Cihad Görevinin İfası Sırasında Ölen Şehittir
Bir hareketin değeri ancak Kur’an’i değerler uğruna yaptığı fedakârlıklar, ödediği bedeller ile takdir edilir. Herhangi bir İslami yapının istikamet üzere olup olmadığı ancak cihad ile ve sıkıntılara karşı gösterdiği sabırla anlaşılır.
“Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demeye başladılar. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara 214)
“Yoksa Allah içinizden cihad edenleri ortaya çıkarmadan ve sabredenleri belirlemeden cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?” (Ali İmran 142)
İran İslam Cumhuriyeti kuruluş tarihinden günümüze kadar nerdeyse yarım asırdır bu cihadın içindedir. Dört tarafı düşman üsleri ile çevrili olup binlerce kilometre uzaktaki düşmanları da savaş gemileri ile burnun dibinden ayrılmamaktadırlar.
Savaş çok cepheden çok çeşitli vasıtalarla ve hiçbir dini, ahlaki, hukuki zemine bağlı olmaksızın sürdürülmektedir. Bir yandan Saddam’ın saldırısında olduğu gibi kimyasal silahlar kullanılmış, bir yandan ABD tarafından sivil yolcu uçağı vurulmuş, en ağır ambargolar uygulanmış küresel emperyalizm tarafından adeta nefessiz bırakılmaya çalışılmıştır. İşgal rejiminin bu gün Gazze’ye yaptıklarının benzeri ABD ve müttefiklerince 45 yıl önce İslam Cumhuriyetine uygulanmıştır.
Devletler savaşır, yener veya yenilir savaş biter. Ancak İslam Cumhuriyetinin savaşı bitmemiştir. Küresel emperyalizmin amiral gemisi ABD, İslam coğrafyasından çekilip Kudüs özgürleşinceye kadar da bu savaş bitmeyecektir.
Dünyada bu savaşı sürdüren ikinci bir ülke maalesef yoktur. Bu nedenle ümmetin yüz akı olan bu devletin rakibi de yoktur. Çünkü bu yarışa katılma niyetinde olan herhangi bir ülke de yoktur. Müslüman devletler birbirleri ile ekonomik rekabete girerler, kalkınma seferberliği düzenlerler, bilim ve teknolojide yarışırlar ancak “Allah yolunda cihad etmek” bu yarış kalemleri arasında yer almaz.
Dünyanın muhtelif yerlerindeki İslam İnkılabı çizgisindeki parti, dernek, cemaat ve benzeri STK’ların da yarıştıkları kulvarlarda rakipleri yoktur. Çünkü diğerleri taraftarlarının, binalarının, ekonomik imkânlarının çokluğu ile övünürken bunlar şehitleri ile en azizlerini Allah yolunda şehit vermekle övünürler.
Başta Filistin olmak üzere muhtelif cephelerde Küresel Siyoemperyalizmle devam eden savaşın lokomotifi İran İslam Cumhuriyeti 19 Mayıs 2024 günü en azizlerini şehit vermiştir. Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir-Abdullahian, Doğu Azerbaycan Valisi Malik Rahmeti ve Tebriz Cuma İmamı Seyyid Muhammed Ali Âl-i Haşimi direniş cephesinin gözbebeği mesabesinde yüksek seciyeli şahsiyetlerdi.
Eğer süresiz ve kesintisiz bir cihadın içinde iseniz ve bu cihadın savaş sahası dışında ekonomi, bilim, medya, siyaset ve benzeri alanlarda cepheleri varsa hangi cephede bir ölüm meydana gelirse gelsin bizce o kişi şehittir. Küresel emperyalizmle savaşırken görevi başında ölen siyasetçi de bilim adamı da ekonmistte, gazeteci de şehittir. Tabi ki bu bizim âcizane kanaatimizdir. Biz bazılarının yaptığı gibi kimseyi cennetle müjdelemekten ya da tekfir edip cehenneme göndermekten Allah’a sığınırız.
Bizim helikopter kazısında emanetlerini sahibine teslim eden mücahitlerimize “şehit” dememizden rahatsız olanlar şehitler babası İsmail Heniye’nin “Şehidül Kudüs” dediği Kasım Süleymaniye şehit dememizden de rahatsız olmuşlardı, olmaya devam etsinler.
Kesin anlamda kimin şehit olup olmadığına kuşkusuz hesap gününün sahibi karar verecektir. Umudumuz ve temennimiz İbrahim Reisi ve arkadaşlarını şehitler arasına alıp Hz. Hüseyin ve ceddi Resulullah ile kevserin başında buluşturmasıdır. Vesselam. (Emin Güneş - Hürseda Haber)