Gerçek Özgürler ve Sanal Özgürler
Gerçek özgürlüğün tadına varan müminler bu nimetten bütün kardeşlerinin yararlanmasını yürekten isterler. Çünkü Peygamber efendimiz: “Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.” (Buhârî, Îmân 7; Müslim, Îmân 71-72.) Buyurmuştur.
Sınırları emperyalistlerce çizilmiş, yönetim ve yasama düzenleri Haçlılar tarafından belirlenmiş, askeri, siyasi ve ekonomik olarak bağımlı olanlar ellerine tutuşturtulan bir bayrak ve ezberletilen bir marşla sanal olarak özgürleşmişlerdir. Özgür olduklarına inandırılan bu zavallılar gerçek özgürlüğün tadından bile habersizdirler.
Efendilerine bir yüzlerini gösterirken halklarına diğer yüzlerini göstermek zorunda olduklarından MÜNAFIK olmak zorundadırlar. Münafık tabiatları gereği Müminleri hiç sevmezler. Efendilerinin korkusundan Müminlere yardım edemedikleri gibi onların uzattığı yardım ellerini tutmaya dahi cesaret edemezler.
Esaretleri sanal özgürlükle perdelenmiş olduğundan efendilerinin emir ve talimatlarını uluslararası antlaşmalar ve içinde bulunulan ittifaklarla açıklar, bir bakıma kendilerini avuturlar. Oysa bu ilişkilerin iki özgür ve eşit ülke arasında serbestçe belirlenmediği son derece açıktır.
Sanal özgür ülke komşuları ile siyasal ilişkilerine, ticaretine ancak efendilerinin izin verdiği ölçüde karar verebilir.
Sanal özgür ülkelerde seçimler ancak efendilerin iktidara taşımak istediklerini başa getirmek için yapılır. Onlara rağmen iktidara gelenler darbelerle iktidardan uzaklaştırılır, bazı yerlerde idam bazı yerlerde hapsedilirler.
Bugün Yemen’in sadece bir bölümü bütün dünyaya gerçek özgürlüğün değerini öğretiyor. Ülkesi emperyalistlerce parçalanmış iç savaşa sürüklenmiş olmasına rağmen özgürlerle beraber olan Ensarullah askeri ve ekonomik zayıflığın onurlu ve izzetli yaşamaya mani olmayacağını başta sanal özgür halklar olmak üzere tüm dünyaya göstermektedir.
Sanal özgürlerin ülke televizyonlarında askeri, siyasi, iktisadi uzmanlar analizlerinde: “güçlü ülkelerle zıtlaşılmaz, izzet için şeref için ülke çıkarları riske atılmaz” diye sabah akşam telkinlerde bulunurken dünyanın özgürlük aşığı halkları Ensarullahı hayranlıkla ve derin bir saygı ile izlemektedirler.
Gerçek özgürlük cephesi kendisini DİRENİŞ CEPHESİ olarak tanımlıyor. Bu cephenin en bariz özelliği emperyalist ordulardan değil Allah’tan korkmasıdır. Bu cephe kendisine yönelik kimden gelirse gelsin hiçbir saldırıyı karşılıksız bırakmıyor, misliyle cevap veriyor. Emperyalizmin uşaklığını yapan vahşi terör şebekelerinin nerede olursa olsun karargâhlarını binlerce kilometre uzaklıktan füzelerle vuruyor, hiçbir saldırıyı karşılıksız bırakmıyor.
Emperyalizmin taşeronları vurulurken işbirlikçi medya ve bel’am taifesi vurulanların ırk ve mezhebine vurgu yaparak olayı tahrif ederler. Sanırsınız ki bu özgür İslam ülkesinde bir tek biricik ırk ve mezhebe mensup insanlar yaşıyor. Diğer ırk ve mezheplerden insanların tamamı öldürülmüş!!!
Direniş cephesi öyle bir cephedir ki karşılığını Allah’tan bekleyerek her bir ırk ve mezhep mensubu diğer ırk ve mezhepteki kardeşlerinin özgürlüğü için canını malını asla esirgemez.
Direniş cephesi gerçek özgürlüğün farkına varanların gayretiyle giderek büyüyor, genişliyor ve güçleniyor. Bu cephe iki paha biçilmez şey için savaşıyor: “Şehadet ve gerçek özgürlük.”
Aksa Tufanı, sanal özgür ülkelerin ne denli bir esaret altında olduklarını, nasıl bir zillet içinde debelendiklerini adeta insanlığın gözüne sokmuştur.
Direnişin her bir cephesine liderinden neferine bin selam! (Emin Güneş - Hürseda Haber)