün malumlar zalimlerin tasallutundan kurtulmuş olacaklar, kendi servetlerinden adil pay sahibi olarak izzetli bir hayat süreceklerdir.
Şehitlerimizin şehadetlerini tebrik ederken, özgürlüğün ve izzetin bedel istediğini hatırlatırım. Vesselam. (Emin Güneş - Hürseda Haber)