Anın Vacibi ve Evleviyet Fıkhı
Kuşkusuz herkes “anın vacibi”ni yerine getirme konusundan hem fikirdir. Evleviyet fıkhı gereği önceliklerimiz ve ertelenemez görevlerimiz vardır. Fakat anın vacibinin ne olduğu ve evleviyetlerimiz konusunda maalesef mutabakat sağlayamıyoruz.
Bu yüzden ekser Müslümanlar Aksa Tufanı’nın gerekliliği ve zamanlaması konusunda ciddi tereddütler yaşıyorlar. “Bu bir intihar girişimidir” diyeninden, “birilerinin ajandasına hizmet ediliyor” diyenine kadar muhtelif ithamlarda bulunanlar oldu, oluyor.
Aksa tufanı savaşı, ümmet coğrafyasını küresel Siyonizm’in tasallutundan kurtarmayı anın vacibi kabul eden, İsrail kanserini söküp atmayı evleviyet fıkhı açısından hiçbir zaman ikinci sıraya koymayan mukavemetin cihat cephelerinden en öncelikli olanıdır. Çünkü bu cephe işgalin en açık, en acımasız ve en zorba halinin sürdüğü yerdir.
Gücü kutsayan, güçlü karşısında eziklik gösteren, eline güç geçince de ezmekten imtina etmeyen zihniyet, Hz. Hüseyin’in (ra) kıyamını da intihar girişimi olarak nitelemişti. Yezid’e boyun eğilmesi gerektiğini, doğrudan veya dolaylı yollarla savunanlar hala savunuyorlar. Oysa Hz. Hüseyin (ra) o gün anın vacibi olan görevini yapması gerektiğine inanıyor, zamanın ruhunu okuyor ve evleviyet olarak zalim, fasık, zorba ve melun yöneticiye kıyamı kaçınılmaz görüyordu.
Bu gün sık sık “bu savaş ne kadar sürer, nereye varır?” diye soranlara Ebu Ubeyde ilk günden itibaren çok açık ve net bir cevap veriyor: “ŞÜPHESİZ BU BİR CİHADDIR, SONU YA ZAFER YA ŞAHADETTİR” diyerek savaşın iki güzellikten biriyle sonuçlanacağını haykırıyor. “De ki: 'Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz?”(Tevbe 52)
Zillet içinde zalimlere boyun eğmeyi, marifet sayanlar, Uhud’a gidenlere:.. 'Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi' diyenlerdir. …”(Âl-i İmrân 168) 7 Ekim akşamından itibaren zilleti meslek edinenler, Aksa Tufanı’na itiraz ettiler. Ancak hak ve meşruiyetin kaynağını güç ve otoritede gördüklerinden “otorite”nin Aksa Tufanı’nın yanında yer almasıyla çark etmek zorunda kaldılar.
Küresel emperyalizmin de önceliği bütün direniş cephelerini çökertmek ve itaate zorlamaktır. Bu nedenle itaat edenlerle sorunu yoktur. İtaat edenlerin kalplerinin veya dillerinin bizimle olması Siyonistlerin umurunda değildir. Onlar kılıca bakarlar ve maalesef kılıçları direnişin aleyhinedir.
Kalpleri, dilleri ve kılıçları aynı cephede olanlara selam olsun… (İslamianaliz)